nin temyiz itirazları önceki tarihli bozma ilamı ile reddedildiği gibi son kararla da adı geçenin aleyhine yeni bir durum yaratılmadığına göre hükmü temyizde hukuki yararı bulunmayan davacı ... vekili'nin temyiz inceleme isteğinin REDDİNE, 29.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tespitten önceki hukuki sebeplere dayalı DOSYANIN DAİREYE GELİŞ TARİHİ:13.04.2016 K A R A R Mahkeme tarafından yapılan nitelendirmeden de anlaşıldığı üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastro öncesi nedenlere dayanılarak açılan kadastro çalışmalarında davalılar adına oluşan tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ve tescil isteğine ilişkin bulunduğuna göre, Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 16.01.2016 tarih, 2016/1 sayılı Kararı ile hazırlanıp, 26.02.2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 12.02.2016 gün 2016/1 sayılı Hukuk Daireleri'ne ilişkin iş bölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (16) Hukuk Dairesi'nin görevine girmektedir. 11 Nisan 2015 tarihi itibariyle Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik 2797 sayılı Kanun'un...
Dolayısı ile kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre geçmekle, kadastro tutanağı ve dolayısı ile tapu kütüğü mevcut şekli ile kesinleşeceğinden ve artık kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz ve dava açma hakkı ortadan kalkacağından, davada ileri sürülen nedenlere dayalı olarak şerhin terkini veya yazılmasının istenebilmesi olanaklı değildir. Somut olaya gelince; davacılar 21.10.1967 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanarak sehven 117 ada 67 parsel kaydına yazılan şerhin kaldırılmasını ve 118 ada 1 parsel kaydına yazılan şerhin kaldırılmasını ve 118 ada 1 parsel kaydına yazılmasını istemişlerdir. Her iki taşınmazın kadastro tespitleri 12.04.1995 tarihinde kesinleşmiştir. Dava, 29.08.2014 tarihinde açılmıştır....
Davacı tespitten önceki hukuki nedene dayalı olarak dava açmış, tespitin kesinleştiği ....09.1998 günü ile dava tarihi olan 28.01.2013 günü arasında 3402 sayılı Kanun'un .../.... maddesinde öngörülen ... yıllık hak düşürücü süre dolmuştur. Tespitten sonra güncellemeye karşı da davacı, şerh sahibinden satın aldığını iddia ve ispat etmemiş olduğuna göre, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken 6292 sayılı Yasa gereğince satış işleminin gerçekleştiği ve mülkiyet hakkının bulunduğu durumda zilyetlik hakkının tartışılamayacağı gerekçesi ile red karar verilmesi yanılgılı ise de, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi açıklanan şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 27.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada dayanılan sebebin kadastro öncesi bir neden olmayıp, tespitten sonraki bir işleme yönelik bulunduğu sabittir. O halde, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen, tespitten önceki nedenlere dayanılmak suretiyle 10 yıl geçtikten sonra dava açılamayacağı şeklindeki düzenlemenin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır. Hal böyle olunca; tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda bildirdikleri ve bildirecekleri delillerinin toplanması bu konuda gerekli inceleme ve araştırma yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir....
Anılan Kanunun 12/3 maddesi gereğince "bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz." Belirtmek gerekir ki, 10 yıllık süre içerisinde açılacak davada davacının mutlaka kadastro tespitinden önceki hukuki sebeplere dayanması zorunludur. Diğer bir anlatımla, davacı kadastrodan önceki bir hakka dayanmalıdır. Somut olaya gelince, dava konusu taşınmaza ait kadastro tespit tutanağının 11.10.1963 tarihinde düzenlendiği, Hazinenin itirazı üzerine hükmen 08.11.1988 tarihinde taraflar adına tescile karar verildiği, davacıların ise tespitten sonra düzenlendiği anlaşılan 16.05.1977 tarihli taksim sözleşmesi ve 19.01.1981 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanarak bu davayı açtıkları anlaşılmıştır....
O halde öncelikle davacıdan talebi tam ve doğru bir şekilde açıklattırılmak suretiyle, davacının talebinin taşınmazın tespitine esas tapu kaydının miktar fazlası üzerinde kazandırıcı zamamaşımı zilyetliği sebebine mi yoksa taşınmazın tespitten önce tapu maliklerince yapılan taksim nedeniyle kendisine düşen bölümün ifrazı ile adına tescil talebine mi yönelik olduğu tereddütsüz olarak belirlenmeli, daha sonra iddia ve savunmalar doğrultusunda keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından iddia ve savunmalar doğrultusunda bilgi ve görgüye dayalı olarak beyanları alınmalı, dava tespitten önceki sebeplere dayalı olarak açıldığına göre, farklı hukuki sebebe dayalı olarak taşınmaz edinilmesi ya da taksim ve benzeri nedenlerle zeminde ayrı kullanılması halinde malikinin her bir parçasının ifraz edilerek tapuya tescil edilmesini isteme hakkının bulunduğu ve davalı ... kadastro tespitindan sonra kayden pay satın alma nedeniyle malik olduğuna göre TMK'ın 1023. maddesinde öngörülen "Tapu...
Ancak, eldeki davanın tespitten önceki sebebe dayalı olarak açıldığına, davanın hak düşürücü süre (dava şartı) nedeniyle reddine karar verildiğine ve bu gerekçeye göre de, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 7/2. maddesi uyarınca kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine maktu vekalet ücreti tayin ve takdiri gerekirken, nispi olarak hesaplanmış avukatlık ücretine hükmedilmesi ve tüm davalıların davasının aynı gerekçeyle reddedilmiş olması karşısında aynı Kanun'un 3/2. maddesi uyarınca tek bir vekalet ücreti takdiri gerekirken ayrı ayrı verilmiş olması isabetsiz ise de, bu husus yargılamanın yeniden yapılmasını gerekli kılmadığından; hükmün 4. ve 5. paragrafının hüküm yerinden çıkartılarak yerine “kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereği 1.800,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine” ibaresinin yazılmasına, hükmün ve gerekçenin bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ALACAK -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre, asıl dava kadastrodan önceki hukuki sebebe dayalı alacak, birleşen dava ise aynı sebebe dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir. Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 12.02.2016 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve 26.02.2016 günü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.03.2016 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 16.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Hâl böyle olunca, 11.4.2015 tarihinde yürürlüğe giren, Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 6644 sayılı Kanun gereğince dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE,21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
HUKUK DAİRESİ Dava, tespitten önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin iken yargılama sırasında ıslahla, 4721 sayılı TMK' nın 713/2. maddesinden kaynaklanan olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasına dönüştürülmüş olmakla; Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nun 30.01.2019 tarih ve 2019/1 sayılı kararı ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca temyiz inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'ne ait bulunmaktadır. Belirtilen nedenle dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 02.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....