Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacı vekili, davacının işe iade istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesi'nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2013/140 Esas sayılı dosyası ile açmış olduğu davada 12.09.2013 tarihinde işe iade kararı verildiğini ve kararın Yargıtay tarafından onanarak, 02/04/2014 tarihinde kesinleşdiğini ancak davacıya gönderilen Yargıtay ilamına ilişkin tebligatın usulüne uygun tebliğ edilmediğini Tebligat Kanunu 21.maddeye göre yapıldığı belirtilen tebligatın muhtara teslim edildiği tarihte davacının yurt dışında olduğunu, 13.05.2014 tarihinde muhtardan tebligatı alan davacının 15.05.2014 tarihinde davalı şirkete işe iade için müracaat ettiğini ancak davalının yasal sürede müracaat etmediği gerekçesiyle davacının müracaatını kabul etmediğini iddia ederek, Yargıtay ilamına dair tebligatın usulsüz olarak yapıldığının kabulü ile davacının işe iade talebinin süresinde olduğunun tespit edilmesine karar verilmesini istemiştir....
İş Mahkemesi'nin incelemesi ve kararının, feshin en azından geçerli nedenle yapılıp yapılmadığından (diğer bir deyişle geçerli olup olmadığından) ibaret olduğunu, işe iade davasına bakan mahkemenin, feshin geçerli olduğunu tespit ederse, işe iade davasını reddettiğini, bu tespit üzerine artık ayrıca bir haklı neden incelemesi yapmadığını, Bakırköy 13. İş Mahkemesi'nde görülen işe iade davasında olduğu gibi; işe iade davasına bakan mahkeme feshin geçerli olduğunu tespit ederse, fesih sebebinin haklı neden teşkil edip etmediği artık ileride açılabilecek kıdem ve ihbar tazminatı davasında inceleneceğini, İstanbul BAM 27....
Davalı, davacının 03.10.2011 tarihinde işe başlatılması için talepte bulunduğunu, verilecek cevabın ihtarda belirtilen adrese yapılmasını istediğini, 17.10.2011 tarihli ihtarnameyle 31.10.2011 tarihinde işe başlaması gerektiğinin bildirildiğini, ihtarın davacının belirttiği adrese yapıldığını fakat ihtarnamenin 20.10.2011 tarihinde davacının tanınmadığı gerekçesiyle iade edildiğini, bunun üzerine davacının mernis adresinin tespit edildiğini ve bu adrese yapılan tebligatın eşi tarafından tebliğ alındığını, davacının davalı işverene işe başlamak konusunda hiçbir bildirimde bulunmadığını ve işe başlamadığını, davacının işe iade konusunda samimiyetsiz ve kötü niyetli olduğunu, davacının gerçekten işe iade edilmesini istemesi halinde tebligatın kendisine geç ulaştığını bildirip yeniden işe başlamak için yeni bir tarih talep edebileceğini , ilk ihtarnamenin .... tarafından muhatap tanınmadığı gerekçesiyle iade edildiğini, davacıya ikinci kez gönderilen ihtarnamenin eşi ..... imzası ile tebliğ...
Davacının kesinleşmiş işe iade davası ile işe iadesine karar verildiği, işe iadenin mali sonuçları yönünden ise işe iade davasının açıldığı tarihteki davacının ücretine göre tespit hükmü kurulduğu, işe iade davasında verilen karara yönelik davacının işe iade davasın işe iadenin mali sonuçları yönünden daha fazla miktarda alacağın belirlenmesi gerektiğine dair istinaf talebi bulunmadığı, işe iadenin kabulüne dair kararına karşı sadece davalının istinaf talebinde bulunduğu, bilirkişi raporunda davacının işe başlatılmadığı tarihteki ücretine göre işe iade davasında belirlenen miktardan daha fazla hesaplama yapıldığı, davacının işe iade davasında belirtilen miktara rağmen işe başlatılmadığı tarihteki miktara hesaplamaya göre alacak talebinde bulunduğu, davalının işe iadenin mali sonuçları yönünden davacının işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken miktarları ödediğini ispat edemediği, davacının işe iade başvurusu bulunduğu ve davacının işe davet edildiğinin ispat edilemediği, davacının...
Somut uyuşmazlıkta yetki tespit tarihi olan 27.10.2010 tarihinden önce işten çıkartılan ve işe iade davası açarak işe iadesi yönündeki kararı kesinleşen işçilerden on işgünü olan hak düşümü süresi içinde işe alınması için başvuruda bulunanlar araştırılarak; işyerinde yetki tespit tarihinde çalışan işçi sayısının ve davalı sendikaya üye işçi sayısının belirlenmesinde hak düşümü süresi içinde işe başlatılması için başvuruda bulunan işçilerin dahil edilmesinin gerektiğinin gözetilmemesi hatalıdır.” gerekçesiyle bozulmuştur....
Noterliğinden ilk gönderilen ihtarname ile ikinci ihtarname tarihlerinin tespiti gerektiğini, 23.02.2007 tarihinde kuruluşu tescil edilen şirket adresinin ..... olmasına ve davacının şirket aleyhine açtığı işe iade davasında tebligatlarını bu adrese yapmasına rağmen, kesinleşen işe iade kararı sonrası yasal 10 günlük süresi içinde başvuruda bulunmadığından işverenlikçe yapılan feshin geçerli fesih haline geldiğini ve bu durumun davacıya gönderilen cevabi ihtarname ile bildirildiğini, davacı tarafından süresinde olmamasına rağmen 16.1.2013 tarihinde bir başvuru yapılmış ise de, davacının işe iade başvurusundan 20 gün önce 24.12.2012 tarihinde bir başka işyerinde çalışmaya başladığı tespit edildiğinden işe başvurusunda samimi olmadığı ve işe iadenin sonuçlarından yararlanmak için haksız ve kötü niyetli bir şekilde mesnet oluşturmaya çalıştığının açık olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir....
Davacının işe iade talebinde ve davalının işe davetinde samimi olup olmadığı, işe iade ve boşta geçen süre ücretine hükmedilmesinin yerinde olup olmadığı bakımından, davacının işe iade davası kabul edilerek kesinleşmiştir. İşe iade davasını kesinleştiren Ankara BAM 5. HD’nin 2018/4295 e sayılı kararında, davacının önceki işinde çalışamayacağının anlaşıldığı sabit olduğu gibi aynı BAM kararında “ ......
Hukuk Dairesinin 24.05.2016 tarihli 2016/16701 Esas 2016/12298 Karar sayılı kararı) Bu kapsamda, dosyada davacı tarafın iddia ettiği yetki tespit sürecinde işten çıkarılan ve işe iade davası açan işçilerin sayısı tespit edilerek sonuca etkili olması sebebi ile, işten çıkarılma tarihleri, işe iade davası açıp açmadıkları, sonuçlanmış olan davaların kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşmiş ise işçiler tarafından süresi içinde işe iade için başvuruda bulunup bulunmadıkları hususunda denetime elverişli şekilde söz konusu işe iade davası açan ve işe iade edilen ve süresi içinde işe başvuruda bulunan işçilerin işten çıkarılma tarihleri ve sayıları açıkça belirlenerek bilirkişi kuruludan raporu alınarak sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekmektedir....
Şti. nezdinde işe iadesine, işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretinden davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarına karar verilmiştir. Karar davalı Belediye vekilince temyiz edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 165/1. maddesi uyarınca bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki işlemin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılamanın bekletilebileceği düzenlemesi mevcuttur. İş yargılamasında çalışma olgusunu ve hizmet süresini, kısaca kıdemini ispat yükü, genel ispat kuralı gereği iddia eden işçiye aittir. İşçi açılan işe iade davasından önce hizmet süresinin tespiti ile ilgili olarak işe iade isteminden bağımsız olarak hizmet tespiti davası açmıştır. Bu durumda işe iade davasının sonuçlanması, hizmet tespiti davasının sonucuna bağlıdır....
Davalı vekili, iş akdinin 20.09.2012 tarihinde feshedildiğini, işe iade davasının harçlarının ise 26.12.2014 tarihinde yatırıldığı ve davanın süresinde olmadığını, hizmet tespit davası açılırken işe iade davası dilekçesinin hiç taranmadığını, esasa kaydedilmediğini, havalesinin yapılmadığını ve harcının da yatırılmadığını, işe iade dava dilekçesinin yargılama devam ederken her daim dosya içerisine konulmuş olabileceğini, hizmet tespiti davasına bakan İş mahkemesinin bozma öncesi kararının yerinde olduğunu, davacının işe iade davasını 19.10.2012 tarihinde açtığına dair dosyada hiçbir delil olmadığını, davacının insan kaynakları müdür yardımcısı olması nedeniyle işveren vekili olduğunu, iş akdinin işyerinde yapılan iş organizasyonu sonucu işletmesel karar gereği feshedildiğini, davacının çalıştığı insan kaynakları müdürlüğünde 1 direktör, 2 müdür yardımcısı, 2 de görevli çalıştığı, müdür yardımcılarından davacının iş akdinin feshedildiği ve yerine işçi alınmadığını savunarak davanın reddini...