Davacı vekili avukat ...’dan, ... ve ...’ tereke temsilcisi sıfatıyla vermiş oldukları vekaletnamenin temin edilerek evrak arasına alınması, böyle bir vekaletname verilmemiş ise, gerekçeli kararın tereke temsilcileri ... ve ...’e tereke temsilcisi sıfatıyla usulünce tebliğ edilerek yasal temyiz süresinin beklenmesi, tebliğe ilişkin tebligat mazbatalarının dosyasına eklenmesi, geri çevirmeye konu hususun yerine getirilip getirilmediği mahkeme hakimince bizzat denetlendikten sonra gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 08.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Kararın davacı tereke temsilcisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı tereke temsilcisi vekili ve ... mirasçısı ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.04.2019 tarihli ve 2019/89 Esas, 2019/395 Karar sayılı ilamı ile ... terekesine ...’ın tereke temsilcisi olarak atandığı, ancak anılan kararın kesinleşmediği, ayrıca tereke temsilcisi ...’ın kendi adına verdiği vekaletnamenin evrak arasında mevcut olduğu halde tereke temsilcisi sıfatıyla avukat ...’a verdiği vekaletnamenin bulunmadığı görülmektedir. Bu itibarla; 1....
Bu itibarla tereke temsilcisi ve tasfiye memurunun faaliyetlerine ilişkin itirazların mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla yerel mahkemece yazılı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. H Ü K Ü M : 1- İstanbul 2....
nın katılımı ile davaya devam edilerek işin esası hakkında bir karar vermek gerekirken tereke temsilcisi olan ...'nın eldeki davayı devam ettiremeyeceği şeklinde usul ve yasaya aykırı hüküm tesisi isabetsiz olup temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 28.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Kılıç'ın, ... ve ... terekesine ise İsmail Kılıç'ın tereke temsilcisi tayin edildikleri, anılan tereke temsilcilerinin terekeyi temsilen davayı takip eden Av. ...'ı vekil tayin ettikleri ancak ...'un 11.02.2022, İsmail'in ise 01.03.2011 tarihinde öldükleri görülmüş olup yerlerine yeni tereke temsilcisi tayin edildiğine dair karara ve güncel tapu kayıtlarına dosya içerisinde rastlanılamadığı anlaşılmıştır....
Somut olayda, tereke temsilcisi ......
Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 09.07.2013 tarih ve 151-632 sayılı kararı ile mirasçılardan ...’un terekeye temsilcisi olarak atandığı, eldeki davada Selma’nın 23.10.2013 tarihli 7 nolu celseye tereke temsilcisi sıfatıyla katıldığı, takip eden celselerin tereke temsilcinin yokluğunda sürdürüldüğü ve davacılar vekillerin ibraz ettikleri 16.11.2018 tarihli dilekçe ile Selma tarafından tereke temsilcisi sıfatıyla kendilerine verilmiş vekaletname bulunmadığını bildikleri anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, terekeye temsilci atanmasından sonra tereke ortağının ya da ortaklarının davayı takip yetkisi ortadan kalkar. Bir başka ifade ile davayı açan mirasçı ya da mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsil eden mümessile geçer. Somut olayda, eksiğin giderilmesi suretiyle yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın tereke temsilcisi ...'...
Bu nedenle, istemin hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle reddi gerekirken aktif dava ehliyeti bulunmadığı ve tereke temsilcisi açısından dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle reddedilmesi doğru değil ise de hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nın 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Dahili davacı ...’ın tereke temsilcisi ... ile mirasçılardan ..., ..., ..., ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Somut uyuşmazlıkta, dava konusu 919 parsel sayılı taşınmaz paydaşı ... mirasçıları çekişme konusu payın önalım nedeniyle adlarına tescili istemiyle dava açmışlar, yargılama devamında 18.03.2008 gün ve 2007/573E. 2008/158K. sayılı karar ile terekeye temsilci atanmış, yargılama temsilci eliyle yürütülmüştür....
Bu sebeple davacının tereke temsilcisi olarak atanmasını yerinde görmüyorum. Davanın reddine karar verilsin. Şu an herhangibir miras paylaşımı söz konusu değildir. Bu sebeplerle davanın davası yerinde değildir. Mazeretlere herhangi bir diyeceğimiz yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler muvacehesinde; Osmaniye 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2016/160 Esas, 2016/121 Karar sayılı mirasçılık belgesinin incelenmesinde; muris T9'ın 03/12/2014 tarihinde vefat ettiği ve mirasçılarını gösterir ilamın düzenlendiği fakat murisin terekesinin henüz paylaşılmadığı anlaşıldığından, mirasçılardan T1 muris T9'ın tereke ortaklığına temsilci olarak atanmasına, yönelik karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.04.2012 gününde verilen dilekçe ile miras ortaklığına temsilci atanması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Davacılar, ortak muris ...'in 24.01.2000 tarihinde vefat ettiğini, kendisinde geriye kalan tereke mallarının sahipsiz ve bakımsız bırakılarak değer kaybına uğradıklarından bahisle muristen intikal eden iştirak halindeki mülkiyete sahip taşınmazların korunması, idare edilmesi ve gelirlerinin düzenli olarak toplanması için terekeye temsilci atanması isteminde bulunmuşlardır. Davalılar, tereke mallarını düzenli ve bakımlı olduğundan bahisle davanın reddini istemişlerdir....