Davacılar, davalı ... hakkında murislerini kasten öldürmek ve davacı ...’ı yaralamak suçlarından kamu davası açıldığını, yargılamanın devam ettiğini, davalı aleyhinde maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, bu davanın açılmasından sonra davalı ...’in maliki bulunduğu taşınmazını diğer davalı akrabasına tapuda satış göstererek kendilerinden mal kaçırmak amacı ile devir ettiğini iddia ederek muvazaa nedeni ile tasarrufun iptaline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, davanın usul ve esas yönden reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, tasarrufun iptali davası açılabilmesi için alacağın kesinleşmesi ve icra takibine konu edilmesi gerektiği, icra takibinin varlığının davanın ön koşulu olduğu, bu aşamada eldeki davanın açılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dava, 818 sayılı Borçlar Kanunu 18. maddesine dayalı olarak açılan, muvazaa iddiasına dayanan tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; huzurdaki dava alacağın muvazaalı olduğunun tespiti ile muvazaalı alacağa dayanan takip dosyasına sıra cetvelinde ayrılan payın müvekkilin alacaklı olduğu icra dosyalarına ayrılması talebi ile tesis edildiğini, alacağın muvazaalı olması temelde bu hukuksal ilişkinin hiç var olmadığı anlamını taşıdığını, muvazaalı alacaklar bakımından alacağın gerçekte var olduğunu ispat yükü davalı olan alacaklıda olduğunu, pek çok Yargıtay kararı da bu hususu benimsediğini, Muvazaa davalarında muvazaalı olan işlemin hiç var olmadığına karar verilecek olup, muvazaalı işlem ile müvekkil şirketin alacaklı olduğu takip dosyalarındaki borcun doğum tarihlerinin ilgisi bulunmadığını, Yargıtay kararları ışığında; TBK madde 19 uyarınca genel hükümler uyarınca açılan muvazaa davası herhangi bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresine bağlanamayacağını, muvazaa davalarında tasarrufun borcun doğum...
Davacı vekilince mahkemece verilen karara karşı sunulan istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin red gerekçesinin İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olduğu, dolayısıyla bu tür davaların 5 yıllık hak düşümü süresine tabi olduğu, davaya konu taşınmazların devir tarihlerinin de beş yıldan fazla olduğu ise de, bu gerekçenin yanlış olduğunu, ilk derece mahkemesinin davayı muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerekirken, yazılı şekilde nitelendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, muvazaa iddiasının zaman aşımı ve hak düşümü süresine tabi olmadığını, TBK 19. maddesine dayandıklarını ve tasarrufun muvazaalı olması sebebiyle iptalini talep etmelerine rağmen mahkemenin muvazaa iddialarını dikkate almayarak hatalı bir değerlendirme yapmış olup kararın bu yönden de kaldırılmasını ve bozulmasını talep ettiklerini, bildirdikleri delillerin toplanmış olması halinde davaya konu tasarrufun muvazaalı olduğu ve hak düşümü süresine tabi olmadan esasa ilişkin bir...
Dava; ileri sürülüş biçimine göre İİK'nın 277 ve devamı madde hükümlerine dayalı tasarrufun iptali, olmadığı taktirde de TBK'nın 19.maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal isteğine ilişkindir. (Terditli Dava) Yüzeysel bakıldığında İİK 277 vd maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları ile TBK 19. (BK 18) maddesine dayalı genel muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....
-Kabule göre de (davalı Hakan'ın yargılama gideri, harç ve vekalet ücretlerine yönelik itirazlarında ise); Tasarrufun iptali davalarında (kıyasen muvazaa davalarında da) takip konusu alacak miktarı ile iptali istenilen şeyin değerinden hangisi az ise o değer üzerinden harç ve vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir....
Düzenlemesi bulunan tasarrufun iptaline yönelik iddialar ileri sürülerek öncelikle İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptaline karar verilmesi talep edilmektedir. Dava dilekçesinde terditli talep olarak ise İİK'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali ve cebri icra yetkisi tanınmasına yönelik bu talebin yerinde görülmemesi halinde TBK'nun 19. Maddesi kapsamında muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescili talebinde bulunulmaktadır. Davacı tarafın açtığı terditli davada, ilk talebin İİK'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlemesi bulunan tasarrufun iptali talebi olması, bu talep yerinde görülmediği takdirde terditli olarak açılan TBK 19. Maddedeki muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescili talebinin dikkate alınmasının talep edilmesi hususları dikkate alındığında dosyayla ilgili olarak inceleme yapma görev ve yetkisi Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'ne aittir....
Somut olayda; Davacının "Tasarrufun iptali iş bu talebin kabul görmemesi halinde muvazaa nedeniyle hükümsüzlüğün tespiti" talepli açmış olduğu davada, Beyoğlu 31. Noterliği' nin 03/12/2015 tarih 40966 yevmiye nolu temlik sözleşmesi ile alacağı Finansbank AŞ den temellük etmiş, T9 Şti.’den alacaklı olduğunu, davalı aleyhine İstanbul 7. İcra Müdürlüğü’nün 2015/31269 E. sayılı dosyası ile takip yapıldığını beyan etmiştir. Mahkemece dava İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali olarak nitelendirilerek, aciz haline ilişkin ön şart yokluğu nedeniyle değerlendirme yapılarak karar verilmiş ise de, terditli talep BK 19 a dayalı tasarrufun iptali açısından değerlendirilme yapılmaksızın davanın reddine karar verilmiş olması eksik incelemeye dayalı olmuştur....
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre, dava niteliği itibarıyla Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2022/982 KARAR NO : 2022/1429 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : None NUMARASI : 2021/127 ESAS - 2021/800 KARAR DAVA KONUSU : Tasarrufun İptali (TBK 19. Maddesine Dayalı) KARAR : Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi....
HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, tasarrufun İİK'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca iptali, olmadığı takdirde TBK'nın 19. maddesi gereğince muvazaa nedeniyle iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir....