enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerektiği ve davacının munzam zararın oluştuğu ikna edici bir biçimde kanıtlayamadığı, munzam zarar talep edilebilmesinin koşullarının oluşmadığı, davacının munzam zarar talep etme şartlarının ve munzam zararının oluşmadığı kanaatine varılmış davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı tarafça munzam zararına ilişkin somut ve açık deliller sunulamadığı gibi esasen somut bir munzam zarar iddiasında da bulunamadığı, yalnızca hakkın doğduğu tarihten itibaren geçen sürede enflasyon, paranın değer kaybı ve alım gücündeki düşüş, faizin ana para üzerinden hesaplanması ve ana paranın enflasyon karşısında sürekli erimesi gibi olgular dikkate alınarak munzam zarar hesaplaması yapılmasını talep ettiği, bu haliyle davacı şirketin geç ödeme nedeniyle somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı, bununla birlikte işbu davada zamanaşımını kesen sebeplerin bulunması sebebi ile (TBK 154/2.maddesi uyarınca) davalı vekilinin zamanaşımı def'inin de yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur....
davayı kabul manasında olmamak üzere; davacı tarafın munzam zarar talebi soyut iddialara dayanmakta olup, başvuranın aşkın zarara uğradığı ispat edilmediğinden talebin reddi gerekmektedir.hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere davacının munzam zarar talebinde bulunabilmesi için iddia konusu alacak bakımından müvekkili şirketçe kusurlu olarak geç ödeme yapılmış olması gerekmektedir. oysaki konu dosyada davacı tarafa dava öncesinde ödeme yapılmış olup, müvekkili şirketin herhangi bir kusuru bulunmadığını, munzam zararın tazmin edilebilmesi için borçlunun kusurlu olması gerekmekte olduğunu beyan ederek yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER: ----- esass sayılı dosya sureti, Dava ve cevap dilekçesi ile tüm dosya kapsamı. DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE: Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder" düzenlemesinin yer aldığı, düzenleme uyarınca munzam zararı talep edebilmek için alacaklının munzam (aşkın) zarar talebinde bulunabilmesi için, alacaklının temerrüt faizini aşan zararının olması, temerrüt ile munzam zarar arasında illiyet bağının bulunması, borçlunun kusursuzluğunu ispatlayamamış olması gerekeceği açıktır. Somut uyuşmazlıkta ------ kararı neticesinde davacı tarafa değer kaybı bedelinin faizi ile ödenmesine karar verildiği, davalı sigorta şirketi tarafından icra kanalı ile gerekli ödemenin yapıldığı, davacının aşkın bir zararının bulunduğunu ve bu durumun davalının kusurundan ileri geldiği hususunu ispat edemediği görüldüğünden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır....
oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen “gecikme faizi” ni ödeme yükümü altına gireceğini, anılan kanun maddesi uyarınca borçlunun, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, kaldı ki burada sigortalısı adına borçlu olan sigorta şirketinin tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu , Yargıtay kararında ayrıntılı anlatıldığı üzere ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkili yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davanın kabulüne , müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL'sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir....
Uyuşmazlık konusunun temelini oluşturan aşkın (munzam) zarara ilişkin olarak ise TBK’nın 122. maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır....
İbranamenin Munzam Zararı Sona Erdirip Erdirmeyeceği Değerlendirildiğinde; Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2020/7864 E- 2022/1108 K.sayılı Kararında; "Ayrıca sigortacının ibrası ister taraflar arasında akdedilmiş bir sulh sözleşmesi ile ister bağımsız bir ibra sözleşmesi ile kararlaştırılmış olsun, sözleşmede aksine hüküm yoksa sigorta tazminat borcu ile birlikte gecikme faizi ve munzam zarar gibi borçlar da ibra ile sona erer. Sigorta tazminat borcuna ilişkin sulh-ibra sözleşmesi yapılırken iradesi sakatlanan (hata, hile, ikrah) sigorta ettiren, sigortalı bu sözleşmeyi iptal hakkına sahiptir.Ancak sigortalı hata,hile, ikrah ile iradesinin sakatlandığını ispat etmek zorundadır. Aksi halde sigortalı “tazminat makbuzu-ibraname” “mutabakatname-ibraname”, “ibraname” başlıklı belge ile tespit edilen sulh ve ibra sözleşmesi ile bağlıdır." şeklindeki kararı ile aksine düzenleme bulunmadıkça ibranamenin munzam zarar borcunu da sona erdireceğine hükmedilmiştir....
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir -------- zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Bu anlamda TBK’nın 122. maddesi, kaynağı ne olursa olsun temerrüt faizi yürütülebilir nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında uygulanma olanağına sahiptir....
Maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacının talepleri genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, başvuru sahibini munzam zarara dair taleplerinin reddi gerektiğini, davacı tarafın munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, davacı tarafın munzam zarara uğradığını somut veriler ile ispat edemediğini, munzam zarar talebine dayanak olarak yüksek enflasyonu gösterdiğini, oysaki ------- istikrarlı kararları munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğunu, hiçbir surette kabul anlamına gelmemek kaydı ile, sigorta hukuk prensibi itibari ile müvekkili şirketin sorumluluğu mal varlığında riziko anında meydana gelen azalma ile sınırlı olduığunu, izah olunan sebeple "munzam zarar" kavramı ile "sorumluluk sigortası" kavramı nitelik itibari ile örtüşmediğini, ikrar...