Anayasa’nın 138/4. maddesi gereğince; yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/1. maddesi gereğince de; idare, idare mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının gereklerine göre gecikmeksizin işlem yapmak ve eylemde bulunmak zorunda olup bu süre hiçbir biçimde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Aynı maddenin, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 4. fıkrası gereğince, mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi durumunda ilgili kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında tazminat davası açılabilir. Kamu görevlilerinin, yargı kararını yerine getirmemesi kişisel kusur oluşturur ve hiç bir biçimde görevle ilişkilendirilemez....
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkili banka ile davalılar arasında akdedilen genel nakdi ve gayrı nakdi kredi sözleşmesine istinaden ticari kredi kullandırıldığını,sözleşmeden kaynaklı taahhütlerin yerine getirilmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek borçlular hakkında takibe geçildiğini belirterek takibe yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş,hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir. Davacı dava dilekçesinde ... -... Beton Ürünleri ve Maden Üretim ve Paz. Ltd. Şti.'yi davalı göstermiş olmasına rağmen bu davalının karar başlığında gösterilmemesi ve bu davalı hakkında hüküm kurulmamış olması bozmayı gerektirmiştir....
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacı hakkında tesis edilen ilk görevden çekilmiş sayılmasına ilişkin işlemin Mahkemece iptal edilmesi sonrasında, Mahkeme kararına dayanak olan gerekçede yer alan usuli işlemlerin gerçekleştirilmesi pratikte mümkün olmadığından ve bu durumda davacının fiilinin yaptırımsız kalacağı gerçeği de göz önüne alınarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca davacının müstafi sayılmasına dair işlemin devamı yönünde karar verildiği, dolayısıyla Mahkemece verilen iptal kararının gereğinin yerine getirilmemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı ve mevzuat hükümleri dahilinde dava konusu işlemin tesis edildiği belirtilerek istinaf kararının bozulması istenilmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından usul ve yasaya uygun olarak verilen istinaf kararının onanması gerektiği savunulmaktadır....
Davanın dairemizin görev alanına girdiği, ilk derece mahkemesi kararının kesin olmadığı, istinaf başvurusunun süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirildiği, dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Talep eden vekili ihtiyati haciz dilekçesinde, davacı şirket ile davalılar arasında Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1671 esas, 2021/728 karar sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası görüldüğünü, davada kısmen kabul kararı verildiğini, bu ilam uyarınca talep eden şirket lehine ...'ın manevi tazminat isteminden kaynaklı 4.080,00 TL, ...'ın manevi tazminat isteminden kaynaklı 3.000,00 TL ve ...'...
yerine getirilmemesi suçundan verilen beraat kararına yönelik katılan vekilinin herhangi bir gerekçeye dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, Usul ve Kanuna uygun olan her iki hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 05.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
şartları oluşmadığından mahrum kalınan kira bedelinden kaynaklıtazminat bedeli yönünden, kendisine ödenmesini talep ettiği 45.000,00.TL yi davalı kooperatiften talep edemeyeceğinin değerlendirildiğini, davacının kendisine daire tahsis edilememesi nedeniyle davalı kooperatiften 320.015,63.TL tazminat bedelinin ödenmesi talep edebilecek iken dilekçesindeki talebe bağlılık ilkesi gereği davacıya konut tahsis edilememesinden kaynaklı 105.000,00.TL tazminat tutarının ödenmesini davalı kooperatiften talep edebileceğini bildirmiştir....
Dava konusu somut olayda, 24.06.2010 tarihli ara kararında mahallinde 13.05.2010 günü saat 13:30’da keşif yapılmasına, beraberde bir inşaatçı ve bir mülkçü bilirkişi götürülmesine, 200’erden, 400,00 TL bilirkişi ücreti ile keşif yolluğunun keşif gün ve saatine kadar davacı vekili tarafından yatırılması, keşif gün ve saatinde keşif heyetinin keşif yerine götürülmesi için davacı vekiline kesin mehil verilmesine, kesin mehil gereği yerine getirilmediği takdirde keşif delilinden vazgeçilmiş sayılacağından, davacı vekiline ihtarına (ihtar edildi), yönünde ara kararı oluşturulmuş, 24.06.2010 tarihli oturumda ise, davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, yukarıda öngörülen yönleri kapsayan kesin süreden sözedilebilmesi için ara kararında taraflarca yapılması gereken işler ayrıntılı bir şekilde belirlendikten sonra ara kararının yerine getirilmemesi durumunda ne gibi işlem yapılacağının da taraflara yöntemince anlatılması gerekir....
tazminat ve faiz istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir....
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 28.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi....
, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir....