Davacı vekilince mahkemece verilen karara karşı sunulan istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin red gerekçesinin İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olduğu, dolayısıyla bu tür davaların 5 yıllık hak düşümü süresine tabi olduğu, davaya konu taşınmazların devir tarihlerinin de beş yıldan fazla olduğu ise de, bu gerekçenin yanlış olduğunu, ilk derece mahkemesinin davayı muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerekirken, yazılı şekilde nitelendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, muvazaa iddiasının zaman aşımı ve hak düşümü süresine tabi olmadığını, TBK 19. maddesine dayandıklarını ve tasarrufun muvazaalı olması sebebiyle iptalini talep etmelerine rağmen mahkemenin muvazaa iddialarını dikkate almayarak hatalı bir değerlendirme yapmış olup kararın bu yönden de kaldırılmasını ve bozulmasını talep ettiklerini, bildirdikleri delillerin toplanmış olması halinde davaya konu tasarrufun muvazaalı olduğu ve hak düşümü süresine tabi olmadan esasa ilişkin bir...
Mahkemece, iddia, savunma toplanan delillere göre, davanın tasarrufun iptali istemine ilişkin olup 5 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın hakdüşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava TBK'nun 19.maddesi gereğince muvazaa hukusal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. Bir dava da öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, ygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK'nun madde 33) Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre .. dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaaya nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir....
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre tasarrufun borçtan önce yapıldığı ve muvazaa iddiası ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Dosya içeriğine kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, takip konusu borcun tasarruftan önce doğduğunun iddia ve ispatlanamamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 1,55 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 30.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili davalı ...’in müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak kendinse ait taşınmaz payını diğer davalıya sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir. Davalılar yapılan satışta muvazaa bulunmadığını savunarak davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece davalılar arasındaki işlemin mal kaçırma amacıyla yapılması ve ivazlar arasında fahiş fark bulunması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir....
Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tasarrufun iptali davaları İİK'nin 284'üncü maddesinde öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye tâbi değildir. Diğer yandan, tasarrufun iptali davasında vekâlet ücreti; davanın usulden reddi halinde maktu, davanın esastan kabul yada reddi halinde, kararın esas hakkında verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) göre takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu malın tasarrufun yapıldığı tarihteki değerinden (piyasa rayiç bedelinden) hangisi az ise o değer üzerinden nispi olarak hesaplanarak belirlenir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde dava değerini 20.000,00 TL olarak bildirmiştir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 29/3/2023 tarihli ara karar NUMARASI : 2022/365 ESAS DAVA KONUSU : Tasarrufun İptali (İİK 277 ve devamı) KARAR : Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tasarrufun iptali talebi ile birlikte dava konusu Düzce İli, Merkez İlçesi, Köyaltı Mevkii, Düverdüzü Köyü 134, 2, 5, 6 parselde kayıtlı taşınmazların ile aynı yer 87 parselde kayıtlı taşınmazdaki 1/2 hissenin ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir....
Somut olayda; davacı tarafça dava konusu taşınmazın davalı borçlu T6 tarafından alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla diğer davalı akrabası T5 üzerine geçirilmesine sebebiyet verildiğinin ileri sürülerek İİK 277 vd. maddeleri gereğince taşınmazla ilgili tasarrufun iptaline ve dava konusu taşınmazlar üzerine İİK 283. madde gereğince alacak sınırlı kalmak üzere cebri icra yoluyla takip yapma hakkı tanınmasına, mahkeme aksi kanaatte olur ise muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tazminata yönelik karar verilmesi talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça dava dilekçesinde İİK'nun 277 vd. Düzenlemesi bulunan tasarrufun iptaline yönelik iddialar ileri sürülerek öncelikle İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptaline karar verilmesi talep edilmektedir. Dava dilekçesinde terditli talep olarak ise İİK'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali ve cebri icra yetkisi tanınmasına yönelik bu talebin yerinde görülmemesi halinde TBK'nun 19....
Eldeki davada dava dilekçesinde, dava sebebi olarak muvazaa hukuki olgusuna dayanmayan, muvazaaya ilişkin "vakıa" olarak nitelendirilebilecek olgulara yer vermeyen davacı vekili süresi içinde verdiği cevaba cevap dilekçesinde ise taşınmazı devir işleminin muvazaalı olduğunu belirterek, tasarrufun herhangi bir hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın iptali gerektiğini ileri sürmüş, ancak muvazaa hukuki olgusunu ortaya koyan, açıklayan somut olgulara yer vermemiştir. Başka bir anlatımla davaya konu taşınmazın muvazaalı olarak devredildiğini ileri süren davacı vekili, muvazaa olarak tanımladığı somut olayları cevaba cevap dilekçesinde açıklamamıştır....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde Kayseri ili, Melikgazi ilçesi, Gültepe mah. 5183 ada 5 parsel 3.kat 8 nolu taşınmaza ilişkin ihtiyati tedbir talebinde bulunduklarını bu taleplerinin talebin tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu, davalıya ait taşınmazın aynına ilişkin herhangi bir talep olmaması gerekçesi ile usul ve yasaya aykırı bir şekilde ihtiyati tedbir taleplerinin reddedildiğini, dava dilekçesi incelendiğinde terditli taleplerinden 1.taleplerinin muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil olduğu, buna rağmen mahkemenin davalarını tasarrufun iptali davası olarak nitelendirmesinin kabul edilemez olduğunu, dava dilekçesindeki öncelikli taleplerinin muvazaa nedeniyle tapu iptali tescili olduğunu, hal böyleyken yerel mahkemenin sanki davalarının tasarrufun iptali davasıymış gibi ara karar tesis etmesinin yerinde olmadığını, muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davasının konusunun doğrudan...
Muvazaa ispat edildiğinde, yapılan sözleşme mutlak butlan ile batıl olacağından hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz. Bu nedenle muvazaa iddiasını sözleşmenin tarafları ileri sürebileceği gibi hukuki yararı bulunan aynî ve şahsi hak sahipleri de ileri sürebilirler. Lehine muayyen mal vasiyetinde bulunulan kimse, vasiyetnameden kaynaklanan kişisel hakkına dayanarak vasiyetçinin daha sonra yaptığı satışın muvazaa nedeniyle hüküm ve sonuç doğurup doğurmayacağını ileri sürüp iptal ve vasiyetçi adına tescili yönünde dava açmakta hukuki yarar ve hakkı bulunduğu yerleşmiş yargı içtihatları gereği açıktır.(HGK. 21.11.2001, 958-1035) Vasiyet, tek taraflı bir hukuki işlem olup bu özelliği nedeniyle vasiyetten dönüş (rücu), hiç kimsenin muvafakatına tabi tutulmamıştır. Vasiyetçi, şekil şartına uygun olarak yapılacak yeni bir vasiyetname, mevcut vasiyetnameyi yok etme ile veya sonraki tasarruflar ile vasiyetten dönebilir (TMK. 542,543,544)....