A.Ş. vekili, mahkemenin müvekili yönünden kurduğu hükmün yerinde olmadığını, müvekkilinin davaya konu sözleşmede imzası ve kaşesinin bulunmadığını bu nedenle sorumlu tutulmaması gerektiğini, diğer davalı şirketlerle müvekkilinin bir bağlantısı olmadığını, tefrik kararı verilmesi gerektiğini ve müvekkiline karşı olan iddiaların ancak TBK'na göre değerlendirilebileceğini, davacının tüketici sıfatının bulunmadığını beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur. GEREKÇE : Dava, hisseli gayrimenkul satış sözleşmesinin feshi ile ödenen bedelin iadesine yönelik açılmış alacak davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, istinaf eden T3 A.Ş.'nin bu sözleşme sebebiyle sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, istinaf talebinde bulunan şirket yönünden tefrik kararı verilerek görevsizlik kararı verilmesinin gerekip gerekmediği, bu şirket yönünden mahkemenin görevli olup olmadığı, sözleşmenin feshi şartlarının oluşup oluşmadığı hususundadır....
Taraflar arasında imzalanan Hisseli Gayrimenkul Satış sözleşmesi başlıklı satış sözleşmesinin “sözleşmenin konusu” başlıklı 2. maddesinde "İş bu sözleşmenin konusu Yalova İli Termal İlçesi Killi Orman Mevkii G22D14C2D pafta 424 ada 23, 25, 27 parsellerinin 7/3650 hissesinin satışı, satış bedeli, teslimi, site aidatı, resim, harç ve vergilerin ödeme koşulları ile ilgili alıcı ve satıcı arasındaki karşılıklı taahhütleri kapsar." şeklinde ifade edilen hükümle tapuda pay devrini içeren bir devre mülk sözleşmesi olduğu, bu sözleşmenin devre tatil sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği (Y.13. HD. 21.6.2018 T, 2016/8215- 2018/6992 sy.k) anlaşılmaktadır....
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının mahkemede ikame ettiği davada davalı şirket ile akdettiği sözleşmenin iptalini ve 54.000 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesini talep ve dava ettiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde yazılı iddia ve taleplerini kabul etmediklerini, taraflar arasında akdedilen devremülk/hisseli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden sonra tapuda dava konusu taşınmaz mülkiyetinin nakleden satış akdini yapmış olduğunu, bu durumda geçerli olan taşınmaz satım sözleşmesinin mevcut olduğunu, taraflar arasındaki akdi bağın bundan ibaret olduğunu ve tüketicinin korunması hakkında kanun hükümlerinin uygulanma olanağının ve davacının bu kanundan doğan cayma ve dönme hakkının bulunmadığını, davacının cayma ve dönme hakkının olduğunun kabul edilse dahi, süresi içerisinde kullanılmadığından davanın reddini talep etmiştir. III....
DAVA Davacı; dava konusu parselleri gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile dava dışı üçüncü kişiden 05.02.1992 tarihinde satın aldığını, parseller hakkında 24.07.2009 tarihinde davalı şirket ile haricen gayrimenkul geliştirme ve satış vaadi sözleşmesi imzaladığını, sözleşmeye göre 325.000 m2 taşınmazın yarısını davalıya adına tapu alınması ve taşınmazlar üzerindeki işgalcilere satış vaadi sözleşmesi ile satılması işlemlerinin yapılması karşılığında devrettiğini, ayrıca 09.12.2010 tarihinde işgalcilere satış yapabilsin diye bedelsiz olarak yarı hissesini davalıya temlik ettiğini, temliknamenin gerçekte bedelsiz olup geçerli olmadığını ve davalının hiç bir edimi yerine getirmemiş olduğunu ileri sürerek; gayrimenkul geliştirme ve satış vaadi sözleşmesinin ve buna bağlı bedelsiz temliknamenin iptaline karar verilmesini istemiştir. II....
Taraflar arasında akdedilen gayrimenkul satış sözleşmesinin 3/1 maddesinde "Sözleşmeye konu yapının/gayrimenkulün inşasının bitirilmesi, geçici kabulünün yapılması ve alıcıya teslimi için öngörülen tahmini süre işbu sözleşme tarihinden itibaren ... aydır" şeklinde olup süre açık bir şekilde belirtilmemiştir. Aynı sözleşmenin 3/3 maddesi "Gayrimenkul alıcıya inşaatların bitiminde geçici kabulü müteakipen yukarıda belirtilen süre içerisinde gayrimenkul tespit ve teslim tutanağı ile idarece önceden teslim ihbarıyla bildirilmiş olan programa göre fiilen teslim edilecektir. İşbu süre mezkur işlerin tamamlanabilmesi için tahmini süre olduğundan 3. fıkrada düzenlenen süreyi geçmemek üzere gecikme vaki olması halinde idare mütemrrit olmaz ve temerrüde bağlı sonuçlar doğmaz" ve 3/3 maddesi "İdarece teslim borcunun ifasında alıcıya taahhüt edilen ve teslim borcunun ifasında temerrüde esas kesin süre sözleşme tarihinden itibaren 30 ay olup bu süre aşılamaz....
Blok Kat:5 Bağımsız Bölüm 3517'nin davalı şirkete iadesine, sözleşmeden dönme neticesinde davacı tarafından davalıya ödenen 3.400- TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI : "1- Davanın KABULÜ ile; a-Taraflar arasında düzenlenen 19/07/2019 tarihli, 214311 sözleşme numaralı Hisseli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi'nin KENDİLİĞİNDEN SONA ERDİĞİNİN TESPİTİNE, b-Taraflar arasında düzenlenen 19/07/2019 tarihli, 214311 sözleşme numaralı Hisseli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi nedeniyle davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, c-Davalı tarafça tahsil edilen 3.400,00- TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE,"şeklinde karar verildiği görülmüştür....
A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı, 15.09.2013 tarihli devremülk satış sözleşmesinin ve imzaladığı senetlerin iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, taraflar arasında 15/09/2013 tarihinde devremülk satış vaadi sözleşmesi tanzim edildiği, 6502 sayılı Yasanın 50. maddesinde öngörülen süre içinde cayma hakkının kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki taraflar arasında imzalanan devremülk satış sözleşmesinin “sözleşmenin konusu” başlıklı 2. maddesinde 'İş bu sözleşmenin konusu ... OTEL İŞLETMELERİ TURİZM İNŞAAT TİCARET ANONİM ŞİRKETİ’ne ait... ilçesi .... Mevkii ... Pafta ......
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, gerekçeli kararda sözleşmenin iptaline karar verilmişse de tapu kaydını eski malik adına tesciline karar verilmeyerek davacı açısından sebepsiz zenginleşme durumu yaratıldığını, bu nedenle tapunun eski malik adına tesciline karar verildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin devre tatil değil, hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi olduğunu, genel mahkemelerde çözülmesi gerektiğini, cayma hakkı bulunmadığını, sözleşmede de cayma hakkına ilişkin madde olmadığını, taşınmazın tamamlandığını ve faaliyetine devam ettiğini, keşif taleplerinin değerlendirilmediğini, iyi niyetli olduklarını, kararın kaldırılmasını istinaf etmiştir. GEREKÇE: Taraflar arasında 11/06/2015 ve 01/04/2016 tarihli sözleşmeleriyle Yalova T3 gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığı, davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanmak istediği ve sözleşme gereğince ödediği 24.610,00 TL'nin yasal fa,iziyle iadesini talep ettiği anlaşılmaktadır....
tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesi uyarınca tarla vasfına haiz iki adet taşınmazın 55.000 TL karşılığında müvekkiline devredileceği hususunda anlaşmaya varıldığını, bahse konu sözleşmenin, gayrimenkul hisse sahibi ile müvekkilinin irade beyanını içerdiğini ve satışı planlanan taşınmazın satılacak hissesini, satış bedelini, satış taahhüdü ile ödeme tarihlerini açıkça gösterdiğini, dolayısıyla satıcı tarafından belirlenen bir bedel karşılığında ve taraflarca belirlenen şartlar dahilinde satışın yapılmasını amaçlayan bir ön sözleşme niteliğinde olan iş bu sözleşmenin, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tüm şartlarını taşıdığını, taşınmazın satış sözleşmesinin resmi yazılı şekilde yapılmadığını ancak söz konusu akdin geçerli bir akit niteliğinde olduğunu ve böylece tarafların sözleşme ile bağlı olacaklarının Yargıtay kararları ile sübut bulduğunu, Yargıtay 13....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taşınmazın mülkiyetinin davacıda olduğu, uyuşmazlığın ise taraflar arasında yapılan harici gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince davalının ödemesi gereken taksitleri ödemediği iddiasına dayalı gayrimenkul satış sözleşmesinin feshi ve müdahalenin önlenmesi (taşınmazın tahliyesi) taleplerine ilişkin bulunduğu, taraflar arasında mülkiyet uyuşmazlığı bulunmadığı bu nedenle Mahkemece dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ A. Temyiz Yoluna Başvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. B....