Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, davacının paydaşı bulunmadığı tapuda kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Kural olarak tapu kaydına dayalı bir hakkın bulunmaması halinde eda dava açılması gerekirken muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılması hukuken mümkün değildir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 718. maddesi hükmünde, arazi üzerindeki mülkiyetin, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsayacağı, bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynakların da gireceği açıklandığından, taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından sözedilemez....
Mahkemece, dava konusu edilen ağaçların bir kısmının DSİ kanalı içerisinde, bir kısmının ise ...- ... karayolunda kaldığı, kanal olarak kayıtlı ... ada ... parselde davacının tapu maliki olmadığı bundan ayrı ... ada ... parsel (imar uygulaması ile ... ada ...) sayılı taşınmazın ağaçların bulunduğu yer ile ilgisinin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; davacının maliki olmadığı taşınmazda dikilen ağaçların davacıya aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Muhdesat aidiyet tespiti davalarında, husumetin muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazın malik ya da maliklerinin tümüne karşı, taşınmazın tapusuz olması halinde ise, Hazine ile ilgili Köy veya Belediye Tüzel Kişiliğine karşı yöneltilmesi zorunludur....
Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ancak çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad.106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir....
Dava bu haliyle tazminat davası olup, muhdesatın aidiyetinin tespiti amacıyla Hazineye karşı açılmış bir dava söz konusu değildir. İlk derece mahkemesince, 2942 sayılı Kanunun 11. ve 19. Maddesi çerçevesinde davaya devam edilerek elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, muhdesatın aidiyetinin tespiti bakımından 2015/576 Esas sayılı dosyada tefrik kararı verilerek, halen zeminde mevcut olmayan muhdesat hakkında, muhdesatın aidiyetinin tespiti kararı verilmiş olması hukuka uygun değildir. Sonuç olarak: Davalı vekilinin istinaf başvurusu bu aşamada değerlendirilmeksizin, HMK'nın 355. Maddesi kapsamında kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda, kamu düzenine aykırılık nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın, tefrik edilen 2015/576 Esas sayılı dosya ile yeniden birleştirilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanunun 11. ve 19....
Dava, muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir. 1-Bilindiği üzere, bir davanın görülebilmesi için öncelikle davada taraf teşkilinin sağlanması gereklidir. 26.05.2004 gün ve 5177 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmünde "başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11. madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir" denilmektedir. Bu hükümle başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhtesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaşma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla zilyetliğin tespiti (muhdesatın tespiti) davası açma hakkı tanınmıştır....
Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir....
Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK'nin mad. 718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK'nın 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. 5.4. Somut olayda; 5.4.1 Davalı- karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; zilyetliğin devri sözleşmesinin konusu, çekişmeli taşınmazdaki yapıdır....
Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Somut olayda; dosyanın içeriğine, toplanan delillere göre, dava konusu muhdesatların davacı tarafından meydana getirildiği sabit olmuştur. Mahkemece muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın aidiyetine karar verilmesi doğru değildir....
Bu hükümle başkası adına tapulu ve tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla zilyetliği tespiti davası açma hakkı tanınmıştır. ..//.. Gerçekten de; bilirkişi kurulu raporu ve fen bilirkişi ek raporunda, dava konusu ... parsel sayılı taşınmaz üzerinde betonarme ev ve samanlık ile 7 adet meyve ağacının olduğu belirlenmiştir. Ancak; söz konusu ev, samanlık ve ağaçların dava konusu taşınmazın kamulaştırılan bölümünde kalıp kalmadığı konusunda tereddüt oluşmuştur....
Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK mad. 722, 724 ve 729). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın mülkiyetinin aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin veya aidiyetinin tespitine karar verilmesi gerekir....