Bu sebeple, 1- Dava konusu 117 ada 3 parsele uyduğu belirtilen ve 238 numaralı belirtmelik parselinin dayanağı olan 27/6/1953 tarih ve 42 sıra numaralı ve Rebiulahir 1281 tarih ve 167 sıra numaralı tapu kayıtlarının tesislerinden itibaren birbirini takip edecek tedavülleri ile iktisap sebeplerini de gösterecek şekilde ayrıntılı kayıtların (bilgisayar ya da daktilo ile yazılı şekilde) ile varsa kroki ve haritalarının mahalli Tapu Müdürlüğünden (eski yazı tapu kayıtları varsa Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığından) ayrı ayrı sorulup getirtilmesi, 2- Dava konusu 115 ada 11 parselin dayanağı olan Rebiulahir 1281 tarih ve 165 sıra numaralı tapu kaydı tercüme edilmiş olduğu halde tedavülleri gönderilmediğinden, tapu kaydının birbirini takip edecek tedavülleri ile iktisap sebeplerini de gösterecek şekilde ayrıntılı kayıtların (bilgisayar ya da daktilo ile yazılı şekilde) ile varsa kroki ve haritalarının mahalli Tapu Müdürlüğünden (eski yazı tapu kayıtları varsa Tapu Kadastro...
Dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda oluşan tapu kaydına davacının soyadının hatalı şekilde yazıldığı, ancak imar uygulaması sonucu oluşan son tapu kaydında bu yanlışlığın giderildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, her ne kadar kadastro tutanağında düzeltme yapılmış ise de, idari nitelikteki tutanağın düzenlenmesi sırasında oluşan hataların yine idarece düzeltilmesi gerekir. Ancak, idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak dava açılan bu gibi durumlarda, tapu malikinin davacı ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmelidir. Somut olayda, tapu malikinin kadastro tutanağında hatalı yazılan soyadının düzeltilmesi mümkün olmadığından, tapu kayıtlarında intikal yaptırılabilmesi için mahkemece “dava konusu taşınmazın kadastro tutanağında tapu maliki olarak görünen ... ile davacı ...'...
Bu durumda, davalılar/müdahil davacı tarafın taşınmazlar üzerinde zilyetliğinin (1916-1926 yılları arası, Arazi Kanunnamesi, madde 20) kanıtlanamamış olması nazara alındığında tapu kayıtlarının hukuki kıymetini kaybettikleri kabul edilemeyeceğine göre, bu kayıtların mahalline doğru şekilde uygulanıp 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. (B-C) maddesinde öngörülen şekilde tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesi gerekir. Dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayin edilmesinde izlenecek yöntem ise; öncelikle yukarıda bahsedildiği üzere tapu kayıtlarının 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca miktarı ile geçerli tapu kayıtları olduğu gözetilerek kapsamının belirlenmesidir....
Çekişme konusu taşınmazlar tapu kaydı ve harici taksim nedeniyle tespit ve tescil edilmişlerdir. Tespite esas tapu kayıtlarından Eylül 1980 tarih ve 9 sıra numaralı tapu kaydı 8428/153600 payın davacı adına muris ....'nin hibesinden tescil edilmiştir. Tapu kayıtları mülkiyet belgesi olup, tapu kaydının çekişmeli taşınmazı kapsadığının saptanması halinde, zilyetliğe bakılmaksızın çekişmeli taşınmazın tapu kayıt maliki adına tescili gerekir. Ne var ki, mahkemece dosya arasına alınan tespite esas Eylül 1980 tarih ve 9 sıra numaralı tapu kaydı çekişme konusu taşınmazlara uygulanmamış, tespite esas diğer tapu kayıtları da hiç getirtilmemiştir. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için öncelikle tespite esas tapu kayıtları ile tüm komşu parsellerin onaylı tutanak suretleriyle dayanağı olan belgeler getirtilip, dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yerel bilirkişi, taraf tanıkları ve uzman bilirkişiler huzuruyla keşif icra edilmelidir....
Mahkemece; davacılar dayanağı olan tapu kaydının dava konusu taşınmazı kapsadığı, ancak tapu kaydında maliklerin paylarının belli olmadığı, tapu kayıt malikleri arasındaki ilişkinin iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu ve tüm ortakların birlikte dava açması gerektiği; davacıların kendi başlarına dava açma yetkilerinin bulunmadığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli olmadığı gibi değerlendirme de dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dosyada bulunan 12.03.1958 tarih 21 sıra numaralı tapu kaydının ...Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 29.07.1957 tarih ve 1957/202 sayılı kararı ile Haşim oğulları ..., ... ve ... adına oluştuğu ve tapu kayıt malikleri arasındaki ilişkinin müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Tapu kaydındaki pay oranlarının belirtilmemiş olması tapu malikleri arasındaki ilişkinin iştirak halinde mülkiyet olduğunu göstermez....
den alınmasına, ...- Çekişmeli 166 ada ... parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; çekişmeli taşınmazın dayanak tapu kaydının Hazine'nin taraf olduğu tescil ilamıyla ........1956 tarihinde oluştuğu, hükmen kesinleşen tapu kayıt miktarının 3200 metrekare olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece taşınmazın tescil ilamı ile oluşan tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle kadastro tespiti sırasında ....493,01 metrekare yüzölçümü ile tespit edilen miktar ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir. Ne var ki, çekişmeli taşınmazın, tescil ilamıyla oluşan tapu kaydı ile birlikte, Hazine'nin Mart 1946 ve ... sıra numaralı dayanak tapu kaydı kapsamında da kaldığı mahkemece toplanan delillerle sabittir. Kural olarak çifte tapu kaydının varlığı halinde doğru temele dayanan eski tapu kaydına değer verilmesi zorunludur....
Yargıtay İçtihatlarına göre; genel olarak gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca, tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, malik adının müphem ve yetersiz gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Halbuki, bozma ilamından sonra yapılan araştırmada tapu malikinin ... kızı 1333 doğumlu olduğu kadastro tutanağında açıklandığı gibi taşınmazın olduğu yerde “...” adında bir şahsın olduğu tanık beyanlarında açıklanmıştır. Taşınmazın kadastro tutanağı ve tapu kaydına göre, kayıt malikinin baba adı, doğum tarihi itibariyle tapu sicilinden kim olduğu anlaşılan bir kişidir. Tapu kütüğünden malikinin kim olduğu anlaşılan taşınmaz bakımından tapunun hukuki kıymetini yitirdiği de ileri sürülmediğine göre zilyetlikle kazanılması mümkün değildir....
31.07.1936 tarih 26 sıra nolu tapu, 17.03.1937 tarih 15 sıra nolu tapu kayıtları; Şubat 1291 tarih, 41 numaralı tapu, Mart 1951 tarih 20 sıra nolu tapu, 16.03.1953 tarih, 33 numaralı tapu; 30.03.1990 tarih 8 sıra nolu tapu kaydı; Mart 1950 tarih 20 sıra nolu tapu kayıtları ilk oluşumundan itibaren tüm tedavülleri ile birlikte geldi ve gittileri birbirini takip edecek şekilde bilgisayar çıktılı takibi ve denetime elverişli olacak şekilde dosya içine alınmalı yine varsa krokileri ve revizyon görmüş iseler, revizyon gördükleri tüm parsel tutanakları ile birlikte ayrı ayrı getirtilmesi, 4) 31.07.1936 tarih 26 sıra nolu tapu kaydı 32175 m² iken miktar tahsisi yapılmak suretiyle, 17.03.1937 tarih 15 sıra nolu tapu kaydı adı altında 510 hektara çıkarılmış olup, miktar tahsisinin dayanağı mahkeme kararı ise bu karara ilişkin dava dosyasının dava dosyası yok ise kesinleştirme şerhli onaylı bir suretinin, şayet mahkeme ilamına dayanmıyorsa bu miktar tahsis işlemine dayanak yapılan tüm bilgi ve...
Sözü edilen tapu kaydının dayanağı tescil krokisinde kenar uzunlukları yazılı olup, buna göre krokinin uygulanması mümkün olduğu gibi, mahkemece yapılan kayıt uygulaması da yeterli değildir. Davacı dayanağı tapu kaydının doğu sınırında İbrahim Biter yazılı olduğu halde, eylemli olarak taşınmazın doğusunda yol bulunmaktadır. Tapu kaydının oluştuğu tarihte... sınırının neresi olduğu belirlenmeden tapu kaydına kapsam tayin edilmesine olanak bulunmamaktadır....
Soyadı almadan ölen bir kişinin sonradan tapu kaydındaki malik hanesine olmayan soyadının yazılması elbette mümkün değildir. Ancak tapu kaydında düzeltme yapılamayacak ve tespit hükmü de kurulamayacaksa sorun nasıl çözülecektir? Burada sorun, tapu kayıtları ile mülkiyet hakkına sahip oldukları halde tapu kayıtlarında intikal yaptıramadıklarından bu hakkı kullanamayan şahısların Anayasal mülkiyet haklarını kullanabilmelerinin sağlanmasıdır. Daha önce tapu idaresine başvurduğu halde düzeltme işlemlerini yaptıramayan mirasçılar tapu kayıtları ile mülkiyet hakkına sahip oldukları halde tapu kayıtlarında düzeltme veya intikal yaptıramadıklarından Anayasal mülkiyet haklarını kullanamayacak yani çaresiz kalacaklardır. O halde idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak açılan bu tür davalarda düzeltme kararı verilemeyen hallerde tespit kararı verilmesi gerekli ve zorunludur....