Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescili istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3. maddesinde; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir. 3. Değerlendirme Somut olayda, dava konusu taşınmazların kadastro tutanaklarının kesinleştiği 28.03.1994 tarihi ile davanın açıldığı 27.11.2018 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun′un 12/3. maddesinde belirlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. VI....
HUKUK DAİRESİ DAVATÜRÜ: KADASTRO Davaya konu taşınmazın tapu kaydı 1956 yılında yapılan kadastro sonucu değil, 2011 tarihinde idari yoldan tescil sonucunda oluşmuş olup; davacı taraf 1962 yılından itibaren zilyet olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Bir başka ifade ile, dava kadastro öncesi nedene dayanamadığına ve tespitten sonraki zilyetliğe dayalı iptali ve tescil istemine ilişkin olduğuna göre; somut olayda temyiz inceleme görevi Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 09.02.2018 tarih ve 1 sayılı kararı ile kabul edilen Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'ne ait bulunmaktadır. Belirtilen nedenle dosyanın anılan Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 01.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda, dava sırasında tespit tutanağının kesinleşmediği ve tespitten önceki haklara dayandığı anlaşılmakla, davanın kadastro mahkemesinde bakılıp sonuçlandırılması gerekir SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Havza Kadastro Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 14.03.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Mahkemece, dava konusu taşınmazın Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan bir taşınmaz olduğunun anlaşıldığı ve taşınmazın beyanlar hanesine zilyet adına yapılan tespitin, bedeli mukabilinde mülkiyet hakkının tescili imkanını doğurduğu ve davalı tarafından dava konusu taşınmazın beyanlar hanesine yapılan tespite dayanarak Hazineden davalıya satış yapıldığı, 6292 sayılı Kanun ile sahiplerine satış yapılarak sahipleri adına tapu kaydı oluştuktan sonra tespitten önceki nedene dayalı kullanıcı şerhi davasının dinlenemeyeceği ve değerlendirilemeyeceği, bu nedenle davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığına kanaat getirilmekle davanın usulden reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesince, taşınmazda kullanıcı şerhi sahibi olarak gözüken davalı ...'...
Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler. Tüm dosya kapsamından davacının ihyasını istediği şirket aleyhine İstanbul .... İcra Müdürlüğünün ... Esas, ... (...) Esas, ... (..) Esas sayılı takip dosyaları ile takip başlatıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirketin ihyasını isteyebileceklerinden iş bu davayı açmasında da hukuki yarar bulunduğu saptanmıştır. Hal böyle olunca davanın haklı nedenlere dayandığı ve ihyası koşullarının da bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Sayılı dosyası Hava fotoğrafları Kroki Keşif Mahalli Bilirkişi Fen Bilirkişi Raporu Teknik Bilirkişi Heyeti Raporları DEĞERLENDİRME ve GEREKÇE: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, istinaf kanun yoluna başvuran tarafın sıfatı gözetilerek, kamu düzenine aykırılık teşkil eden ve bu nedenle resen gözetilmesi gereken hususlar değerlendirilerek yapılan incelemede; Dava, kadastro öncesi sebeplere dayalı TMK 713/2 ve 3402 sayılı Kanunun 14. Maddesi uyarınca açılmış tapu iptali ve tescil davasıdır. Davacı, Van ili, Gevaş ilçesi, Anaköy Tatlıca mezraası hudutları dahilinde kain ve tapunun 133 ada 2 parsel numarasında kayıtlı gayrimenkulün, kadastro öncesi sebeplere binaen tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı eklemeli zilyetlik iddiasına dayanmıştır. Gevaş Kadastro Mahkemesinin 2007/54 E. -2013/6 K....
Davacı dava dilekçesinde, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açmakla, 29.01.2009 tarihinde Hazine adına oluşan 1063 ada 1 sayılı parselin tesciline esas alınan idari işlemin iptalini değil, idari yoldan Hazine adına oluşan 1553 sayılı parselin tapu kaydının iptalini istemektedir. Taşınmazların aynına ilişkin olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları İdari Yargıda görülemez. Bu nedenle iddia ve savunma çerçevesinde deliller toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bundan ayrı, tapu iptali ve tescil davaları; kayıt malikine, kayıt maliki ölü ve mirascılarına yöneltilerek açılır. Kayıt maliki Hazine olduğuna göre dava doğru hasma yöneltilmiştir. Ne var ki, davalı ... kayıt maliki değildir....
Taraf teşkiline ilişkin eksiklikler giderildikten sonra, hem davacıların hem de müdahil davacının davasının ilk karardaki gerekçeler ile reddine karar verilmiş; hükmü, davacılar temyiz etmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde “ Bu tutanakta belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra , kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmü getirilmiştir. Bu hükümle kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılması on yıllık süre ile sınırlandırılmıştır. Somut olayda; dava konusu taşınmazların kadastro tespitleri 1959 yılında yapılmış, itiraz edildiğinden 20.3.1981 yılında hükmen kesinleşmiştir. Davacılar, kadastro tespitinden sonra ve kesinleşmesinden önce 7.7.1969 tarihinde resmi şekilde düzenlenen satış vaadi sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil istemişlerdir....
Bundan ayrı, eldeki dosyada davacılar Kadastro Mahkemesindeki 1955/462 ve 1999/169 Esas sayılı dava dosyalarında vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve müşterek muris Hasan Karamehmet’in davalılar lehine 1964 tarihinde düzenlediği hibe senedinin geçersiz olduğu iddiasına dayanarak tespitten sonraki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunduklarına göre dayanılan hukuki sebebin de farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda kesin hükmün varlığından söz edilemez....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : CİDE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 19/06/2014 NUMARASI : 2014/66-2014/146 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; "3402 sayılı Yasa'da da, diğer gayrimenkul mevzuatımızda da tescil harici bırakılan yerler hakkında tespitten önceki hukuki nedenlere dayalı olarak dava açma süresini sınırlayan bir düzenleme bulunmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık sınırlama hakkında kadastro tutanağı düzenlenen taşınmazlara ilişkin olduğu; hal böyle olunca, mahkemece davanın esasına girilip iddia ve savunmalar doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan davanın makul sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsizliğine" değinilmiştir...