WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı iş sahibi sözleşmeden dönerek iş bedelini geri aldığından ayıbın giderilmesi bedelini isteyemez ise de, BK’nın 360.maddesinin I.fıkrası son cümlesine göre yüklenicinin kusuru halinde ayıplı ifa nedeniyle uğradığı zararın tazminini isteyebilir. Davalı yüklenicinin ayıplı ifa da ve meydana gelen zararda kusurlu olduğu kesinleşen 8.Ticaret Mahkemesi kararı ile sabittir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda yeralan hatalı boyanın kazınması alçı işleri yapılması ve yeniden boyanması karşılığı 1.350,00 YTL ayıbın giderilmesi bedeli olduğu ve sözleşmeden dönüldüğünden talep edilmesi mümkün değildir. Bu halde mahkemece; bilirkişi kurulunca hesaplanan 3.265,00 YTL.den, istenemeyecek 1.350,00 YTL düşüldükten sonra kalan 1.915,00 YTL ayıplı ifa nedeniyle oluşan zararın giderilmesi bedeline hükmedilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur....

    Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edildiği veya davalı ya da vekilinin dava tarihinde orada bulunması kaydıyla, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki, bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Davacı, davasını özel veya genel yetkili mahkemelerden herhangi birinde açabilir. Dava, satış sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, Borçlar Kanununun 73. maddesine göre sözleşmeden doğan para borcu, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödeneceğinden alacaklı, bu para borcunun ödenmesi için yetkili olan kendi ikametgahında da dava açabilir....

      Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davacı tarafından sözleşmeden doğan hakların arsa sahibince kendisine BK'nın 162 ve devamı maddeleri uyarınca temlik edildiği ileri sürülmemiş ve yazılı temlik sözleşmesi sunulmamıştır. BK'nın 163. maddesi gereğince alacağın temliki kapsamında sözleşmeden doğan şahsi hakkın temliki, yazılı biçimde yapılmış olmadıkça geçerli olmaz. Aralarında akdî ilişki bulunmadığı ve kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin tarafı olan dava dışı arsa sahibince sözleşmeden doğan hak ve alacaklar yazılı olarak kendisine temlik edilmediğinden arsa sahibinden daire satın alan davacı, yükleniciden eksik imalâtların giderilmesini talep edemez. Bu durumda mahkemece davanın reddi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu davanın kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....

        Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK'nun Genel yetkili mahkeme başlıklı 6.maddesine göre: Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. 6100 sayılı HMK'nun Sözleşmeden doğan davalarda yetki başlıklı 10.maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. Davacı alacaklı,davalılar hakkında Esas sayılı icra takip dosyasında başlatmış olduğu 07.03.2014 tarihli takip talebinde 01.01.2012 ila 01.03.2014 arasındaki 27 aylık kira parasının tahsilini talep etmiştir. Davalı borçlu yetki itirazında bulunarak yetkili mahkemenin dava konusu taşınmazın bulunduğu Mahkemeleri olduğunu savunmuştur. Mahkemece, davalının yetki itirazı kabul edilerek mahkemeleri yetkili olduğundan bahisle yetkisizlik kararı verilmiştir. Uyuşmazlık kira sözleşmesinden doğan kira alacağının tahsili istemine ilişkindir....

          Dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında davacının, yüklenici şirketi temsile yetkili olmadığı anlaşılmış olup imzaladığı sözleşmeden şahsen sorumlu olduğu sabittir. Ne var ki, davalı taraf temyiz dilekçesi ile, davacının aynı zamanda sözleşmeden dönmekle verdiği peşinatın iadesi istemi ile takip başlattığını, bu takibe kendilerinin itiraz etmediğini savunmuştur. Hal böyle olunca, buna ilişkin takip dosyasının getirtilerek, davacının sözleşmeden dönerek menfi zararının tahsilini istemesi halinde aynı zamanda sözleşmenin devamı ile istenebilecek olan müspet zararları isteyemeyeceği dikkate alınmalıdır. Somut olayda kira tazminatı ve cezai şartın sözleşmenin devamı ile istenebilecek müspet zarar niteliğinde olduğu dikkate alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, eksik incelemeye dayalı verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir....

            Bu itibarla davacının garantör adı altında imzaladığı sözleşmeden dolayı borçlu olmadığı iddiasının öncelikle TBK'nın 583. maddesi gereğince geçerli bir kefalet olup olmadığı bakımından incelenmesi ve geçerli bir kefalet var ise talep edilebilecek borç miktarının saptanması için banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Mevcut şekliyle eksik incelemeye dayalı hüküm verilmiş olup yerel mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Bu husus gözetilmeden kıdem tazminatı ve sözleşmeden doğan tazminat taleplerinin reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşmeyle alakalı davalı kooperatif genel kurulunca alınan bir karar ya da yönetim kuruluna verilen bir yetkinin bulunmadığı, üyeliklerin davacı şirket adına olmaması, eser sözleşmesinin davalı kooperatifçe 2 adet peşin ödemeli üyelik verilmesi yönüyle geçersiz olması karşısında davacı şirketin sözleşmeden dönerek sözleşmenin ifa edilen ve davalı kooperatif tarafından teslim edilen kısım yönüyle alacak talep edilebileceği, 29 adet fatura karşılığı işin davalı kooperatif tarafından teslim alınması ve faturaların davalı kooperatif ticari defter ve kayıtlarına işlenmesi sebebiyle takip tarihi itibariyle 97.369,14 TL alacak yönüyle takipte haklı olduğu, davacı şirketin sözleşmeden takip tarihi itibariyle dönmesi, takip tarihinden önce davalı kooperatifin temerrüde düşürülmemesi, takibe konu alacağın likit olmaması gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....

                  Mahkemece, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, dava dışı asıl borçlu ve davacı banka arasında iki farklı kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının ilk kredi sözleşmesine kefil olduğu ve sorumlu olduğu miktarın belirlendiği, ikinci sözleşmeden sorumluluğu bulunmadığı, takip tarihi sonrası ödemeler nedeniyle ilk sözleşmeden kaynaklanan kredi borcu sona erse de, takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin ilgili icra müdürlüğü tarafından değerlendirilmesinin gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı tarafın kötü niyetli takipte bulunduğuna yönelik dosyada yeterli delil bulunmaması nedeniyle davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir....

                    Somut olayda; taraflar arasında eser sözleşmesi (araç tamiri) ilişkisi bulunduğu, davanın da bu sözleşmeden kaynaklandığı konusunda bir uyuşmazlık yoktur. Bir hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda borçlunun borcunu anlaşmaya uygun bir şekilde yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun davranmazsa alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasına, değilse doğan zararın giderilmesini talep eder. Somut olayda; uyuşmazlık, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın sözleşme çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu nedenle davada BK. 60. maddesindeki 1 yıllık zamanaşımının değil; B.K.'nun 126/4. maddesindeki 5 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir....

                      UYAP Entegrasyonu