Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur....
K A R A R 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine. 2- Dava, davacının oda kaydının geçersizliği nedeniyle müfettiş raporuna dayanılarak emekliliğinin iptaline ilişkin Kurum işleminin iptali ile yeniden yaşlılık aylığı bağlanması ve emekliliğe ilişkin özlük haklarının iadesi istemine ilişkindir.Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde “ Davanın kabulü ile; SGK tarafından davacının yaşlılık aylığının iptaline yönelik işlemin İPTALİNE, sigortalılık süresinin ve sigortalı ...'ın yaşlılık aylığının başlangıç tarihinden itibaren geçerli sayılmasına, Sigırtalının hak sahiplerine sigortalının ölüm tarihini takip eden ilk ay başı olan 01/05/2007 tarihi itibariyle 5408 prim gün sayısı üzerinden ölüm aylığı bağlanmasına ” karar verilmiştir....
O halde mahkemece yapılması gereken iş; muris ...’ın ölüm tarihi olan 16.05.2013 itibariyle tapuda gayrimenkul kaydının, bankalarda mevduat hesabının ve trafik sicilinde araç kaydının bulunup bulunmadığının araştırılması için ilgili tapu, banka ve emniyet müdürlüklerine yazı yazılmalıdır. Terekenin pasifinin belirlenmesi amacıyla da ...’ın ölüm tarihi olan 16.05.2013 itibariyle davalıya olan borcunun miktarının tespiti sağlanmalıdır. Ayrıca, TMK’nin 610/2. maddesine göre terekeyi sahiplenen mirasçıların mirası reddetme hakkı bulunmadığından davacı mirasçıların mirası kabul anlamına gelen davranışlarda bulunup bulunmadığı da belirlenmelidir. Terekenin ve davacıların durumu net olarak tespit edildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Ayrıca, davacı ...’ın kendine asaleten kızı ...’a vesayeten Av. ...’e vekaletname verdiği, ancak davacı ...’e ait vesayet dosyasıyla ilgili bilgi ve belgelerin dosya arasında bulunmadığı anlaşılmaktadır....
Mirasçı olabilmek için mirasbırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır (TMK 581). Mirasın açıldığı anda mirasçılardan ölü olanların olduğu iddia edilirse, bu kez bu mirasçıların ölü olup olmadıklarının araştırılması, ölmüş iseler ölüm kayıtlarının nüfusa işlenmesi için ilgililere ihbar ve ihtar edilmesi gerekmektedir. Somut olaya gelince, mirasçılardan ....'nun 27.01.2014 tarihinde öldüğü ....Devlet Hastanesi Başhekimliğinin 09.02.2015 tarihli yazısıyla bildirildiğinden, .....'nun ölüm kaydının nüfusa işlenmesi için davacıya süre tanınması, ayrıca ....Kaymakamlığına ihbarda bulunulması, ölüm kaydı işlendikten sonra da nüfus kaydına uygun şekilde mirasçılık sıfatlarını ve paylarını gösterir mirasçılık belgesinin verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....
O halde mahkemece yapılması gereken iş; muris ...’ın ölüm tarihi olan 29.10.2006 itibariyle tapuda gayrimenkul kaydının, bankalarda mevduat hesabının ve trafik sicilinde araç kaydının bulunup bulunmadığının araştırılması için ilgili tapu, banka ve emniyet müdürlüklerine yazı yazılmalıdır. Terekenin pasifinin belirlenmesi amacıyla da muris ...’ın ölüm tarihi olan 29.10.2006 itibariyle davalıya olan borcunun ve kaynağının tespiti sağlanmalıdır. Ayrıca, TMK’nin 610/2. maddesine göre terekeyi sahiplenen mirasçıların mirası reddetme hakkı bulunmadığından davacı mirasçının mirası kabul anlamına gelen davranışlarda bulunup bulunmadığı da belirlenmelidir. Terekenin ve davacının durumu net olarak tespit edildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir....
nın ölüm kaydının kaldırılması, davacının nüfus kaydındaki evliliğin iptali, evliliğin ve çocuklarının ... kaydına taşınması, ...'nın anne ve baba kaydının düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Nüfus kaydı düzeltilecek ...'nın doğum ve ölüm tutanaklarının (doğum ve ölüm olaylarının tesciline ilişkin tüm belgelerin) nüfus müdürlüğünden getirtilerek dosyaya konulmasından sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 19.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Bu bakımdan, kararın anılan davalıya, bu adreste Tebligat Kanunu’nun 10, 21 ve 25/a maddeleri uyarınca tebliğ edilmesi gerekir. Diğer taraftan, davalılardan ...'ın MERNİS adres kayıt sisteminde kayıtlı adresi bulunmamaktadır. Ancak, adı geçen davalının, şirket hisse devri sözleşmesini konu alan ... 12. Noterliği'nin 07.03.1997 tarihli evrakında yazılı olan “.../..." adresine de tebligat yapılmamıştır. Bunun yanında, bu kişinin nüfus kaydının ölüm hanesinde ölüm durumunun da bilinmediği yazılıdır. Mahkemece adı geçen davalının yaşayıp yaşamadığı konusunda da bir araştırılma yapılmamıştır....
’in ölüm tahkikatının yapılarak nüfus kaydından düşülmesini talep ve dava etmiştir....
bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir....
Bunun için de uygulamadaki ismi ile tapu maliki ile davacıların murisinin aynı kişi olduğunun tespiti davası açılarak istenilen sonuca gidilebilir. Nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile muris ile tapu malikinin aynı kişi olduğunun tespiti davası; davanın tarafları, yargılama usulü ve ispat yönü ile farklı usullere tabiidir. Ancak davacıların, muris ile tapu malikinin aynı kişi olduğunun tespitine dair usulüne uygun harçlandırarak açtıkları bir davalarının da mevcut olmadığı dikkate alınarak, eldeki davayı açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı, bu durumda Mahkemece, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken tespit kararı verilmiş olması doğru görülmemiştir....