WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince; satış vaadi sözleşmesindeki satış bedeli miktarının Sulh Hukuk Mahkemesi görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi de; satışa konu davalıların murisi ... üzerine kayıtlı taşınmaz hisselerinin dava tarihi itibarı ile değerinin esas alınacağı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Dosya kapsamından, dava dayanağı 06.01.1994 gün ve 00041 sayılı ... Noterliğince düzenlenmiş gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazlardaki hisselerin satış bedelinin 18.000.000 TL. (18,00 YTL). olarak gösterildiği anlaşılmıştır....

    ün satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmadığını, adına isabet edecek payın taksiminin mümkün bulunmadığını, bu durumda ifa imkansızlığı nedeniyle davacının tescil talep edemeyeceğini, davacı tarafın herhangi bir ödeme yapmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, taşınmazın ifraz ve parselasyon işlemi yapılamadığından satış vaadi sözleşmesinin geçersiz hale geldiği, bu nedenle tapu iptali ve tescilin bu aşamada mümkün olmadığı, satış bedelinin ödendiğinin ispat edilemediği, davalılardan paydaş ...'a ait ödeme belgesi sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

      Somut olayda, davacı 09.04.1991 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanmaktadır. Vaat borçlusunun sözleşmenin yapıldığı tarihte taşınmazın maliki olmaması sözleşmenin sıhhatine tesir etmez. Ne var ki, vaat borçlusu davanın açıldığı tarihte taşınmazın maliki olmadığından aynen ifa imkansızlığı nedeniyle davacı yukarıda açıklanan müspet zararını isteyebilir. Mahkemece, bu saptamalar bir yana bırakılarak satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğu ve davacının ancak verdiğini geri isteyebileceğinden bahisle satış vaadi sözleşmesinde yazılı bedelin dava tarihindeki güncel değerinin tazminine karar verilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır....

        Davalı kayıt maliki ..., davacının satış vaadi sebebiyle borçlarını ödemediğini, bu yüzden aynı taşınmazı 12.08.2009 tarihli sözleşmeyle davalı ...’e satış vaadinde bulunduğunu; davalı ..., kayıt maliki ...’ın taşınmazı kendisine satmayı vaat ettiğini, sözleşmenin de tapuya şerh edildiğini, davacının dayandığı sözleşme tapuya şerh edilmediğinden satış vaadi yapıldığını bilmediğini, açılan davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir. Mahkemece, dava kabul edilmiş, 587 sayılı parseldeki davalı ...’ın 5/48 payın davacı adına tesciline, 12.08.2009 tarihli sonradan yapılan satış vaadi sözleşmesinin iptaline, bu sözleşme nedeniyle tapudaki şerhin terkinine karar verilmiştir. Hükmü, davalılardan ... temyiz etmiştir. 1-Satış vaadi sözleşmesi, buna dayanan tarafa kişisel hak sağlar. Aslında bu tür sözleşmeler, ileride yapılması kararlaştırılan satım sözleşmesinin öncüsüdür....

          Satış vaadi sözleşmesinin beş seneden fazla bir müddet için şerhi mümkün değildir (Tapu K. m.26). Sözleşmede böyle bir kayıt olsa bile beş yıllık sürenin dolmasının ardından malik, şerhin terkinini müdürlükten isteyebilir. 2. Değerlendirme 1. Somut olayda; Bölge Adliye Mahkemesince on yıllık süre içinde satış vaadi sözleşmesi akdedilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de; Köy Kanunu uyarınca tahsisi yapılan yerlerin on yıl içinde satışları yasak olup, satış vaadi sözleşmesi bir ön akit niteliğinde olduğundan yapılan satış vaadi geçerlidir. Ancak on yıllık süre içinde bu satış vaadinin ifa olanağı olmayıp on yıllık süreden sonra ifa olanağı doğmaya başlar. 2. Öte yandan davacı, tapu kaydındaki şerhin usulsüz yazıldığını ileri sürerek terkinini istemektedir. TMK'nın 1009. maddesi gereğince satış vaadi sözleşmesi tapuya şerh verilebilen haklardandır....

            Aynı şekilde ileride devredene düşecek bir taşınmazın da taşınmaz satım vaadi suretiyle alacaklıya devredilmesine ilişkin olarak da taşınmaz satış vaadi düzenlenebilir. Somut olayda Davalı T4 kendi adına asaleten diğer davalı T5'ya velayeten 17/05/2001 tarihli resmi şekle uygun düzenlenmiş satış vaadi sözleşmesi ile kendilerine intikal etmiş ve edecek olan Kahramanmaraş ili Onikişubat İlçesi 3621 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki hak ve hisselerinin tamamını davacıya satmayı vaad ve taahhüt etmişlerdir. Az yukarıda açıklandığı gibi taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinde amaç ileride bir taşınmazın satış işleminin yapılmasıdır. Bu kapsamda satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği anda taşınmazda malik olmak gerekmediği gibi özellikle elbirliği ortaklığına konu taşınmazlarda ileriye dönük olarak bir miras bırakandan gelecek hisselerin de satışının vaad edilmesi mümkündür ve böyle bir satış vaadi sözleşmesi bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir....

            Somut olaya gelince, davacının dayanağı olan satış vaadi sözleşmesi ile satış vaadinde bulunan davalı tarafından tapuda murisi .....kendisine intikal edecek miras hak ve hisselerinin satışının vaadedildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazlar o tarihte muris .... adına kayıtlı iken intikalen yine mirasçıları adına tescil edilmiş ancak halen de mirasçıları adına elbirliği mülkiyeti şeklinde kayıtlı bulunmaktadır. Satış vaadi alacaklısı davacı ... elbirliği mülkiyetine dahil bulunmadığından taraflar arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesi halen geçerli olmakla birlikte satış vaadine konu taşınmazlar elbirliği mülkiyetinden paylı mülkiyete dönüştürülmedikçe sözleşmenin ifa olanağı bulunmadığından davacı adına tescile karar verilmesi mümkün değildir. .... Bu itibarla, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir....

              Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....

                Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kaynağını Türk Medeni Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşme türlerinden olup, mülkiyeti devir borcu yüklenen satıcı edimini yerine getirmezse edimin hükmen yerine getirilmesi vaat alacaklısı tarafından açılan davada istenebilir. Kural olarak, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin satış amacı ile değil muvazaalı olarak yapıldığının savunulması her zaman olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemenin dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarını Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturması gerekir. Zira bu gibi durumlarda taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ivazlı (bedel karşılığı) yapıldığı değil, bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilir....

                  Başka bir deyişle gerek davalıların gerekse davacının tereke dışında üçüncü bir kişi olmadıkları anlaşılmaktadır Dosya içerisinde bulunan 09.03.1976, 24.02.1976 ve 03.05.1977 tarihli satış vaadi sözleşmeleri ise elbirliği ortakları olan davacı ve davalılar ..., ..., ..., ... arasında yapılmıştır. Elbirliği ortağı olan diğer davalı ... ise bu satış vaadi sözleşmelerinde taraf değildir. Hal böyle olunca satış vaadi sözleşmelerinin ifa olanağı bulunduğundan davalı ... dışındaki satış vaadi borçluları davalılar ..., ..., ..., ... yönünden istemin kabulü gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 27.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi....

                    UYAP Entegrasyonu