a ödendiğini ve yapılan sözleşmenin davalı kooperatif tarafından da kabul edilerek müvekkilinin üye dosyasına işlendiğini, ancak davalı kooperatifin müvekkilinden tekrar 75 m² arsa getirmesini ya da arsa bedeli olarak 25.000,00 TL ödenmesini talep ettiğini, taşınmaz satışına ilişkin harici satışların geçersiz olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin ödemiş olduğu bedel olarak arsa bedelinin tespiti ile şimdilik 10.000,00 TL'nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş; 06.12.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 15.750,00 TL'ye artırmıştır. Davalı kooperatif vekili, taraflar arasında yapılan harici sözleşmede bahsedilen arsanın ya da paranın kooperatif kayıtlarına intikal etmediğini, diğer davalının 75 m² arsası olmadığı gibi, bu arsanın kooperatif bünyesine de geçirilmediğini, geçersiz olan sözleşme dolayısıyla verilen paranın iadesinin sözleşmenin tarafı olan diğer davalıdan istenebileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı R.....
nin haklı olarak feshedildiğinin ve malın malikinin davacı banka olduğunun tespit edilerek taraflarına iadesini ve teslimini, keşif ve inceleme yapılarak malın rayiç değerinin tespit edilmesini, mal üzerinde tasarruf etme haklarını kullanabilmelerine izin verilmesini, dava konusu malın yediemin sıfatıyla teslimi şeklinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. SAVUNMA : Davalı tarafa usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmiş, savunma hakkını kullanmamıştır. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, davacı ile davalı arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesine istinaden davalı tarafından kira bedellerinin ödenmemesi üzerine davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği iddiasına dayalı olarak davacının sözleşmeyi haklı feshettiğinin ve mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespiti ile tasarruf yetkisi hakkı verilmesi istemine ilişkindir....
Birleşen davada davalı vekili; gayrımenkul alım (iştira) hakkı sözleşmesinin kesin hükümsüz olduğunu, hukuken her iki taraf için de hiç bir hüküm ifade etmeyen geçersiz sözleşmeye dayanılarak açılan davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın dayandığı iştira sözleşmesinin davalı bankaca hazırlanmış olup bu sözleşmenin 4. maddesinde sözleşmenin tapuya şerh edilmeyeceği hususunun hüküm altına alındığını, tapuya şerh için iş bu sözleşmenin resmi memur huzurunda yapılmasından feragat edildiğini ve bu suretle sözleşmenin asıl amacından ayrıldığını ve bilinçli olarak hukuken geçersiz hale getirildiğini, bu suretle müvekkilinin yasal haklarını kullanarak iştira hakkını kullanmasına ve bu nedenle Medeni Kanunu'nun 736 ve müteakip maddelerindeki ön alım hakkını tanzim eden maddelerinden istifade hakkının ortadan kaldırıldığını, dava konusu iştira sözleşmesinin şekil şartlarını sağlamaması sebebiyle kesin hükümsüz olmasının yanı sıra, içerdiği hükümlerin gabin niteliğinde olması sebebi ile de hükümsüz...
İdare Mahkemesi'nin...sayılı dosyasında imar planlarının iptal edildiğini, sözleşme tarihi itibariyle imar planlarının kesinleşmemiş olması ve iptal edilmeleri sebebiyle taşınmazlar ile ilgili ruhsat alınabilmesi ve inşaata başlanabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, kaldı ki davaya konu taşınmazda hissesi bulunan diğer tüm maliklerle de sözleşme yapılmadığını, bu nedenle sözleşmenin imzalandığı anda batıl ve geçersiz olduğunu, sözleşme tarihinden itibaren takriben 8 yıl geçmesine rağmen geçersizlik sebeplerinin ortadan kalkmadığını ve davalının sözleşmeye konu edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek, sözleşme anından itibaren hukuki ve fiili imkansızlık bulunması ya da ifa imkansızlığının ortadan kalkmamış olması yahut ifa imkansızlığının sonradan ortaya çıkmış olması sebebiyle sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti ile feshine, bu talepleri kabul edilmediği takdirde haklı sebeplerden dolayı sözleşmenin feshi ve sözleşmeden dolayı tapu kaydına konulan şerhin kaldırılmasını talep...
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Asıl ve birleşen dava yanlar arasında 25.04.2013 tarihinde imzalanan eser sözleşmesi niteliğindeki tüketime hazır sıcak kumanya mal alımına ilişkin sözleşmenin feshinden kaynaklanmakta olup, asıl dava teminat mektubunun paraya çevirme işlemi ve kamu ihalelelerine katılmaktan men edilme işleminin hukuka aykırı olduğunun tespiti ve iptâli, teminatın iadesi, birleşen dava sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespiti ile hakedişten yapılan kesintinin iadesi istemlerine ilişkindir....
Davalı vekili, davacı kooperatifin tüm hissedarlar ile anlaştığı bilgisini vererek müvekkili ile sözleşme yaptığını, kısmen ifa edilen sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmenin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağını, davanın daire tapusunu vermemek için kötüniyetle açıldığını, öte yandan, diğer hissedarlar ile sözleşme yapma yükümlüğünün davacıya ait olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, sözleşmeye konu parselin davalı dışında da hissedarlarının bulunduğu, diğer tüm hissedarlar ile sözleşme yapılmadığının anlaşıldığı, bu durumda TMK’nın 692. maddesi uyarınca sözleşmenin geçersiz olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 25.08.1998 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir....
Hukuken geçersiz sözleşmeler haksız iktisap kuraları uyarınca tasfiye edilir iken denkleştirici adalet kuralı hiç bir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hem hakkaniyetin hem gerçek adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve o şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak , iadesi dışındaki zenginleşme iade 2010/16236-2011/8010 borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iade de direnmelerine neden olacaktır. Ancak burada denkleştirme yapılırken bir hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmiyeceğini öğrendiği tarihte iade kapsamını tesbitte önemli olduğu unutulmamalıdır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA) Dava, davalı bankadan kullanılan kredi ile diğer davalı şirketten satın alınan taşınmazın ayıplı olması sebebiyle konutun ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya sözleşmenin feshi ile ödenen bedel ve yapılan masrafların iadesi istemine ilişkindir. Mahkemenin kullanılan kredinin ticari kredi olduğu yönünde açık bir tespiti bulunmadığı gibi, uyuşmazlık tüketicinin satın aldığı dairenin ayıplı olmasından kaynaklanmaktadır. Temyiz incelemesi Yargıtay Yüksek 13. Hukuk Dairesi’ne aittir. Ancak, 13. Hukuk Dairesi'nin 27.01.2015 tarihli kararı ile, davanın ticari kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu belirtilerek dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Yargıtay Yüksek Başkanlar Kurulu’na sunulmak üzere Yüksek 1. Başkanlığa gönderilmesi gerekmiştir....
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delilleri toplanmış, bilirkişi raporu alınmış, taraflar arasındaki devre mülk satışına ilişkin olarak adi yazılı şekilde düzenlenen sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tarafların karşılıklı olarak verdiklerini geri alma haklarına sahip oldukları, sebepsiz zenginleşme halinde geçersiz sözleşme kapsamında yapılan ödemelerin denkleştirici adalet ilkesi esas alınmak suretiyle talep edilebileceği, davacının 38.000,00 TL ödediği, davacıya tatil hakkı kullandırılmadığı, bu nedenle ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesine göre dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile talep edebileceği, ödeme tarihinden itibaren ayrıca faizin istenemeyeceği, denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanan 103.520,24 TL ve sözleşmenin iptali talep edilebileceği anlaşıldığından davacının davasının kabulüne, taraflar arasında akdedilen 05591 ve 05593 nolu Devremülk Sözleşmelerinin iptaline...
Hal böyle olunca, mahkemece, dava konusu taşınmazın davacının zilyetliğinde olup olmadığına ilişkin gerekli araştırma ve inceleme yapılmalı, taşınmazın halen davacının zilyetliğinde olduğunun tespiti halinde, hükmedilen alacağa taşınmazın iadesi tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması da usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ......