-K A R A R- Davacı vekili, davalı firmanın haksız ve mesnetsiz bir şekilde bayilik ilişkisini feshettiğini, bu nedenle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, taraflar arasındaki tek elden dağıtım sözleşmesinde belli bir satış kotasının bulunmadığını, önemli satış noktalarının ruhsatları iptal edildiği için satışta azalmalar olduğunu, ayrıca ÖTV’lerin çok yüksek olmasının da etkili olduğunu, bir hakkın kötüye kullanılmasını hukukun himaye etmeyeceğini, müvekkilinin sözleşmeye aykırı hiçbir fiilin bulunmadığını, davalının haksız feshi ile müvekkilinin ticaretten el çekmek zorunda kaldığını ileri sürerek müvekkili şirketin uğramış olduğu maddi zararların tazmini bakımından (müspet, menfi, kardan yoksun kalma, davalı firma lehine yapılan maddi harcamalar ve ayrıca hesaplanacak diğer maddi kayıpları için) şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın ve 75.000 TL manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava...
, belirsiz alacak olarak 1.000-TL'nin dava şartı arabuluculuk başvurusu üzerine gerçekleştirilen sözleşmenin tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ile yasal vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında, HMK'nın 355.maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda; Dava; davalı tarafça tek taraflı olarak feshedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin fesih işleminin geçersizliğinin tespiti, mahkemece feshin geçerli olduğunun tespitine karar verilmesi halinde müspet ve menfi zararlarının tazmini talebine ilişkin olup, davacı taraf 50.000,00 TL müspet ve menfi zararın 05/07/2011 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiş, davacı vekili 07/05/2019 tarihli dilekçesi ile 1.464,540,00 TL bedelli olarak davasını ıslah etmiştir. Davacı yüklenici, davalılar arsa sahibi olup mahkemece davanın reddine karar verilmiştir....
Mahkemece, yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporuna göre, davalının sözleşmeyi feshinin haksız olduğu,davacının uğradığı maddi zararlarının tazmini ile yükümlü olduğu, gerek kar kaybı gerekse sözleşme konusu malların daha fazla bir bedel ile başka bir yerden temini sebebi ile davacının uğradığı zararın 32.381,72-TL olduğu,manevi tazminat koşullarının ise oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 32.381,72 TL maddi tazminat alacağının fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Taraflar arasındaki sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacı, ancak fesih nedeniyle uğradığı zararı talep edebilir...
Bu amaca hizmet etmeyen sözleşmenin feshinin tespitine ilişkin mahkeme kararı hatalı olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. 2) Menfi (olumsuz) zarar; dayanağını 818 sayılı BK'nın 108/2. madde (TBK 125/3.) hükmünden almakta olup, sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Müspet zarar ise, sözleşme nedeniyle cebe girmesi gereken paranın, girmemesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Bu niteliği gereği, müspet zarar daima ileriye dönük olup, bir beklenti kaybıdır. Diğer bir ifadeyle müspet zarar, akdin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarar şeklinde de tanımlanabilir. Somut olayda davacılar vekili inşaatın bitmesi gereken tarihten dava tarihine kadar kira tazminatı, gecekondu yıkımı nedeni ile kira kaybını talep etmiştir. Sözleşme fesholduğunda müspet zararın tazmini talep edilemez, ancak menfi zarar talep edilebilir....
Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar; sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından, müspet zarar ise; ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482). Menfi zarar, sözleşmenin feshi halinde istenebilir. Sözleşmenin feshi halinde müspet zarar istenemez. Bunun sonucu olarak, aynı davada hem menfi zarar hem de müspet zarar talep edilemez. Mahkemece anılan bu hususlar gözetilerek müspet zarar mahiyetindeki mahrum kalınan kazanç kaybına hükmedilmemesi usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 19....
Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir. Ancak mahkemece kâr kaybı hesabı yapılırken davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekir. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Davacı, davalılar tarafından taşınmaza hiç alınmadığını ileri sürmüş, davalılar da davacının taşınmazı hiç kullanmadığını, kira sözleşmesinin varlığının bilinmediğini savunmuşlardır. Davalı kiraya veren A.....
Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Bu husus, Borçlar Kanununun 108.maddesindeki düzenlemeden- bilahare de Türk Borçlar Kanununun 125.maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, süresinde edimin ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder....
tüm paydaşlarıyla sözleşme yapılması veya diğer paydaşların yapılmış olan sözleşmeye muvafakat etmiş olması gerektiği, geçerli sözleşmenin varlığı halinde feshinin de tüm paydaşlarca talep ve dava edilmesi gerektiği, ancak işbu dava bakımından adi yazılı olması sebebiyle geçerli sözleşmenin varlığından söz edilemeyeceği, davacının adi yazılı sözleşmenin geçersizliğinin iddia edilmesinin iyi niyete aykırı olarak değerlendirilemeyeceği, yine davalı yüklenici tarafından sözleşmenin ifasına da başlanmadığından sözleşmenin geçersizliğinin talep edilmesinin iyiniyete aykırı olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle geçersizliğinin kabulünün gerektiği, sözleşmenin geçersizliğinin tespiti halinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre devrettiği hissenin davacıya iadesi, karşısında menfi zarara kapsamında davacı gecikme tazminatı istemeyecek ise de sözleşme hükümlerine bağlı bulunmayan menfi zararlarını isteyebileceği, bu kapsamda davalı yüklenici tarafından yıkılan evinin bedeli ile geçersizliğinin...
Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....