Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından; kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar, çeyiz ve ziynet eşyalarının kabulü, vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece davacı kadının ziynet alacağı davası kabul edilmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK m.6, HMK m.190/1). Davacı kadın, dava dilekçesinde talep ettiği ziynet eşyaların müşterek evde kaldığını beyan etmiş, davalı erkek ise davacı kadının ziynet eşyalarını evden giderken yanında götürdüğünü ileri sürmüştür....
Davalı erkek vekili tarafından ziynet alacağı davasının reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de, yerel mahkemece toplanan deliller neticesinde; ziynet eşyalarının evlilik birliği içerisinde davalı tarafından satıldığı hususunun aksini davalı tarafından ispat edemediği gerekçesiyle davacının ziynet eşyasına yönelik talebinin kabulü ile iki tarafın sunmuş olduğu üzerinde mutabık kalınan, 3 adet 22 ayar kalın altın bilezik, 4 adet 22 ayar çeyrek altın, 1 adet 14 ayar altın kolye, 1 adet 14 ayar altın tektaş yüzük, 1 adet 14 ayar altın alyans, 1 adet 14 ayar altın küpe’nin davalıdan alınarak aynen davacıya verilmesine, aksi halde ziynet eşyalarının bedeli olan 20.868,00- TL ziynet eşyası bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin ziynet alacağı yönünden yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi...
Temyiz Sebepleri Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu senedin müvekkilinden hile ile alındığını, davalı tarafa borç ya da mal karşılığı verdiği bir bononun olmadığını, taraflar arasında anlaşılan ipotek tesisi sonrası davalının sahibi olduğu şirket adına, davacının akrabasının hesabına altın alınması açıklamasıyla 70.000,00 TL tutarında para aktardığını, bu senedin hile alındığına dair bu hususun Mahkemece değerlendirilmediğini, davalının bedel kaydını talil ettiği savcılık beyanlarındaki çelişkili ifadelerine rağmen davalı tarafın ticari defterlerinin yazılı delil olduğu da gözetilerek incelenmesi gerekirken bu taleplerinin karşılanmadığını, davalını savcılık aşamasında verdiği ifadelerle davacının akrabasına gönderilen dekont birlikte dikkate alındığında davacı müvekkilinin davalıya altın sattığı ve aynı ün yine davalıdan 130.000,00 TL tutarında altın anlamına geldiğini, bu durumun ise hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığını ve senedin davacıdan hile alındığını gösterdiğini...
maddeleri uyarınca mahkumiyet Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü; Sanığın, suç tarihinde katılanı ev telefonundan arayarak kendisini Cumhuriyet Savcısı olarak tanıtttıktan sonra, insanların tuzağa düşürülerek paralarının alındığını, eve polislerin geleceğini, ne kadar para, altın varsa vermesini söyleyerek ikna ettiği katılanın evde bulunan 2.300 TL para, 8 adet bilezik, 20 adet cumhuriyet altını, 14 adet küçük altın, 2 çift altın küpe ve 2 adet altın bilekliği poşete koyduğu ve poşeti de kapının önüne bıraktığı, katılana ait eve gelerek kapı önündeki poşeti alarak giden sanığın bu suretle dolandırıcılık suçunu işlendiğinin iddia edildiği eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 158/1-L maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesinde zorunluluk bulunması...
a anlattığı, şikâyetçinin sanık ile telefonda konuşmaya başladığı, sanığın şikâyetçiyi ... ilçesine çağırdığı ve boncuk şeklinde dört adet gerçek altın verdiği, şikâyetçinin bu altınları bir kuyumcuda bozdurarak gerçek olduğunu öğrendiği, sanık ile yaklaşık bir buçuk aylık süreçte toplam üç kez buluşup dörder adet boncuk şeklinde altın almaya devam ettiği, son olarak sanığın katılana 2.000 TL getirmesi durumunda iki kilogram altın ayarlayabileceğini söylemesi üzerine katılanın 06/12/2008 tarihinde sanık ile buluştuğu, sanığın iki kilogram altın ve ayrıca iki adet altın boncuklu hançer alıp getireceğini söyleyerek şikâyetçinin 2.000 TL parasını ve altınların fotoğrafını çekeceğini söyleyerek cep telefonunu aldığı, ancak sanığın bir daha geri gelmediği ve para ile cep telefonunu iade etmediği anlaşıldığından dolandırıcılık suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir....
BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılanmayı gerektirmeyen bu hususlarda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hüküm fıkrasından adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla “1.250 gün”, "1.041 gün" ve “20.820 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün”, "4 gün" ve “80 TL” adli para cezası ibaresinin eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi...
Davacı vekili, 07/02/2017 tarihli dilekçesi ile; ziynet eşyalarının fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere "1 adet künye, 46 adet çeyrek altın, 1 adet reşat altın, 3 adet gram altın, 3 adet yarım altın, 2 tanesi burma olmak üzere 7 adet bilezik, 80 Euro, 10 USD ve 960,00 TL", ev eşyalarının ise "çeyiz olarak alınan LG elektrik süpürgesi, salon orta sehpası, zigon sehpa ve taraflarca ortak alınan Samsung buzdolabı, Termikel fırınlı ocak, Samsung bulaşık makinesi, salon koltuk takımı, yemek odası takımı, yatak odası takımı ve TV ünitesi" olduğunu beyan etmiştir. Davacı vekili, 14/11/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile özetle; ziynet eşyaları yönünden dava değerini 40.657,46 TL'ye yükselttiklerini beyan etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; düğünde takılan hediye ve ziynet eşyalarını davacının aldığını, bunların halen davacının uhdesinde olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
K A R A R Davacı, davalıdan altın alacağı olduğunu, yazılı belgesi olmadığını ancak davalının eşiyle boşanma davası sırasında avukatı eliyle verdiği dilekçesinde “.......'a 265,36 gram altın borcu olduğu...”beyanı esas alınarak altın alacağının Türk Lirası karşılığının tahsili için başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı,boşanma davasında savunma mahiyetindeki dilekçesi ile borçlu durumuna düşürülemeyeceğini,bunun bir yazım hatası olduğunu,dilekçeyi avukatının verdiğini,davacının alacağını yasal delillerle ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Dolandırıcılık HÜKÜM : TCK'nın 157/1, 62, 50/1-a, 52/2, 52/4 maddeleri gereğince 6.000 TL adli para cezası ve 80 TL adli para cezası. Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Olay tarihinde katılanın... Camiinin önünde beklediği sırada, yanına sanığın gelerek elinde külçe altına benzer iki adet cismi katılana göstererek bunların külçe altın olduğunu söylediği, konuşurken şivesini Azeri şivesine dönüştürdüğü, kendisinin bu külçe altınları yabancı uyruklu olması sebebiyle satamadığını belirterek satmak istediğini söylediği, bu esnada yanlarına temyiz kapsamında olmayan sanık ...'ın yaklaşarak önce sanık ...'e elindekilerin ne olduğunu sorduğu, altın olduğu cevabını alınca, bu defa da katılana dönerek kürtçe bilip bilmediğini sorduğu, katılanın kürtçe bildiğini söylemesi üzerine kürtçe olarak şahsın elindekilerin altın olduğunu ve çok değerli olduğunu tasdiklediği ve sanık ...'...
Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyelerdir. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında çeyrek altın, yarım altın, cumhuriyet altını ve reşat altını ziynet olarak değerlendirilmektedir. Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabul edilmektedir....