Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özet ile; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, annenin velayet hakkını kötüye kullandığı, baba ile çocuğun görüşmesine neden olduğu, davanın reddine ilişkin karar ve gerekçesinin hatalı olduğu, annenin çocuğu yurt dışına götürerek, çocuğun alışık olduğu düzeni bozacağı, babası ile ilişkisini koparacağı, psikolojisini olumsuz etkileyeceği, çocuğun üstün menfaatine zarar vereceği, çocuğun annenin yanında kalmasının çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği belirtilerek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini istinaf kanun yolu ile talep etmiştir....
Hukuk Dairesi'nin 23/11/2016 tarih 2015/21543 esas 2016/15155 karar sayılı kararı) Türk Medeni Kanununun 183. maddesinde "Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hakim, resen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır." hükmü, 349. maddesinde ise "Velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir." hükmü düzenlenmiştir. Boşanma hükmüyle düzenlenen velayetin değiştirilebilmesi için ya velayet kendisine verilen tarafın ya da velayete konu çocuğun durumunda, boşanma hükmünden sonra esaslı değişikliklerin olması şarttır. Esaslı değişiklik önemli ve sürekli olmalıdır....
TMK'nın 351/2.madde kapsamında '' velayetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalmış ise hakim re'sen ya da ana veya babanın istemi üzerine velayeti geri verir. '' Velayet düzenlemesi kamu düzeni ile ilgili olup velayet düzenlenirken analık, babalık duygularından önce çocuğun geleceği, ihtiyaçları, bedeni ve fikri gelişimi öncelikle dikkate alınmalıdır. Kısacası velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. Velayet düzenlemesinde asıl olan çocukların yararıdır ve bu düzenlemede ana ve babanın yararı ile çocuğun yararı çatıştığı takdirde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gerekir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. Maddeleri gereğince idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuktan, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda danışılarak görüşünün alınması ile görüşüne gereken önemin verilmesi gereklidir....
okul çağında olmasının göz önüne alındığında çocuğun velayetinin tedbiren davacıya verilmesini, dava sonunda müşterek çocuğun velayetinin davacıya verilmesini, mahkeme aksi kanaatte olursa müşterek çocuk ile davacı arasında kişisel ilişki tayinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; velayet davalarında yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri veya çocuğun oturduğu yer mahkemesi olduğunu, bu sebeple yetki itirazında bulunduklarını, tarafların 2006 yılından 2008 yılına kadar ortak bir hayat sürdürdüklerini, bu birlikteliklerinden 21.08.2008 tarihinde evlilik dışı Ahmet Yasin isimli çocuklarının dünyaya geldiğini, davacının çocuğun doğumundan itibaren bakımı ile dahi ilgilenmediğini, çocuğu arayıp sormadığını, görüşmek istemediğini, annenin çocuğun tüm bakımını tek başına üstlendiğini, evladını bugünlere getirmek için elinden gelen tüm çabayı gösterdiğini, çocuğun ihmal edildiği hususunun doğru olmadığını, davalının...
Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'...
Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/316 Esas sayılı dosyasında çocuğu kaçırma ve alıkoyma nedeniyle 5 ay hapis cezası aldığını ve bu kararın kesinleştiğini, annenin çocuğu kaçırmasından korktuğu için icra kanalıyla almasını istediğini, annenin daha önce çocuğu kaçırdığını okul idaresine ilettiğini, bunun sonrasında okul yönetiminin kendi kararı ile güvenlik amacıyla çocuğu anne ile okulun görüştürmediğini, davalının bir etkisi olmadığını, çocuğun tüm ihtiyaçlarının karşılandığını, takdir belgesi alan başarılı bir öğrenci olduğunu, çocuğun tüm etkinlik ve sosyal faaliyetlere katıldığını, davalının anne babasının yaşlı olmalarına rağmen çocukla ilgilendiklerini, bir problem olmadığını ayrıca karşı dairede oturan ablası ve onun çocuklarının çocukla ilgilendiğini, hiç bir zaman anne ile çocuğun görüş günlerinde görüşmesine engel olunmadığını, red ile sonuçlanan davada çocuğun öğretmeninin de beyanının alındığını, iddiaların ispatlanamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayeti Annede Olan Çocuğun Soyadının Değiştirilmesi Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kurum tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı kadın dava dilekçesinde; ortak çocuk Umut'un babası olan davalı ... ile Sivas Aile Mahkemesinin 2005/1022 Esas, 2005/991 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, ortak çocuk Umut'un velayetinin kendisine verildiğini, ikinci evliliğini Göksel Yerlikaya isimli şahıs ile yaptığını, ortak çocuk ile kendi soyadlarının farklı olmasından dolayı sorunlar oluştuğunu ileri sürerek, ortak çocuk Umut'un "Yıldızhan" olan soyadının "Yerlikaya" olarak değiştirilmesini talep ve dava etmiştir....
Davacı anne boşanma kararı ile birlikte velayeti babaya bırakılan ortak çocukların velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini talep etmiş, İlk Derece Mahkemesince; velayetin değiştirilmesini gerektirir bir durum olmadığı gerekçesiyle velayetin değiştirilmesi talebinin reddi kararı verilmiş, hüküm davacı anne tarafından istinaf edilmiştir. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır....
Evliliğin sonradan boşanma gibi nedenlerle ortadan kalkması hallerinde velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması onun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiğini düşünmüş olsak dahi bilhassa kız çocuklarının velayetinin anneye verilmesi halinde annenin kendi soyadını çocuğa verdikten sonra evlenmesi veya haysiyetsiz bir hayat sürmesi ya da sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kütüklerindeki kaydın güvenilirliği ve istikrarı zedeleyeceği gibi asıl bu gibi uygulamalar çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travmalar yaratacaktır....
Müşterek çocuk Ecrin Elif Erdem'in 2017 doğumlu olduğu, çocuğun velayetinin babaya verilmesine rağmen fiilen Bursa İli'nde yaşayan babanın kız kardeşinin yanında bulunduğu, babanın fiilen velayet görevini yerine getirmediği, dinlenen tanık anlatımları ile davacı anne ile çocuk arasında şahsi ilişki kurulmasının engellendiği, dosya kapsamına alınan sosyal inceleme raporuna göre davacı annenin fiziki şartların çocuğun gelişimine uygun olduğu, çocuğun bulundukları yaş dönemi nedeniyle anne bakım gözetim sevgi ve şefkâtına muhtaç oldukları dönemde olduğu, annenin velayet sorumluluğunu yerine getirebileceğinin rapor edildiği anlaşılmakla çocuğun velayetinin anneye verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....