WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olaya gelince; Müşterek çocuk Hasan Mert'in 2014 doğumlu olup idrak çağında olduğu, davalı annenin fiilen velayet görevini yerine getirdiği, toplanan delillere özellikle sosyal inceleme raporu kapsamı ve müşterek çocuğun sosyal inceleme raporu düzenleyen uzmana verdiği beyanına göre, annenin velayet görevini ihmal ve istismar ettiğine ilişkin dosyaya yansıyan somut bir olayın ispatlanamadığı zira çocuğun anne işte iken zemin kattaki ikametgahtan toprağa düştüğü, ayağında hafif bir yaralanma olduğu, bu durumun annenin velayet görevinin kötüye kullandığına ispat getiremeyeceği, müşterek çocuk Hasan Mert'in annesi ile kalmak istediği velayet değişimini gerektirir çocuğun üstün menfaatinin de ispatlanamadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin karar ve gerekçesi doğru olmuştur. Belirtilen nedenlerle, davacı babanın istinaf isteminin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....

Anayasa Mahkemesi’nin 25/06/2015 ve 2013/3434 numaralı, 11.11.2015 tarih ve 2013/9880 numaralı, 20.07.2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında ise; velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebin, velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında ele alınması gereken bir hukuki değer olduğunu, koruma, bakım ve gözetim hakkı veya benzer terimlerle ifade edilen velayet hakkı kapsamında, çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığını, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda olduğunu, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil ettiğini, çocuğun bir aileye mensubiyetinin belirlenmesi amacıyla bir soyadı taşıması ile nüfus kütüklerindeki kayıtların...

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ; "...velayet hakkına sahip davacı annenin kendi soyadı ile çocuğun soyadının farklı olmasının çocuğu olumsuz şekilde etkilediğini ve babanın çocuğu ile ilgilenmediğini ileri sürerek çocuğun soyadının kızlık soyadı olan "Dağ" olarak değiştirilmesini talep ettiği, ortak çocuk T4 01/07/2016 doğumlu olup çocuğun mevcut soyadının gülünç veya başkaca bir şekilde çocuğun yaşamında zorluk yaşatacak şekilde olmadığı, çocuğun soyadının annenin kızlık soyadı ile değiştirilmesinde haklı ve meşru nedenlerin ispatlanamadığı ve çocuğun üstün yararının bulunduğunun kanıtlanamadığı, davacı annenin 2020 yılında ikinci bir evlilik yaptığı ve davacı annenin hali hazır soyadının evlilikten dolayı "Dağ Sönmez" olduğu, küçüğün soyadının değiştirilmesi halinde dahi çocuğun ne anne ne de baba ile aynı soyadı taşımayan bir soyada sahip olacağı, bu durumun ise çocuk açısından daha sıkıntılı durumlara neden olabileceği ve çocuğun menfaatini zedeleyeceği kanaatine varılmış...

Anayasa Mahkemesi’nin 25.06.2015 ve 2013/3434 numaralı, 11.11.2015 tarih ve 2013/9880 numaralı, 20.07.2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında ise; velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebin, velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında ele alınması gereken bir hukuki değer olduğunu, koruma, bakım ve gözetim hakkı veya benzer terimlerle ifade edilen velayet hakkı kapsamında, çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığını, eşlerin evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda olduğunu, erkeğe velayet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını belirleme hakkının kadına tanınmamasının, velayet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete dayalı farklı bir muamele teşkil ettiğini, çocuğun bir aileye mensubiyetinin belirlenmesi amacıyla bir soyadı taşıması ile nüfus kütüklerindeki kayıtların...

Yapılan yargılama sonucu, davalı annenin ortak çocuğu davacı babaya bırakması üzerine, davacı babanın ortak çocuğu evli ve çocuklu olan kız kardeşinin yanına getirdiği, ...’ın sürekli olarak burada kaldığı, Naz’ın okulu ve diğer ihtiyaçları ile halasının ilgilendiği, davacı babanın bazen kız kardeşinin evinde kaldığı, bazen de Sivrice’deki ailesinin yanında kaldığı, davacının kızı ile birlikte yaşayabileceği bir konutunun bulunmadığı, sosyal inceleme raporuna göre de çocuğun velayetinin anneye verilmesinin çocuğun psiko-sosyal ve pedegojik gelişimi açısından daha uygun olacağının bildirildiği anlaşılmaktadır. Davalı annenin velayet görevini ağır şekilde ihmal ve suistimal ettiğine ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Davalının Almanya’da düzenini kurduktan sonra ortak çocuk Naz’ı yanına almak istediği, davacı babanın çocuğu anneye teslim etmediği de sabittir Yukarıda belirttiğim gerekçelerle karar düzeltme talebinin reddi gerektiği görüşündeyim. Farklı düşünüyorum....

    Buna göre; çocukla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi, çocuğun fiilen velayet hakkı olmayan annede ya da babada bırakılması veyahut çocuğun üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocuğun menfaatinin gerektirdiği nedenler (örneğin sağlık, eğitim, ahlâk, güvenlik), velayeti kendisinde bulunan annenin ya da babanın yeniden evlenmesi, velayet hakkı kendisine verilen tarafın bir başka yere gitmesi, ölüm veya velayet görevinin kullanılmasının engellenmesi velayetin değiştirilmesi sebepleri olarak sayılabilir. Velayetin yukarıda sayılan sebeplerin gerçekleşmesi durumunda değişmesinin birtakım sonuçları da ortaya çıkmaktadır. Velayetin değiştirilmesi ile birlikte velayeti kendisinde bulunmayan anne veya babanın çocukla kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı bulunmakta olup, mahkemece de bu ilişkinin kurulması gerekir. Yine velayeti kendisine verilmeyen tarafın çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu da unutulmamalıdır....

      Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı baba, boşanma kararı ile velayeti davalı anneye bırakılan 16.08.2007 doğumlu ortak çocuk Bensu'nun velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini talep etmiş, mahkemece "annenin çocuğun ruhsal ve fiziki gelişimi için yeterli özeni gösteremediği ve çocuğun alınan beyanıyla baba yanında kalmak istediği" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır....

        , ayrıca babalarının yanında iken mutlu olmadıklarını, annelerinin yanında yaşamak istediklerini ifade ettikleri; davalı annenin velayetten kaynaklanan görevlerini ihmal ettiğinin ve velayetin değiştirilmesi koşullarının oluştuğunun davacı tarafından ispatlanamadığı anlaşıldığından ve müşterek çocukların annelerinin yanında yaşamak istediklerini beyan etmeleri, kardeşlerin birbirinden ayrılmasının onların ruhi ve bedeni gelişmelerini olumsuz şekilde etkiyebileceğinden mümkün olduğunca ve haklı sebepler bulunmadıkça kardeşlerin birbirinden ayrılmaması gerekliliği karşısında davacının ispatlanamayan velayet değişikliği olmadığı takdirde ortak velayet taleplerinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir." gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır....

        Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun üstün yararını belirlerken, onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Somut olayda; tarafların ortak velayet konusunda anlaşma bulunmadığı gibi, sadece davacı erkeğin ortak velayet talebinde bulunduğu, ortak velayete hükmedebilmek için anne ve babanın bunu birlikte talep etmesi koşulunun gerçekleşmediği ve ortak velayet konusunda taraflar arasında çekişme olduğu gibi ayrı yerlerde yaşayan müşterek çocuk ile baba arasında ortak velayet tesisinin çocukların menfaatine uygun olmayacağı anlaşılmakta olup bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır....

        Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde vermesi gereken karar; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir....

        UYAP Entegrasyonu