Sayılı kararı ile boşanma sonucu davacı lehine 100 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davacının herhangi bir gelirinin bulunmadığını, bağlanan nafaka ile hayatını idame ettirmesinin mümkün olmadığını, 100 TL olan yoksulluk nafakasının 500 TL ye yükseltilmesini, Bolu Aile Mahkemesi'nin 2016/671 E. 2017/776 K. sayılı dosyası ile, çocuk Sude Odabaş'ın velayetinin anne T1 verilmesine rağmen çocuk yönünden iştirak nafakası bağlanmadığını, davacının kendisini geçindiremediğini, müşterek çocuğun ihtiyaçlarını da karşılamayamadığını, günün ekonomik koşulları da dikkate alınarak, dava tarihinden itibaren çocuk yönünden 500 TL iştirak nafakası bağlanmasına ve dava tarihinden itibaren yoksulluk nafakasının 100,00 TL'den 500,00 TL 'ye çıkartılmasına, gelecek yıllar için de nafaka miktarının % 30 oranında artırılarak ödenmesine karar verilmesini talep ederek dava açmıştır....
Karar taraflarca istinaf edilmiş, bölge adliye mahkemesince istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiş, verilen bu kararı davacı-davalı kadının tazminatların miktarı ile yoksulluk nafakası talebinin reddi yönünden temyizi üzerine dairemizin 07.06.2021 tarihli 2021/3140-4572 esas-karar sayılı kararı ile davacı-davalı kadın lehine yoksulluk nafakası verilmesi ve ilk derece mahkemesince kadın lehine hükmolunan maddi ve manevi tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak verilen son kararla “karar tarihinden itibaren davacı-davalı kadın lehine tedbir nafakasına ve nafakanın kararın kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak devamına” şeklinde hüküm kurulması doğru değil ise de, yapılan bu yanlışlık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bozma sebebi yapılmamış, hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir....
Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası ...’in yayınladığı... oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında 27.05.2013 tarihinde kesinleşen boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olmamıştır. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın ...’in yayınladığı... oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile olması gerekenden yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Aile Mahkemesinin 04/03/2015 tarihli 2013/689 E. ve 2015/172 K. sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına, kadın lehine 300,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına karar verildiği, boşanma yönünden kararın 30/04/2015 tarihinde kesinleştirildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk dairesinin 20/01/2016 tarihli 2015/11489- 2016/1073 E.K sayılı kararı ile yoksulluk nafakası, tazminat, iştirak nafakası ve ziynet alacağı yönünden kararın bozulduğu, bozma sonrası Diyarbakır 1. Aile Mahkemesinin 28/09/2016 tarihli, 2016/648 E. ve 2016/824 K. sayılı kararı ile "kadın lehine aylık 800,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına" karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine 07/11/2018 tarihli Yargıtay 2....
e aylık 125.00 TL yoksulluk nafakası ödediği anlaşılmaktadır.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayımladığı ÜFE (TEFE) artış oranı nazara alındığında mahkemece takdir edilen yoksulluk nafakası miktarı fazladır. Mahkemece Medeni Kanunu'nun 4. Maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Davada; 11.11.2008 tarihli kararda tarafların boşanmasına hükmedildiği belirtilerek, önce tedbir olmak üzere, davacı kadın ve müşterek çocuk için 500'er TL yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesi talep edilmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; 350 TL davacıya, 400 TL çocuğa yardım nafakasına hükmedilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Davacı vekilinin bu davadaki talebi, yoksulluk ve iştirak nafakasına ilişkin bulunmaktadır. Boşanmaya ilişkin karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesince bozulmuştur. Yoksulluk ve iştirak nafakası boşanmadan sonra hüküm ifade edeceğinden, boşanma davasının sonucu (kesinleşmesi) beklenmeli, bundan sonra taleple ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir. Mahkemece, talep edilen nafakanın niteliği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Bundan ayrı, boşanma davası açılmakla; davacının ayrı yaşama hakkı doğar....
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (...07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları)....
Davacı-davalı kadın bozma sonrası 21.11.2022 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava dilekçesi ile talep edilen 6.000,00 TL yoksulluk nafakasının 14.000,00 TL arttırılarak aylık 20.000,00 TL yoksulluk nafakasına ve nafakanın her yıl üretici fiyat endeksi (ÜFE) oranında arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. II....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müşterek çocuk için aylık 750,00 TL tedbir/iştirak nafakası ile müvekkil için aylık 750,00 TL tedbir/yoksulluk nafakası takdirine, nafakalara dava tarihinden geçerli olmak üzere her ay ayrı ayrı faiz yürütülmesine, hükmedilecek miktarlara dava tarihini izleyen yıllık dönemlerde her yıl enflasyon oranında TÜFE-ÜFE arttırımı yapılmasına, müvekkil için, 100.000,00 TL maddi,150.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesini dava ve talep etmiştir....
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını veya indirilmesini istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları)....