Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. 24....
sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Temyize konu edilen karar 5219 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 21.07.2004 tarihinden sonra verilmiş olup yıllık nafaka (farkı) miktarı 1.430 TL'yi geçmediğinden 01.06.1990 gün ve 1989/3-E, 1990/4-K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 4.4.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; takipte talep edilen nafaka alacağının ödenmesi nedeniyle nafaka borcunun bulunmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu kapsamında; takipte talep edilen nafaka alacağının takipten önce itfa edildiği gerekçesi ile takibin iptaline karar verildiği görülmektedir....
Bu durumda, takibe konu edilen alacak TMK'nun 197. maddesine göre ayrı yaşamakta haklılık nedenine dayanan tedbir nafakasına ilişkin olup, bu nafakanın reddine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesine kadar borçlunun nafaka ödeme yükümlülüğü devam eder. Anılan kararın kesinleştiği 19/01/2015 tarihi itibariyle borçlunun ödeme yükümlülüğünün sona erdiğinin kabulü gerekir. O halde mahkemece, nafaka isteminin reddi kararının kesinleştiği 19/01/2015 tarihine kadar olan nafaka alacağının hesaplanması ve yapılan ödemeler dikkate alınarak, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle, fazla ödeme bulunup bulunmadığının tespiti ile, fazla ödeme bulunması halinde borçluya iadesine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
son 2015 yılı Kasım ayında davacıyı sokağa attığı, şiddet uyguladığı kabul edilerek tarafların boşanmasına, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine, davacı için takdir edilen 650 TL tedbir nafakasının karar kesinleştikten sonra aylık 400 TL yoksulluk nafakası olarak devamına, müşterek çocuk için aylık 150 TL tedbir nafakası takdirine, takdir edilen nafakanın karar kesinleştikten sonra aylık 400 TL iştirak nafakası olarak devamına, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5000 TL maddi, 3000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği, karara karşı davacının takdir edilen nafaka, maddi -manevi tazminatın miktarları yönünden davalının ise, kusur, davacı yararına takdir edilen maddi-manevi tazminat , davacı ve çocuk yararına takdir edilen nafaka ve miktarları yönünden ayrıca müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurduğu, boşanma yönünden tarafların herhangi bir istinaf başvurusunun olmadığı anlaşılmaktadır...
Çünkü, bu nafaka velayet hakkı verilen davacı anne tarafından çocuk adına istenmekte ve nafaka borcu bu nedenle her an yenilenen borçlardan olduğundan yeniden doğmaktadır. Nitekim, iştirak nafakasında nafaka doğmadan bu nafakadan feragat mümkün değildir. Bu hali ile, incelenen dosya kapsamı, müşterek çocuğun yaşına uyumlu ihtiyaçları, tarafların belirlenen ekonomik sosyal durumları ve paranın alım gücü de birlikte değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince çocuk yararına takdir edilen nafaka miktarı, TMK'nın 4. maddesinde açıklanan hakkaniyet ilkesi de nazara alındığında makul ve yeterli görülmüştür. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak, buna ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması uygun görülmüştür....
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır. 18....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından katılma yoluyla nafaka ve tazminatların miktarı yönünden, davalı erkek tarafından ise kadın yararına takdir edilen maddi-manevi tazminat, tedbir ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı ... .... 26.01.2017 tarihli dilekçesiyle davadan feragat ettiğini bildirmiş ise de tarafların boşanmalarına dair hüküm temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden davadan feragat beyanı boşanma hükmü yönünden hukuken geçerli sonuç doğurmaz. Ancak davadan feragat davanın fer'ilerini de kapsar. Bu sebeple feragat gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün kadın yararına takdir edilen nafaka ve tazminatlar yönünden bozulması gerekmiştir....
Buna göre iştirak nafakası yükümlüsü olan davalı babanın yurt dışında olması, yaklaşık on yıldır Türkiye'ye gelmemesi, nafaka hükümlerine uymamak suçundan hakkında çıkarılan yakalama kararının infaz edilememesi ve nafaka ilamına ilişkin ilamın kesinleşmesinden itibaren geçen yaklaşık yedi yıllık sürede nafakaya ilişkin hiçbir ödemenin yapılmaması gözetildiğinde bir üst zümrede yeralan dede ve babaanneden de nafaka istenebilir. Ancak, aynı sıradaki nafaka yükümlüsü davacı çocukların anne tarafının ailesi açısından bir araştırma yapılmaksızın, onların da sorumlu olabileceği nafaka miktarı belirlenip, bundan sonra davalı dede ve babaanne aleyhine nafakaya hükmedilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Yapılan bu açıklamalar karşısında davalıların istinaf taleplerinin kabulü ile hükmün 2 ve birleşen dava yönünden hükümlerinin kaldırılmasına yönelik aşağıdaki karar tesis edilmiştir....
Buna göre; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle davalının tespit edilen mevcut gelir durumuna göre, mahkemece müşterek çocuk için takdir edilen nafaka miktarı az olup, Türk Medeni Kanunu'nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır. Hal böyle olunca mahkemece; davalı kocanın tesbit edilen geliri ile orantılı olacak ve onu zarurete düşürmeyecek şekilde TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre müşterek çocuk lehine daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken, az miktarda nafaka takdiri usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bununla birlikte, yukarıda açıklandığı şekilde dava tedbir nafakası istemine ilişkin olup, TMK.nun 197.maddesinde düzenlenen düzenlenen tedbir nafakası, birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde ayrı yaşamakta haklı olan eş ve reşit olmayan çocuklar yararına hükmedilen nafakadır....