Bu nedenlerle, iş mahkemesince tasarrufun iptali istemi yönünden taşınmazların devredildiği şirket ve kişiler yönünden dosya tefrik edildiğinden, başka bir deyişle iş mahkemesindeki dava işçi alacaklarının tahsili olarak devam ettiğinden, iş mahkemesinde aynı konuda açılmış bir derdest bir davadan bahsedilemeyecektir. Bu durumda yerel mahkemece yapılması gereken, muvazaaya dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasında, iptali talep olunan muvazaalı işleme göre borçlu ve borçlu ile işlemde bulunanların aralarında zorunlu dava arkadaşlığı olması nedeniyle davaya dahil edilmelerini sağlamak, davacının işçilik alacağının tespiti ve tahsili için İş Mahkemesinde açtığı dava sonucunu beklemek, davacının alacağının belirlenmesi halinde işin esasına girilerek taraf delillerini toplamak ve oluşacak sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir....
Belediye Başkanlığı’ndaki alacağının paylaştırılması için düzenlenen sıra cetvelinde birinci, ikinci ve üçüncü sırada yer alan alacakların muvazaalı olduğunu, birinci sıra alacaklısına daha önceden 77.000,-TL ödeme yapıldığını ve bunun dikkate alınmadığını, talep edilen %64 oranındaki faizin fahiş olduğunu ve davacı ... tarafından ... aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının lehde sonuçlandığını ileri sürerek birinci, ikinci ve üçüncü sıradaki alacakların muvazaalı olduğunun tesbitine, birinci sırada yer alan alacağın, sıra cetvelinde yazan miktarda olmadığına ve davalılara ayrılan payın müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir....
Bu halde tasarrufun iptali davalarında taşınmazların devri sırasında derdest bir icra takibinin bulunmasının dava şartı olmadığı, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olmasının dava şartı olduğu, dosya kapsamına göre tasarrufun iptali davasının açıldığı tarihte derdest bir icra takibi mevcut bulunduğu, kaldı ki dava dilekçesinde TBK'nın 19.maddeyede dayanıldığından, derdest takip bulunmasının dava ön koşulu olmayacağı değerlendirildiğinde İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazların devri sırasında derdest bir icra takibi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre de davanın hem usulden, hem de yetersiz gerekçe ile esastan reddine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olduğu gibi eksik incelemeye dayalı olmuştur....
Mahkemece noter satışlarından sonra haciz konulduğu, mülkiyetin satışla davacıya geçtiği gerekçeleriyle istihkak davasının kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına, davalı alacaklının açtığı tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı-karşı davacı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, 3.kişinin İİK.nun 96.maddesine dayalı istihkak davası ile alacaklının İİK.nun 97/17 maddesine dayalı tasarrufun iptali davasına ilişkindir. Mahkemece noter satışlarının haciz tarihinden önce yapılmış olması nedeniyle 3.kişinin istihkak davasının kabulü ile alacaklının karşı dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmiş ise de davacının aynı tarihli satış sözleşmeleriyle borçlunun ticari nitelikli iki aracını, kasko satış değerinden daha düşük bir bedelle satın aldığı, borçlu şirkete ait bir çok aracın da borcun doğum tarihinden sonra başka şirketlere satıldığı anlaşılmaktadır....
Mahkemece, tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldğı, satışın muvazaalı olduğu ....Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/5761 Esas 2012/61 Karar sayılı ilamı ile kesinleştiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı borçlu şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak tasarrufun iptali davasına ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabilir. (İİK.m.277) Bu husus, dava şartı olup, hâkim görevi gereği doğrudan gözetmek zorundadır....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı borçlu...aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu şirket hisselerini davalılara devrine ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı ... ve ...vekili ile davalı ... davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kesin aciz vesikası sunulmadığı, haciz tutanağı sunulmuş ise de borçlunun başkaca malvarlığının bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK.nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir....
Davalılar vekili tarafından dosyaya sunduğu 02.12.2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı varlık şirketinin tasarrufun iptali davası açma hakkının olmadığını, İİK 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali için gereken şartların bulunmadığını, müvekkili T2'ın, alacaklıları zarara uğratma kastı ve mal kaçırma gayesiyle hareket etmediğini, müvekkili T3 yönünden ise, diğer müvekkilinin alacaklılara zarar verme kastının ve mal kaçırma gayesinin olmaması ile birlikte madde metninde ifade edilen bilme durumu veya bilmeyi gerektiren emarelerin mevcut bulunmadığını, müvekkilleri arasında gerçekleştirilen alım satım işlemi muvazaalı olmayıp TBK'nın 19. maddesi uyarınca da tasarrufun iptalinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle açılan işbu haksız ve hukuka aykırı davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. TOPLANAN DELİLLER: Trabzon İcra Müdürlüğünün 2018/18244 esas sayılı dosyası, tapu kaydı ile birlikte tüm dosya kapsamı....
yapıldığı tarihteki alacak ve ferilerinin belirlenmeden yalnızca tasarrufun iptaline dair hüküm kurulması isabetli değildir....
Dava, maaş haczi işlemine yönelik tasarrufun iptali işlemine ilişkindir. Somut olayda, davacı tarafından, davalıların mal kaçırmak amacıyla takibe konu bonoyu muvazaalı olarak düzenlediklerini, araçların muvazaalı olarak satıldıklarını beyanla tasarrufun iptaline yönelik işbu davanın açıldığı, ortada İİK'nun 140 v.d maddeleri kapsamında İcra Müdürlüğünce düzenlenen herhangi bir sıra cetvelinin bulunmadığı, davalı asıl borçlunun da davada taraf olarak gösterildiği, bu nedenle eldeki davanın sıra cetveline itiraz davası olarak değerlendirilmesinin de söz konusu olamayacağı, davacının hukuki dayanağının ve talebinin yani uyuşmazlığın TBK.19 ve İİK'nun 277 v.d. Maddeleri kapsamında tasarrufun iptali mahiyetinde olduğu anlaşılmıştır....
İİK uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının koşulları daha zor ve belli sürelere tabidir, buna karşılık alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla işlem tesis edildiğine ilişkin belli karineler söz konusu olduğundan davanın ispatı bakımından avantajlıdır. Her dava, içerisinde yer aldığı mevzuatın öngördüğü usul ve esaslara ve bu anlamda ispat kurallarına göre çözümlenmelidir. Çünkü her iki davanın koruduğu hukuki menfaat farklıdır. TBK’nın 19. maddesinde açıkça vurgulandığı üzere bu davanın amacı, tarafların gerçek ve ortak iradelerinin esas alınmasını temindir, bu ise hukuka aykırı işlemin iptali ile mümkün olabilecektir, hâlbuki tasarrufun iptali davasının koruduğu hukuki yarar alacağın tahsili ile sınırlıdır. Aksi takdirde İİK’da düzenlenen tasarrufun iptali davasını açabilmek için aranan şartların bir anlamı kalmayacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu şekilde bir yorumda Yargıtay 1., 4. ve 15....