Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı (niteliği) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı (niteliği) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda "tam muvazaa" özelliği de taşımaktadır. Muris muvazaasında gizli sözleşme daima bağış sözleşmesi şeklinde yapılmaktadır. O hâlde muris muvazaasında öteki mirasçılardan gizlenen, malın temliki değil, temlik sözleşmesinin niteliğidir. Gizli sözleşme bulunmadığı takdirde muris muvazaasından söz etme olanağı yoktur. Bu noktada; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli sözleşme de şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar resmî sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve tapu kaydının iptalini isteyebilirler....
Muvazaa davası, yani yapılan işlemin muvazaa nedeniyle hükümsüz olduğunu belirtmek için açılan dava ile tasarrufun iptali davası amaçları bakımından birbirlerine yaklaşırlarsa da gerçekte nitelikleri, koşulları, doğurduğu sonuçlar bakımından birbirinden farklıdırlar. Muvazaa davasında borçlunun yaptığı tasarruf işleminin gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespiti istenir. Yani yapılan işlemin geçersizliği ileri sürülür. Muvazaa davası ayni nitelikte bir davadır. Muvazaanın kanıtlanması hâlinde dava konusu mal, borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış hâle gelir. Taşınmaza ilişkin muvazaa davalarında borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış hâle gelir. Taşınmaza ilişkin muvazaa davalarında hâkim tapu kaydının da borçlu adına tesciline karar verir. Muvazaa iddiası, zamanaşımına bağlı olmadan ileri sürülebilir. 5. Eldeki dava; davacıların alacağının Bursa 5....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 15/12/2021 NUMARASI : 2020/306 ESAS, 2021/612 KARAR DAVA KONUSU : Tapu İptali ve Tescil (Muris Muvazaası Nedeniyle) KARAR : Merzifon 1....
Bunun sonucu olarak, alıcı ancak satış senedinde belirtilen hukuki neden gereğince hisse senedinin mülkiyetini kazanabilecektir. O nedenle, satış ise satış, bağış ise bağış sözleşmesinin yazılı olarak düzenlenmesi sonucunda devri gerçekleşebilecektir. Eğer bu konuda yanlar arasında bir danışıklık varsa, gerçekte bağış yapıldığı halde görünürde geçerli olarak yazılı devir sözleşmesi ile satış gibi gösterilmişse ve gerçek iradeleri yazılı olarak düzenlenen senette birleşmemiş olması nedeniyle hisse senedine ilişkin mülkiyet de devralan alıcıya geçmeyecektir. Yanların gerçek iradeleri ile senede yansıyan görünürdeki iradeleri birleşmediğinden, geçerli hukuki bir sonuç ortaya çıkmış sayılmayacak ve delillerin imkân vermesi koşulu ile 818 sayılı BK 18. maddesi anlamında danışıklı bir işlemin varlığının kabul edilmesi gündeme gelecektir. Bu sonuçta işlemin iptaline neden olacaktır....
Birleştirilen diğer davalarda ise, satış vaadi sözleşmesinin mülkiyeti nakil borçlusunun mirasçıları, asıl davada davacının dayandığı sözleşmelerinin muvazaalı olarak düzenlendiğini ileri sürerek, iptalini istemişlerdir. Mahkemece, asıl dava ve davacı H...S..’nun tescil istemli birleştirilen davasının reddine; satış vaadi sözleşmesinin iptali istemi içeren birleştirilen davanın kabulü ile sözleşmenin iptaline; satış vaadi sözleşmesinin iptali istemi içeren birleştirilen diğer davaların ise, sözleşmenin iptaline karar verilmiş olmakla konusuz kaldıklarından karar vermeye yer olmadığına karar verilmiştir. Hükmü, davacılar H.. S... ve N... S.. vekili temyiz etmiştir. 1-Asıl ve birleştirilen dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; birleştirilen diğer davalar ise satış vaadi sözleşmesinin iptali istemlerine ilişkindir....
“muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibarıyla nispi muvazaa türüdür. 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda da değinildiği gibi, bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin TBK’nın 19. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri kabul edilmektedir. Korkutma (ikrah) ise 6098 sayılı TBK’nın 37. (BK’nun 29.) maddesinde düzenlenmiştir. TBK’nın 37. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nın 38....
Noterliğinin 9.8.2010/28679 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesinde ve 23.8.2010 tarihli sözleşme ile pay satanlardan ...’a 90.000 TL ve Şengül İşgören’e 75.000 TL olmak üzere toplam 165.000 TL ödenerek davalı adına satış yapıldığını,satış bedeli konusunda taraflar arasında muvazaa yapıldığını belirterek önalım hakkının 165.000 TL üzerinden tanınmasını istemiştir.Davalı vekili ise müvekkil şirketin payı davacının kardeşlerinden 13.4.2011 tarihinde toplam 270.000 TL ödeyerek satın aldığını,dava dilekçesinde dayanılan satış vaadi sözleşmesinin müvekkil şirket ile bir alakasının bulunmadığını, 270.000 TL bedel harç ve masraflar yatırıldığı takdirde davayı kabul ettiklerini savunmuştur....
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.07.2004 gününde verilen dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.02.2009 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ... ile ... vekilleri tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.11.2009 günü için yapılan tebligat üzerine taraflardan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalılardan ... ve ..., zamanaşımı definde bulunmuş, satış vaadi sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak düzenlendiğini, açılan davanın reddini savunmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle 617 sayılı parsel bakımından davanın kabulüne, 1623 parsel bakımından ise feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer taşınmazlar bakımından ise davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bedelde muvazaa iddiası ve taşınmazın gerçek satış bedeli konusunda henüz delillerin tam olarak toplanmadan, tapu senedinde muvazaalı olarak gösterilen bedel üzerinden eksik harcın tamamlanması ve bu bedelin depo edilmesine karar verildiğini, diğer hissedarların şufa hakkını kullanmalarını önlemek amacıyla tapudaki satış bedelinin taşınmazın gerçek satış bedelinin üzerinde gösterildiğini, taşımaz bedeline ilişkin düzenlenen bilirkişi raporu ile bedelde muvazaa iddiasının ispatlandığını, tanıkların yerel mahkeme tarafından dinlenmeden karar verildiğini, yerel mahkeme tarafından öncelikle bedelde muvazaa iddiasına yönelik tüm delillerin tamamlanması gerektiğini, sonrasında bedelde muvazaa yapıldığı ispat edilmezse satış bedeli üzerinden harç tamamlanması ve depo kararı verilmesi gerektiğini, esas satış değerinin, dolayısıyla şufa bedelinin henüz belirlenmemişken harca esas değerin belirlenmesinin mümkün olmadığını...