Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, alacağın Güven Varlık Yönetim A.Ş.’ye devir ve temlik edilmiş daha sonra birleşme ile T1 A.Ş. tüzel kişiliği altında birleşmiş olduğunu, davalı borçlunun adresinde yapılan menkul haczinde hacze kabil mal bulunamadığının tutanakla tespit edilmiş olduğunu, davalı borçlunun borcun doğumundan sonra İstanbul ili, Bağcılar ilçesi, Kirazlı Mah, 2171 Parsel üzerindeki 17 nolu bağımsız bölümü T6, onun da T3 devrettiğini, davalılar arasında yapılan taşınmaz satış işleminin muvazaalı olduğunu belirterek İİK. 277. vd. maddelerindeki şartlara uygun olarak, olmadığı takdirde TBK. 19. maddesi gereğince muvazaa nedeniyle taşınmazın, davalı-borçludan diğer davalı T6 yapılan devre ilişkin tasarrufun iptaline, taşınmazın davalı 3. kişiden dava dışı 4. kişiye satış tarihi itibariyle gerçek değerinin icra dosyalarımızdaki asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere davalı T6'dan nakden tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Mahkemece, dava konusu payın keşfen belirlenen değerine dayanılarak davacıların bedelde muvazaa iddiasına itibar edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Davacı satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Ancak keşif tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut olayda, 116 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 1/30 pay 25.10.2011 tarihli satış ile davalıya 30.000,00 TL bedelle satılmıştır. Davacı, satış bedelini miktar belirtmeksizin daha düşük olduğunu, önalım hakkına engel olmak için bedelin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini iddia etmiştir. Ancak 30.000.00 TL üzerinden harç yatırmıştır....
Davacı, dava dışı oğlu ... ile davalı ...’in oğlu dava dışı ...’un ... plakalı aracın ortağı olduklarını, piyasaya olan borçlarından dolayı yapılan icra takipleri neticesinde araç üzerine haciz konulduğunu, borçların davalı ... tarafından ödenmesi, buna karşılık dava konusu 115 ada 2 parsel sayılı taşınmazın adı geçen davalıya devri konusunda aralarında taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ve harici sözleşme yaptıklarını, daha sonra davalı ...’in, sözleşmelere güvenmediğini, kendisini güvence altına almak için önce tapunun devrinin gerektiğini, tapuda devir gerçekleştikten sonra ödemeyi vaad ettiği 50.000,00 TL’yi ödeyeceğini söylemesi üzerine taşınmazı tapuda davalı ...’e devrettiğini, davalı ...’in borcu ödemediği gibi taşınmazı da kardeşi olan diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlik işleminin mutlak muvazaa ile batıl olduğunu, davalıların kötüniyetli olduklarını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiştir....
Davalı T3 vekili istinaf dilekçesinde özetle; hem TBK 19 maddesine hem de İİK 277 ve devamı maddelerine aynı anda dayanarak dava açılamayacağını, ayrıca dava ön şartı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, zira borçlunun aciz halinin bulunmadığını, davacının muvazaa iddiasını ispatlar nitelikte herhangi bir somut delil sunmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri gözetilerek Dairemizce yapılan incelemede; Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri ile TBK 19 md uyarınca tasarrufun iptaline ilişkindir. Davacının hem TBK 19 maddesine hem de İİK 277 ve devamı maddelerine dayanarak dava açmasında hukuki bir engel bulunmamaktadır. Bu konudaki itiraz haksızdır....
Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemlerin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı iptal istemine ilişkindir. HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
devirlerin muvazaalı olduğunu belirterek satış işlemlerinin iptali ile haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi isteminde bulunmuştur....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava, genel hükümlere dayalı (TBK. 19) muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6723 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik 60/3. maddesi gereğince, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun Hukuk Dairelerinin işbölümünü düzenleyen 02.07.2021 tarihli ve 2021/211 sayılı Kararına ve davanın açıklanan niteliğine göre temyiz inceleme görevi Yargıtay 4. Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle dosyanın sözü edilen görevli Yüksek Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 16.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Bundan dolayı, somut olaydaki uyuşmazlığın 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi (6098 sayılı Kanun’un 19. maddesi) kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekeceği ve incelemenin yapılacağı açıktır. Somut olaya gelince; yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda resmi sicillere bağlı tutulan araçların muvazaalı devrinde muvazaa iddiasının araştırılması gerektiğinden salt menkul malların bağışlanmasında resmi şekil şartı öngörülmediğinden muvazaa iddiasının dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi(6098 sayılı Kanun’un 19. maddesi) kapsamında muvazaa iddiasına dayalı işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş; açıklanan nedenle kararın bozulması gerekmiştir....
Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanılarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir. Ölünceye kadar bakma akdinin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir....
Noterliğince yapılan 12.08.2016 tarih 23124 yevmiye no.lu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin muvazaa nedeniyle iptaline ve 16.08.2016 tarihinde 15667 yevmiye no ile tapuya şerh edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tapu kaydından terkinine karar verilmesini talep etmiştir....