WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda; davacıların murisi Mehmet Gözalan'ın 25.08.2014 tarihinde vefat ettiğini, murisin davalı T7ndan 20.11.2013 tarihinde 37.000 TL bireysel kredi kullandığı, borcunu ödemeden vefat ettiği, alacaklı banka tarafından Osmaniye 1. İcra Müdürlüğü'nün 2015/4642 Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığı, mirasçıların takibe itiraz ettikleri, davalı banka tarafından açılan Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/793 Esas ve 2019/58 Karar sayılı ilamı ile 30.01.2019 tarihinde 35.555,42 TL üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına karar verildiği anlaşılmaktadır....

Şu halde açıklanan yasal düzenleme gereğince, murisin; “ortağı” olduğu limited şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak “koyduğu sermaye hissesi oranında” doğrudan doğruya sorumluğu söz konusudur. Murisin yasal mirasçısı olan davacılar hakkında, amme alacaklısı tarafından henüz takibe geçilmemiş ise de bu durum yasal mirasçıların borç tehdidi altında olmadıkları anlamına gelmez....

    Mahkemece, “… alınan bilirkişi raporuna göre, terekenin borca batık olduğunu, murisin ölüm tarihinde herhangi bir mal varlığı ve alacağının bulunmadığını, murisin borçlarının terekesinden fazla olduğunu, adına kayıtlı menkul ve herhangi bir gayrimenkul ile açılmış bir mevduat hesabı tespit edilemediğini, mirasçıların miras bırakana ait terekeden herhangi bir şekilde yararlanmadığını, davacılar yararına TMK'nun 605. maddesindeki şartların oluştuğunu gerekçe göstermek suretiyle davanın kabulüne, 09.09.2003 tarihinde vefat eden ...’nın terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile murisin mirasının reddinin tesciline…” karar verilmesi üzerine hüküm, davalı ... Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, ölen murisin terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile murise ait mirasın reddinin tescili isteğine ilişkindir....

      Yukarıda açıklananlar ışığında, vasiyetnameye konu taşınmaz murisin ölümü ile mirasçılara intikal etmiş ancak mirasçıların bir kısmı terekede bulunan mal olan taşınmazdaki 27/60 payı satış suretiyle ...’a temlik etmişlerdir. Taşınmaz mülkiyetinin naklini içeren bir vasiyetnamenin tenfiz edilebilmesi için vasiyet edilen malın mirasbırakanın terekesinde bulunması gerekir. Davanın açıldığı tarih itibariyle murisin terekesinde vasiyetnameye konu taşınmazın 33/60 payı bulunmaktadır. Mirasın açıldığı gün ile vasiyetnamenin ifa edildiği gün arasında dava konusu taşınmazın payları yönünden azalma meydana gelmiştir. Vasiyetnamenin tenfizi davasında mirasçılar tarafından satış suretiyle temlik edilen paylar yönünden, bu paylar artık terekede olmadığından tapunun iptaline karar verilemez....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı tarafından, 04/11/2014 gününde verilen dilekçe ile terekenin resmen tasfiyesi istenmesi üzerine davanın reddine dair verilen 21/01/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Davacı Hazine vekili, mirasbırakan ...'un tüm yasal mirasçıları hakkında mirasın reddinin tesciline karar verildiğini ileri sürerek TMK'nun 612 ve 636. maddeleri gereğince murisin terekesinin tasfiyesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, mirasbırakanın anne ve babasının mirası reddetmemiş olması nedeni ile mirasın en yakın tüm yasal mirasçılar tarafından red koşulunun gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

          İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davanın, TMK’nun 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkin olduğunu, ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, mirasın reddedilmiş sayılacağını, mirasçıların Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebileceklerini, Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesinde belirtilen sürenin bu davada uygulanamayacağını, davanın alacaklılara husumet yöneltilerek görüldüğünü, bu davada yetkili mahkemenin ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesi olduğunu, terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle...

          Mahkemece yapılması gereken murisin ölüm tarihi itibarıyla yani 03/03/2003 tarihi itibarıyla murisin vergi dairesi borçları ilgili alacaklı kurumlara sorulmalı yada murisin ölüm tarihi itibarıyla borç tutarı bilirkişiye hesaplatılmalı murisin ölüm tarihi itibarıyla tüm aktif ve pasife yönelik gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra mali müşavir bilirkişiden ek rapor alınarak murisin ölüm tarihi itibarıyla terekesinin borca batık olup olmadığının aktif ve pasif karşılaştırması yapılarak değerlendirilmesi gerekmektedir. 3- Kabule göre de murise ait verasete esas nüfus kaydında bulunan yasal mirasçıların tamamı tarafından miras reddedilmekle; en yakın mirasçıların tümü tarafından mirasın reddine dair karar kesinleştiğinde TMK 612. maddesi gereğince mirasın Sulh Hukuk Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesine dair hüküm kurulması gerekirken bu konuda hüküm kurulmamış olması doğru görülmemiş olup kamu düzenine ilişkin olan bu hususun resen gözetilmesi gerekmiştir....

          Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin açıkça borca batık olup olmadığının ve mirasçıların terekeyi kabul anlamına gelen işlemler yapıp yapmadıklarının araştırılması gerekmektedir. Mahkemece yapılan tüm araştırmaların mirasbırakanın ölüm tarihi esas alınarak yapılması gerekir. Türk Medeni Kanununun 605/2 maddesi hükmü gereğince mirasın hükmen reddine (terekenin borca batık olduğunun tespitine) ilişkin talepler, süreye tabi olmayıp mirasçıların iyiniyetli ya da kötüniyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK m. 605/2)....

            TMK.nun 605/1. maddesi uyarınca hasımsız olarak açılan mirasın gerçek reddine ilişkin iş bu davada yerel mahkemenin görevi; isteğin süresinde olup olmadığı ve ret edenin mirasçılık sıfatının bulunup bulunmadığının tespiti ile süresinde başvuru ve usulüne uygun bir talep bulunduğu takdirde TMK.nun 609. maddede gösterilen usulde işlem yapmaktan ibarettir. Bilindiği üzere, mirasın kayıtsız şartsız reddine ilişkin beyan; bozucu yenilik doğurucu niteliktedir. Mirasın kayıtsız ve şartsız reddine ilişkin beyan sulh hukuk mahkemesine ulaştıktan sonra bu beyandan tek taraflı olarak dönülemez. Mirasın gerçek reddi beyanı mahkemeye ulaştıktan sonra ret beyanından, ancak mirasçıların tamamının muvafakatiyle veya açılacak olan reddin iptali davasının kabulü halinde dönülebilir....

            nın 17/07/2016 tarihinde vefat ettiğini, murisin herhangi bir menkul ve gayrimenkul malvarlığının bulunmadığını, murisin terekesinin borca batık olduğunu belirterek, muris ...'nın ölüm tarihi itibariyle terekesinin borca batık olduğunun tespitine, intikal eden mirasın hükmen reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Somut olayda davalının cezaevine girmeden önce son yerleşim yeri adresinin “... Sarıyer/İSTANBUL” olduğu ancak davalı vekilinin Ankara Batı Mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetki itirazında bulunarak yetkisiz bir mahkemeyi seçtiği anlaşıldığına göre uyuşmazlığın ilk açılan yer mahkemesi olan İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde çözümlenmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 25/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              UYAP Entegrasyonu