CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya ait araç ticari değil hususi kullanıma tahsis edilmiş bir araç olduğundan davanın ticari dava niteliği taşımadığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davanın mahiyeti itibarı ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97.maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, taleplerin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, davacı tarafın munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, Yargıtayın istikrarlı kararlarının munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğu, sigorta hukuk prensibi itibarı ile davalı şirketin sorumluluğunun mal varlığında riziko anında meydana gelen azalma ile sınırlı olup munzam zarar kavramı ile sorumluluk sigortası...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; munzam zarar davacının iddia ve talep ettiği gibi mahrum kalınan olası bir kar veya gelir değil, daha önce gerçekleşmiş bir somut zararın, temerrüt faiziyle karşılanamayan kısmı olduğu, munzam zarar talep edilebilmesi için, en önemli koşulun, temerrüt faizi ile karşılanamayan zararın oluşması ve bu zararın davacı tarafından ikna edici bir biçimde kanıtlanması gerektiği, somut olayda davacıların bankaya hesap açtırmış olmalarının sebebinin faiz kazancı elde etmek olduğu, söz konusu haksız fiil banka çalışanları tarafından işlenmemiş olması durumunda talep edebilecekleri tutar, belirlenen faiz oranı üzerinden hesaplanan anaparaya işleyen faiz miktarı kadar olacağından dava konusu olayda munzam zarar koşullarının gerçekleşmediği, davanın bu hali ile hem maddi hem yasal unsurları taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Yine munzam zararın tazmin edilebilmesi için davacı - zarar gördüğünü iddia edenin uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerektiği, bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlunun ancak kendisinin geç ödemeden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi halinde zararı ödeme yükümlüğünün ortadan kalkacaktır.----------- sayılı kararına göre; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez....
talep edilebilmesi için öncelikle temerrüt faizini aşan bir zarar olması, davacının uzun süren yargılama ve ülkenin ekonomik şartları gereğince temerrüdü aşan bir zararı olsa bile davalının kusurlu olması gerektiğini, ayrıca aşkın zarar ile borçlunun temerrüdü arasında nedensellik bağının olması gerektiğini, davanın uzaması veya uzun süren dava süreçlerinden sonra enflasyon ve döviz kurlarında artış olmasının başlı başına munzam zarar talebi için yeterli olmayıp, davacının somut olarak munzam zararını ispat etmesi gerektiğini, dosyada bu konuda davacının somut delilinin tespit edilemediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
GEREKÇE: Dava, munzam zarar istemine ilişkindir. Munzam zarar, farazi zarar olmayıp; somut bir zarardır. 6098 sayılı TBK'nın 122. maddesi uyarınca alacaklının temerrüt faizini aşan bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu durumda borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür....
GEREKÇE: Dava, munzam zarar istemine ilişkindir. Munzam zarar, farazi zarar olmayıp; somut bir zarardır. 6098 sayılı TBK'nın 122. maddesi uyarınca alacaklının temerrüt faizini aşan bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu durumda borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür....
İNCELEME VE GEREKÇE: Davacı dava dilekçesinde temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar talebinde bulunmuştur. Munzam zarar borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Başka deyişle; temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı zarar şekilde tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunun 122. maddesi kapsamında munzam zararın talep edilebilirliği bir şartı da alacaklının mevcut olan zararını açık ve somut bir şekilde ispat etmesi gerekir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının ispatlanması gerekir. Bu açıklamalar ışığında davacının zararını somutlaştırarak zarar iddiasını ispat edecek delilleri ortaya koyması gerekir....
İcra Müdürlüğü'nün 2013/27080 E. sayılı dosyası ile tahsil edilmiş olup, tahsil tarihi itibarıyla oluşan ve tahsil edilen faiz ile karşılanamayan munzam zararımızın bilirkişi incelemesi ile tespitine ve şimdilik 1000,00 TL munzam zarar alacağının davalı bankadan hükmen tahsiline, hüküm altına alınacak alacağımıza munzam zararın oluştuğu 21/07/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanun gereğince temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmesini istemiştir. CEVAP : Davalı Ing Bank vekili cevap dilekçesini tekrarlayarak özetle; Off-Shore munzam zarar davalarına ilişkin olarak Yargıtay 11....
İNCELEME VE GEREKÇE:Davacı dava dilekçesinde temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar talebinde bulunmuştur. Munzam zarar borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Başka deyişle; temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı zarar şekilde tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunun 122. maddesi kapsamında munzam zararın talep edilebilirliği bir şartı da alacaklının mevcut olan zararını açık ve somut bir şekilde ispat etmesi gerekir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının ispatlanması gerekir. Bu açıklamalar ışığında davacının zararını somutlaştırarak zarar iddiasını ispat edecek delilleri ortaya koyması gerekir....
-Dava, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 105'inci maddesine dayanan munzam zarar istemine ilişkindir. Munzam zarara dayanan talep hakkı, esas itibariyle bir alacak hakkıdır ve 818 sayılı BK'nın 105'inci maddesinde zamanaşımı yönünden ayrık bir düzenleme bulunmadığından bu alacağa da 818 sayılı BK'nın 125'inci maddesindeki, on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Bu nedenle, munzam zarar davasının açıldığı tarihten geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, bu süre dışında kalan zarar bölümü ise zamanaşımına uğramıştır....