Bu halde TBK'nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır. Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi ,soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün değildir....
----Esas ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla ---- piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan ------ --- değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez....
Diğer taraftan; munzam zarar veya faizi aşan zarar borçlar Kanunun 105. maddesinde ifade edildiği üzere süresinde ifa edilmeyen para borcunda temerrüde düşen borçlunun sorumluluğunun sonucudur. Munzam zarar ancak alacaklının borçlunun kusurundan dolayı temerrüdü halinde bir miktar faize hükmedilmişse ve ancak alacaklının zararı faizle karşılanamıyor ise alacaklının zararı nedeniyle istenebilir. Ayrıca Yargıtay uygulamasına göre munzam zararın varlığını alacaklı somut olarak kanıtlamalıdır. Olayımızda ise bilirkişiler buldukları ecrimisil tutarına davacının böyle bir şekilde iddia ve talebi olmadığı halde %80 oranında ve ticari gelir kaybı adı altında zarar kalemi ilave ederek munzam zararı bulmuş mahkemece de bilirkişilerin bu görüşü paylaşılmıştır. Değinilen hesaplama yönteminin yukarıda kısaca ifade edilen munzam zarar kavramıyla kuşkusuz bir ilişkisi yoktur....
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya ait araç ticari değil hususi kullanıma tahsis edilmiş bir araç olduğundan davanın ticari dava niteliği taşımadığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davanın mahiyeti itibarı ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97.maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, taleplerin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, davacı tarafın munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, Yargıtayın istikrarlı kararlarının munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğu, sigorta hukuk prensibi itibarı ile davalı şirketin sorumluluğunun mal varlığında riziko anında meydana gelen azalma ile sınırlı olup munzam zarar kavramı ile sorumluluk sigortası...
HD.nin 04/03/2019 tarih ve 2018/1494 E. 2019/932 K.) belirterek, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00.-TL'sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. CEVAP: Davalı taraf davaya cevap vermemiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi zararların zamanında ve davalının kusuru ile giderilmemesi nedeniyle, geç ödenen tazminattan kaynaklı aşkın zararın giderilmesi talebine ilişkin tazminat davasıdır. Davalı davaya cevap vermediğinden, taraflar arasında uzlaşılan bir nokta bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; davacının aşkın zararının bulunup bulunmadığı, var ise bu zararın davalının kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, munzam zarar koşullarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır....
Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmemiş ve borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Munzam zarardan sorumluluk, borçlunun temerrüde düşmekteki kusuruna dayanan bir sorumluluk olup kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlunun temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlü olup borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını kanıtlayarak munzam zarar sorumluluğundan kurtulabilir....
ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür", ------ vurgulandığı üzere munzam zarar sorumluluğunun kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucu olduğunu ve alacaklının zararının faizi aşan bölümü olduğunu , borçlunun para borcunun vadesinde ödemediğinde---- oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen ----- ödeme yükümü altına gireceğini, anılan kanun maddesi uyarınca borçlunun, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, kaldı ki burada ---- borçlu olan sigorta şirketinin tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu , ----- ayrıntılı anlatıldığı üzere ----- düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkili yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davanın kabulüne , müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik ----- davalıdan...
ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür", ------ vurgulandığı üzere munzam zarar sorumluluğunun kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucu olduğunu ve alacaklının zararının faizi aşan bölümü olduğunu , borçlunun para borcunun vadesinde ödemediğinde---- oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen ----- ödeme yükümü altına gireceğini, anılan kanun maddesi uyarınca borçlunun, alacaklının temerrüt faizini aşan zararını karşılamakla yükümlü olduğunu, kaldı ki burada ---- borçlu olan sigorta şirketinin tazminat alacağını ödemeyerek kusuru ile borcun tahsil edilmesini engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu , ----- ayrıntılı anlatıldığı üzere ----- düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkili yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davanın kabulüne , müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik ----- davalıdan...
zararına ilişkin talepleri ile ilgili kesinleşmiş bulunan ---- dosyasının incelenmesinde, yapılan munzam zarar hesabı ve ödemeler nazara alınarak, denkleştirici adalet yöntemine göre munzam zarar hesabı yapılmıştır....
Burada alacaklının uğradığı zarara ek zarar (munzam zarar) denilmektedir. Munzam zarar “borçlu temerrüde düşmeden borcunu zamanında ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüdün sonunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farkın temerrüt faizi ile karşılanmayan, onu asan bölüme tekabül eden zarar” şeklinde tanımlanmaktadır (Uygur, 2003: 3427). Kanunda, geçmiş günler faizini aşan zararın türü ve niteliği konusunda bir açıklık yoksa da, buradaki zararın hukukumuzdaki müspet zarar tanımlamasıyla eşdeğer olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca bu zararın, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki fark; temerrüt faizi ile karşılanamayan zarar olarak tanımlanabilir. Böyle bir zarar, her somut olayın özelliğinden kaynaklanabilir....