Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın tespiti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Somut olayda Mahkemece, Zonguldak İli, ... Köyü 121 ada 4 nolu parsel üzerinde bulunan bir kısmı 3 katlı, bir kısmı tek katlı yaklaşık 1500 m² büyüklüğünde olan ve tavuk çiftliği olarak kullanılan bina ve müştemilatının mülkiyetinin davacılar adına tespitine karar verilmiştir. Davaya konu muhdesatın davacılar tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın mülkiyetinin davacılara ait olduğunun tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır....
Turizm Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’ne sattıkları, tarafların artık taşınmazda paydaş olmadıkları, açılan ortaklığın giderilmesi davasında da taraf sıfatlarının kalmadığı, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı…” gerekçesiyle bozulmuştur. 3. Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılmasında hukuki yarar kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ A. Temyiz Yoluna Başvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır. B. Temyiz Sebepleri 1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın açıldığı tarihe göre değerlendirme yapılması gerektiğini, kararın hatalı olduğunu, davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının da hatalı olduğunu savunmuştur. 2....
Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Diğer yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/II. maddesi, muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetine ve tapunun beyanlar sütununda gösterilmesine izin veren özel yasal düzenleme getirmiştir. Anılan kanun maddesinde, taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebileceği belirtilmiştir. Kadastro Kanunu, kadastro bölge ve çalışma alanlarında üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanan özel nitelikli bir kanundur. 33. maddesinde, kadastro Kanunu'nun uygulandığı alanların dışında da uygulanabilecek genel nitelikli maddelere yer verilmiştir. 19. madde, genel nitelikli maddeler arasında sayılmamıştır....
Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti talebinin, muhdesatı meydana getirenin tespiti isteğini de kapsadığı kabul edilmelidir. Bu nedenle, muhdesatın mülkiyetinin davacı tarafa ait olduğunun tespiti yerine muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. c)Diğer yandan, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “Beyanlar” başlıklı 1012/2, 3. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır. Tapu Sicili Tüzüğü'nün 60.maddesine göre de, kütüğün beyanlar sütununa, mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar tarih ve yevmiye numarası belirtilerek yazılır....
Bu olgu gözönüne alındığında, kural olarak ve aksine bir hüküm bulunmadıkça taşınmaz üzerindeki muhdesatların mülkiyetinin tespiti dava edilemeyeceği gibi mahkemelerce de muhdesatların taşınmazın arzına malik olanlar dışında başka bir kişiye ait olması sonucunu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, çoğun içinde azın da bulunduğu, muhdesatın mülkiyetinin tespiti isteminin, muhdesatın meydana getirildiğinin tespiti istemini de içerdiği göz önüne alındığında, mülkiyet tespiti istemiyle açılan davalarda, koşulların varlığı ve davanın kanıtlanması halinde davaya konu muhdesatların davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davaları kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda verilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak bu davalar ancak belirli koşulların oluşması halinde açılabilen ve uygulama alanı sınırlı olan davalardandır....
Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın, arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın mülkiyetinin aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin veya aidiyetinin tespitine karar verilmesi gerekir. Diğer taraftan, tapu sicillerinin tutulması, kamu düzeni ile ilgili olup re'sen gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, TMK'nın 1007. maddesi gereğince kusursuz sorumluluk ilkesi çerçevesinde tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Hazine sorumludur....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/232 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve davanın halen derdest olduğunu, bahse konu ortaklığın giderilmesi davasında yapılan keşif sırasında, bilirkişilerin taşınmazların bedelini, üzerlerinde bulunan tüm muhdesat ile birlikte ve hissedarlara düşecek payları belirtir şekilde tespit ettiklerini, hisseleri oranında yapılan bu tespitlerin mülkiyeti tamamen müvekkiline ait olan muhdesatları da kapsadığını, bu nedenle muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açma zorunluluğu hâsıl olduğunu, müvekkilinin dava konusu 523 ada, 8 parsel üzerindeki inşai ve zirai muhdesatlarda tek başına hak sahibi olduğunu, inşai ve zirai tüm muhdesatların müvekkilinin babası ... tarafından yapıldığını ve dikildiğini, bu nedenlerle davalarının kabulü ile Antalya İli, ... ilçesi, Çamyuva Mahallesi, ... Mevkii, 523 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan inşai ve zirai muhdesatın müvekkiline ait olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir. II. CEVAP 1....
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.03.2015 tarihinde verilen dilekçe ile muhdesatın aidiyetinin tespiti ve tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.09.2020 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KARAR Dava, muhdesatın aidiyetinin tespiti ve tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili; dava konusu edilen ve tescil harici bırakılan taşınmazdaki ağaçların müvekkilleri tarafından dikildiğini, davalı ...’nin kanal geçirmek suretiyle ağaçları kestiğini belirterek, ağaçların müvekkillerine ait olduğunun tespitine ve doğan zarar nedeniyle 2.500 TL’nin davalı ...’den alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur....
Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava, taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Unsurları 1086 Sayılı HUMK’un 237. maddesi hükmünde belirtilen kesin hüküm, kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca yargılamanın her aşamasında öne sürülebilen, istek olmasa bile mahkemelerce de kendiliğinden gözetilmesi gereken bir dava şartıdır. Görülen dava, 96 ada 17 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın davacıya aidiyetinin tespiti istemi ile açılmıştır. Dava konusu taşınmazın arsa niteliği ile ...... Vakfı adına tapuya kayıtlı olduğu, getirtilen ...... Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.10.2006 tarih 2005/205-185 E.K. sayılı dosyası içeriğinden davacı ... Bölge Müdürlüğü tarafından davalı ... aleyhine el atmanın önlenmesi ve muhdesatın Kal’i istemi ile dava açıldığı ve mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın da 16.05.2009 günü kesinleştiği anlaşılmaktadır....
Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteği, muhdesatı meydana getirenin tespiti isteğini de kapsadığı kabul edilmelidir. Bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, karar verilmesi gerekir. Mahkemece muhdesatın halefiyet gereğince davacı tarafından yapıldığının tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken muhdesatın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır. 2- 6100 Sayılı HMK'nun 297/1- 2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir....