Dava; iddianın ileri sürülüş şekline göre sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı tazminat isteğine ilişkindir. Her ne kadar dava; mahkemece, muhdesatın tespiti ve tazminat niteliğinde objektif dava birleşmesi olarak değerlendirilmişse de sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davası içerisindeki tespit isteğini içerdiğinden mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dava konusu 317 parsel 06.05.2003 tarihinde paylaşma (taksim) yoluyla davalı ... adına tescil edilmiştir. Dosya içeriğine göre iş bu taşınmaz 21.06.1973 tarihinden beri tapuludur. Dava dışı 316 parsel ise bağış yoluyla 22.03.1984 tarihinde davacı ... adına tescil edilmiştir. Davacı tarafından 1987 ve sonraki tarihlerde dava konusu ağaçları kendine ait dava dışı 316 parsel olarak düşündüğü dava konusu 317 parsele dikip yetiştirmiştir. Ağaçların dikildiği tarih itibariyle 316 ve 317 parsel sayılı taşınmazlar tapuda kayıtlı olup çapa bağlıdır....
Kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespitinin istenemeyeceği, muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerektiği, somut olaya bakıldığında; dava konusu 356 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına kayıtlı olup, davacının taşınmaz üzerinde kayıt maliki ya da paydaş olmadığı, kural olarak bu tür muhdesatın tespiti davalarının, paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlarda, tapu paydaşları arasında hukuki yararın bulunması durumunda görülen bir dava olduğu, malik olmayan davacıların, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunmaları mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı..." gerekçesiyle; istinaf başvurusunun H.M.K.nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ A....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti Ve Muhdesat Bedelinin Tahsiline Yönelik Alacak Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 25.06.2020 tarihli ve 2016/18490 Esas, 2016/18490 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti....
Duraksamadan belirtmek gerekir ki; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre bütünleyici parça niteliğindeki muhtesatların mülkiyeti kural olarak arzın mukadderatına tabidir. Taşınmazın arzının maliki olan paydaşlar tapu payları oranında taşınmaz üzerindeki muhtesatların da maliki sayılırlar. Somut olayda davalı tarafın, taşınmaz üzerindeki muhdesat meydana getirildikten sonra ve taşınmaz açık artırma şartnamesindeki esaslar uyarınca (icra maarifetiyle) taşınmazda paydaş olduğuna göre, bu satın alma ile üzerindeki muhdesatın bedelini de ödeyerek taşınmaza sahip olduğu tartışmasızdır. Bu halde sebepsiz zenginleşen tarafın taşınmazdaki payını davalıya satan kişiler olduğu, davacı tarafın ise ancak o kişilere karşı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre alacak davası açma hakkının doğduğu kuşkusuzdur. Bu nitelikteki dava ise eda davası niteliğindedir....
Mahkemece muhdesatın aidiyetinin tespitine yönelik talep için hukuki yararının bulunmaması sebebiyle reddine karar verilmesi doğru olmuştur.Bu hususa ilişkin istinaf başvurusunun reddi gerekmektedir. Davacı tarafın terditli sebepsiz zenginleşmeye istinaden alacak talebinin değerlendirilmesinde; Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir tarafın mal varlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. İade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu muhdesatın yapıldığı anda ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği ileri sürülmez. Zira, vücuda getiren tarafından kullanılan muhdesatın taşınmaz maliklerine herhangi bir katkısı bulunmamaktadır. Ekonomik yönden zenginleşme ve fakirleşmenin, satış suretiyle taşınmazdaki ortaklığın giderildiği anda gerçekleştiğinin kabulü gerekir....
Bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir. Tapu maliki olmayan davacının muhdesatın tespiti isteğine gelince, kural olarak, malik olmayan davacının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre taleple bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Kamulaştırma ve kentsel dönüşümle ilgili durumlarda muhdesatın tespiti davasının, muhdesatı meydana getiren üçüncü kişi tarafından da açılması mümkündür....
Bu halde sebepsiz zenginleşen tarafın taşınmazdaki paylarını davalıya satan kişiler olduğu, davacı tarafın ise ancak o kişilere karşı B.K.'nun 60/1. maddesinde öngörülen haksız zenginleşme hükümlerine göre alacak davası açma hakkının doğduğu kuşkusuzdur. Bu nitelikteki dava ise eda davası niteliğindedir. Öğretide ve uygulamada eda davası açılmasının mümkün bulunduğu hallerde tespit davasının açılmasına yasal olanak bulunmamaktadır. O halde, mahkemece bu olgular dikkate alınarak davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek ve yasal düzenlemeler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Nazif Serin'in temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin ödenen 201,75 TL harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 21.09.2010 gününde oybirliği ile karar verildi....
Bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği, öte yandan; bina değerini artıran faydalı ve zorunlu işler nedeniyle yapılan giderlerin de iyileştirme gideri olup, koşullarının varlığı halinde yapılan bu giderlerden kendi payına düşen kısmının taşınmazın diğer paydaşlarından sebepsiz zenginleşme kurallarına ve B.K. 61 ve onu izleyen maddeleri hükmüne göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği tartışmasızdır. Alacak davası açarak, yapılan giderlerden payına düşeni diğer paydaşlardan isteme hakkı mevcut iken iyileştirme giderlerinin tespitini istemekte hukuki yarar olmadığı gibi, ahlaki ödev niteliğinde yapılan harcamaların da tespit davasına konu edilemeyeceği kuşkusuzdur....
Asliye Hukuk Mahkemesi KARAR Dava adi ortaklıktan doğan alacak ve ecrimisil davası olarak açılmış ise de, taraflar arasında görülen İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/403 esas 2004/600 karar sayılı dosyasında aynı iddia ile görülen mülkiyetin tespiti ve ecrimisil davasında Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2004/2286 esas 2004/3026 karar sayılı ilamına ve bu ilama uyularak verilen karara göre adi ortaklık olmadığı, davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre alacağını isteyebileceği belirtilerek arsa payı üzerinden ecrimisile hükmedildiğinden, kesinleşen bu duruma göre, dava sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacak ve ecrimisil davasıdır. Buna göre dosyanın temyiz incelemesini yapma görevi Yargıtay 3. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ:Dosyanın görevli Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 10.3.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....
aidiyetinin tespiti ile beyanlar hanesinde gösterilmesi, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davalarının ise esastan reddine karar verilmiştir....