Davalı paylaşmanın yapıldığına delil olarak davacının miras bırakanı ... tarafından 3. kişiye zilyetliğin devrine ilişkin 04.08.1994 tarihli noter senedi ile yine davacının miras bırakanına isabet ettiğini ve 3. kişilere devredildiğini belirttiği ve dosya arasına da tutanakları getirtilen taşınmazları ileri sürmüştür. Kural olarak ortak miras bırakanın ölüm gününden sonra, mirasçıları arasında yöntemine uygun bir paylaşmanın varlığından söz edilebilmesi için, ortak miras bırakanın ölüm gününden sonra, tüm mirasçılarının bir araya gelerek terekeyi kendi aralarında pay etmeleri, her bir mirasçının, kendi payına düşeni aldıktan sonra, terekedeki diğer miras haklarından vazgeçmesi gerekir. Mahkemece davalı tarafından delil olarak ileri sürülen hususlar yeterince araştırılmadığı gibi esasen paylaşmanın varlığına dair yapılan araştırma da yetersizdir....
bölümleri sağlıklı biçimde belirlendikten sonra mirasçılar arasında yöntemine uygun şekilde paylaşılıp, paylaşılmadığı saptanmalı, bu konuda araştırma ve soruşturma yapılırken, kural olarak mirasçılar arasında yöntemine uygun bir paylaşmanın varlığından söz edilebilmesi için ortak miras bırakanın ölüm gününden sonra tüm mirasçılarının bir araya gelerek terekeyi kendi aralarında paylaşmaları, her bir mirasçının kendi miras payına düşeni aldıktan sonra terekedeki diğer miras haklarından vazgeçtiğinin belirlenmesi gerekeceği düşünülmeli, paylaşmada her bir mirasçıya eşit yüzölçümde ve aynı verimlilikte taşınmaz mal isabet etmesinin paylaşmanın koşulu olmadığı düşünülmeli, paylaşma yapılmış ise ortak miras bırakanın tüm terekesi tespit edilmeli, diğer mirasçıların miras paylarına karşılık terekeden kendilerine ne verildiği belirlenmeli, bu konuda da yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, terekeye dahil dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlar bulunup bulunmadığı araştırılmalı...
bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazandıkları, kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçıların, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazandıkları ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu oldukları, atanmış mirasçıların da mirası, miras bırakanın ölümü ile kazandıkları, yasal mirasçıların, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlü oldukları belirtilmiş, 605’inci maddesinde, yasal ve atanmış mirasçıların mirası reddedebilecekleri, ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen belirlenmiş ise, mirasın reddedilmiş sayılacağı bildirilmiş, 606’ncı maddesinde, mirasın, üç ay içinde reddolunabileceği, bu sürenin, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri kanıtlanmadıkça miras bırakanın ölümünü öğrendikleri, vasiyetname ile atanmış mirasçılar...
Dava miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil isteğinden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesi üzerine iş bu karar davacı tarafından istinafa konu edilmiş ise de, Türk Medeni Kanunu'nun 676. Maddesi uyarınca miras ortaklığına (terekeye) dahil taşınmazlara ilişkin miras taksim sözleşmesinin geçerliliği için tüm mirasçıların katılımı ile adi yazılı şekil yeterlidir. Miras paylaşımı (taksim) ancak taksim sözleşmesinin yapıldığı sırada miras ortaklığına dahil, paylaşılmamış olan miras mallar için söz konusudur. Paylı mülkiyete dönüştürülmüş ya da diğer mirasçıların oluruyla bir veya birkaç mirasçı adına tescil edilen durumlarda miras taksim sözleşmesi yapılması sonuç doğurmaz. Hemen belirtilmelidir ki, TMK'nin 676. maddesinde öngörülen yazılı şekil, bir ispat koşulu değil, geçerlilik koşuludur....
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların ortak miras bırakanı M......'ın 47 ada 93 parsel sayılı taşınmazını 16.07.2003 tarihli resmi akitte davalı kızına satış yoluyla devrettiği; 26.08.2007'de ölünce,geride mirasçısı olarak eşi, 4 kızı ve 1 oğlu kaldığı görülmektedir. Mahkemece, miras bırakanın, sağlığında tüm çocukları lehine kazandırmalarda bulunduğu, paylaştırma amacıyla hareket ettiği, mal kaçırma kastının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de, miras bırakan, sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur....
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan ...’nın 19/06/2010 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı eşi ..., davalı oğlu ... ile dava dışı kızı ...’den olma torunlarının kaldığı, miras bırakanın, 2776 parsel sayılı taşınmazı 17/05/2010 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, yargılama sırasında davacının kısıtlandığı ve vasinin davaya devam ettiği, temyiz incelemesi sırasında da davacının 01/07/2016 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/68 E - 1998/273 K sayılı veraset ilamında belirtilen payları oranında davacı ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 576.maddesinde “Miras, malvarlığının tamamı için miras bırakanın yerleşim yerinde açılır. Miras bırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.” düzenlemesi getirilmiştir. Madde gerekçesinde ise; “miras malları nerede bulunursa bulunsun, miras işlerinin tek elden, yani aynı mahkeme tarafından yürütülmesinin uygun olacağı” düşüncesi ifade edilmiştir. Ayrıca “miras bırakanın ister ölüme bağlı tasarrufları, isterse sağlararası tasarruflarının” bu madde hükmüne tabi olduğu açıklanmıştır.Her ne kadar madde metninde vasiyetnamenin yerine getirilmesi davaları yer almıyorsa da gerek ......
Bir kısım davalı tanıkları davacının yakın miras bırakanı ve babası ...'nin miras payını kardeşi ...oğlu ...'e (davalılının sağ olan babasına) sattığını, bazı davacı tanıkları ve mahalli bilirkişiler de satışın olmadığını, bilmediklerini ve duymadıklarını beyan etmişlerdir. Mahalli bilirkişi ve tanık beyanları arasında satışa ilişkin çelişkiler giderilmemiş ise de, dava konusu taşınmazın kök muris Bekir'den kalıp, mirasçılar arasında taksim edilmediğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının kök miras bırakanı ve dedesi ...Koyunoğlu 03.05.1977 tarihinde ölmüştür. Miras bırakanın ölüm tarihine göre, TMK.nun 701.maddesi gereğince terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Dava konusu taşınmazın miras yoluyla intikal ettiği, taksim yapılmadığı ve mirasçılık belgesine göre de, davacı dışında başka mirasçılar bulunduğu saptanmıştır.Davalı ...'...
dan kaldığı yönünde yanlar arasında bir uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın ortak miras bırakanın ölüm gününden sonra mirasçıları arasında yöntemine uygun şekilde bir paylaşmanın yapılıp yapılmadığı yönünde toplandığını, kural olarak ortak miras bırakanın ölüm gününden sonra mirasçıları arasında yöntemine uygun bir paylaşmanın varlığından söz edilebilmesi için ortak miras bırakanın ölüm gününden sonra, tüm mirasçılarının bir araya gelerek terekeyi kendi aralarında pay etmeleri, her bir mirasçının kendi payına düşeni aldıktan sonra terekedeki diğer miras haklarından vazgeçmesi koşuluna bağlı olduğu, saptanan dava niteliği ile az yukarıda vurgulanan hukuksal olgular da dikkate alındığında yerel mahkemece yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin, olaylara dayanmayan soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu beliritldikten sonra sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle ortak...
, ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen belirlenmiş ise, mirasın reddedilmiş sayılacağı bildirilmiş, 606’ncı maddesinde, mirasın, üç ay içinde reddolunabileceği, bu sürenin, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri kanıtlanmadıkça miras bırakanın ölümünü öğrendikleri, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlayacağı açıklanmış, 610’uncu maddesinde, yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçının, mirası kayıtsız koşulsuz kazanmış olacağı, ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan, ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçının, mirası reddedemeyeceği hüküm altına alınmıştır....