Mahkemece yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; taraflar arasında boşanma davası açılmakla tarafların ayrı yaşama hakkının doğduğu sabit olmakla birlikte davalının mülkiyet hakkına dayalı olarak taşınmazdan istifade ettiği anlaşılmakla davacının taşınmazda mülkiyet hakkının bulunmadığı gibi davaya konu taşınmaz her ne kadar tarafların aile konutu olsa da bu konutun boşanma davası nedeni ile tedbir şeklinde kim tarafından ne şekilde kullanılacağı hususunda aile mahkemesi tarafından verilen bir tedbir kararı olduğuna yönelik taraflarca bir iddianın da ileri sürülmemiş olması nazara alındığında bu şekilde davacı lehine bir tedbir olduğuna yönelik dava dosyasında bir iddia ve delil bulunmadığı da nazara alındığında taşınmaza aile konutu şerhi bulunmasının davacıya ecrimisil isteme hakkı vermeyeceği göz önüne alınarak mahkemece kayda değer verilmek sureti ile davanın reddine karar verilmesi hukuka uygun olduğundan davacı tarafın istinaf talebinin HMK'nın 353/1- b.1 maddesi uyarınca esastan...
Ortaklık mallarında eşler arasında elbirliği mülkiyet esası geçerli olmaktadır. Eşlerin her biri ortaklığa koydukları malların miktarı ne olursa olsun, ortaklık malları üzerinde yarı paya sahip olurlar. Böylece genel mal ortaklığında eşlerin ortaklığa koydukları mallar üzerindeki bağımsız mülkiyet hakları ortadan kalkar. Artık eşler, ortaklık mallarında yarı yarıya elbirliği mülkiyet halinde malik olurlar. (743 sayılı TKM. m.629, TMK. m.701) Mal ortaklığı rejiminde yasal kural, yarı yarıya paylaşım olmakla birlikte bunun yerine sözleşmeyle başka bir paylaşım yöntemini de kabul edebilirler. Ölüm halinde tasfiye yapılırken kural olarak, ortaklık malların yarısı sağ eşe, kalan yarısı da sağ kalan eşin miras hakkı saklı kalmak üzere ölenin mirasçılarına geçer (743 TKM m. 221, 222, TMK. m.276). Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Eşler, 20.07.1959 tarihinde evlenmiş, mal rejimi ...'un 02.03.2004 tarihinde vefatı ile sona ermiştir (TMK m. 225/1)....
Öte yandan, davalının taşınmazın aile konutu olduğu yolundaki savunmasının kayıt maliki davacı ile davalı (ve eşiyle) arasında hukuki bir ilişki kurulmadığına göre davacıyı bağlamayacağı ve önem ifade etmeyeceği de tartışmasızdır. O halde, davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söylenemez. Diğer taraftan; davacının oğlu ile davalının ayrı yaşamakla birlikte evliliklerinin devam etmekte olmasının davacının mülkiyet hakkı karşısında taşınmazı davalının kullanmasının haklı ve geçerli nedeni olarak kabul edilemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2009/1-401 Esas, 2009/473 Karar) Hal böyle olunca, davacı ...'nın mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle, dava konusu taşınmaza davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı ve yerinde olmayan gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır....
den hastane raporu istemediğini, aile konutu üzerine konulan ipotek işlemindeki ...'in eş muvafakatinin hukuka uygun olmaması sebebiyle ipotek işleminin geçersiz olduğunu, bu nedenlerle 23/07/2014 tarihli muvafakatnamenin geçersizliğinin tespit edilerek ipotek işleminin ve taşınmazın satış işleminin yapıldığı İstanbul ... İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyasındaki satışın iptaline, taşınmazın 2014 yılında aile konutu olması sebebiyle davalı bankaya verilen ipoteğin TMK 194. Maddesi gereğince terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. CEVAP: Davalı vekili, müvekkili bankanın taşınmaz üzerinde ipotek hakkına sahip olmasından ötürü İstanbul ......
Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, malların 2002 yılından sonra edinildiği, bilirkişi raporu ile davacının katılma alacağının güncel değerlerinin toplam 317.825,00 TL olarak belirlendiği, belirlenen bu rakam aynı zamanda terekeye ait bir borç olduğundan davacının 1/4 miras payının düşülmesi gerektiği, ana dosyada hüküm altına alınan 91.760,00 TL'den bunun düşülmediği, bu durumda ana dosyada davacının miras payının düşülmesi ve davalıların sorumlu oldukları miktarın net olarak belirlenmesi gerektiği, birleşen dosyanın ise ek dava şeklinde açıldığı, güncellenen değerlere göre harcın tamamlandığı ve davacının miras payının düşüldüğü, tapu iptali ve tescil talebi yönünden verilen kararın kesinleştiği gözden kaçırılarak sehven aile konutu şerhi yönündeki talebin reddi yönünden yeniden hüküm tesis edildiği gerekçesiyle asıl dava yönünden; 675 ada 1 parsel 14 nolu bağımsız bölüm aile konutu niteliğinde olmadığından davacının...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Aile Konutu Şerhi Konulması - İpoteğin Kaldırılması Taraflar arasındaki “aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması ve tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmasına" ilişkin davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı şirket tarafından şerhle ilgili karar yönünden; davacı tarafından da ipoteğin kaldırılması talebi hakkında verilen karar yönünden temyiz edilmekle, evrak okundu. Gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı şirket; kararın, yalnızca taşınmazın tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmasına ilişkin bölümünü temyiz etmiştir....
TMK'nın 194. maddesi hükmü uyarınca taşınmazın sicil kaydı üzerine konulan aile konutu şerhinin evlilik birliğinin devamı süresince hukuki netice doğuracağı, taşınmazın eşlerin paylı mülkiyetinde bulunmasının aile konutu şerhi yönünden bir öneminin bulunmadığı, evliliğin son bulması ile şerhin sağladığı hakların ortadan kalkacağı tartışmasızdır. Boşanma davası açıldıktan sonra eşlerden biri ayrı yaşama hakkı nedeniyle konutu terketse bile bu durum, konutun, aile konutu olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Ancak, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren, Türk Medeni Kanunu'nun 683. ve Anayasa'nın 35. maddesinden kaynaklanan davacının mülkiyet hakkı karşısında, şerhin şeklen var olması hüküm ifade etmez....
TMK'nın 194. maddesi hükmü uyarınca taşınmazın sicil kaydı üzerine konulan aile konutu şerhinin evlilik birliğinin devamı süresince hukuki netice doğuracağı, taşınmazın eşlerin paylı mülkiyetinde bulunmasının aile konutu şerhi yönünden bir öneminin bulunmadığı, evliliğin son bulması ile şerhin sağladığı hakların ortadan kalkacağı tartışmasızdır. Boşanma davası açıldıktan sonra eşlerden biri ayrı yaşama hakkı nedeniyle konutu terketse bile bu durum, konutun, aile konutu olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Ancak, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren, Türk Medeni Kanunu'nun 683. ve Anayasa'nın 35. maddesinden kaynaklanan davacının mülkiyet hakkı karşısında, şerhin şeklen var olması hüküm ifade etmez....
HMK'nın 4. maddesinde münhasıran Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına giren miras payına mahsuben aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesine ilişkin olan ve 20.06.2016 tarihinden sonra verilen kararlar temyiz kanun yoluna tabi değildir. Bu nedenle temyiz dilekçesinin reddiyle dosyanın mahalline iadesine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK'nın 362/1-b maddeleri uyarınca davacı vekilinin temyiz talebinin reddine, dosyanın mahalli mahkemeye İADESİNE, 05.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 04/10/2022 NUMARASI : 2021/718 ESAS-2022/620 KARAR DAVA KONUSU : Katılma Alacağı, Aile Konutu Şerhi Konulması KARAR : Yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm hakkında istinaf talebinde bulunulmakla; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müteveffa T1 12/10/2017 tarihinde vefat ettiğini, evlilik birliğinde Antalya ili Kepez ilçesi Duraliler Mahallesi 10785 ada 4 parseldeki taşınmazın davalı adına kayıtlı olup aile konutu olduğunu, murisin ölümü ile geride bankada parası kaldığını, ayrıca aile konutu olan Kepez'deki taşınmazın edinilmiş mal olduğunu belirterek davacının muristen kalan taşınmaz ve bankadaki para üzerinde katılma alacağı ve değer artış payı alacak oranının tespiti ile, Kepez ilçesi Duraliler Mahallesi 10785 ada 4 parseldeki taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesi isteminde bulunmuştur....