Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır....
Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır....
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Sayılı dosyası Menfi Tespit davası olduğunu, Menfi Tespit davalarının niteliği gereği ve yasalarımızca da kesinleşmeden takip konusu yapılamayacak kararlardan olduğunu, HMK 367/1'de kesinleşmeye bağlı kararlar belirlenmiş olmakla birlikte, kesinleşmeden icra takibine konu olamayacak kararların da ayrıca yasalarımızda belirtildiğini, İ.İ.K md 72/5 uyarınca menfi tespit davası kesinleşmeden icra takibine konu edilemeyeceğini, bahsi geçen karar incelendiğinde toplam üç adet davacı olduğunu, davalı dışında diğer muhattaplar için borçlu olmadığının tespiti yapıldığı da açık şekilde karara geçmekle, bu davanın menfi tespit davası olduğunun aşikar olduğunu, Menfi tespit davaları da açık kanun maddesi ve Yargıtay kararları uyarınca da kesinleşmeden icra takibine konu edilemeyeceğini, müvekkili banka lehine başlatılan takip dosyasında doğal olarak kesinleşme şerhi de bulunmadığını, mahkeme tarafından, ilgili icra dosyasına konu edilen kararın İstirdat davası şeklinde yorumlanmasının hatalı olduğunu...
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....
Dava, kambiyo senedininden kaynaklı İİK'nın 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Mahkemece, tarafların arabuluculuğa başvurmaması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, menfi tespit davasının arabuluculuğa tabi olup olmadığı, mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 13.02.2020 T.2020/85-454 E.K. Sayılı kararında; " HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir....
İcra ve İflas Kanunu’nun 72/son maddesine göre menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının ikametgâhı mahkemesinde de açılabilir. Bu madde hükmüne göre menfi tespit ve istirdat davaları ile ilgili yetki düzenlemesi kamu düzenine ilişkin değildir. 6100 sayılı HMK'nın "Yetki itirazının ileri sürülmesi" başlıklı 19/2. maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz" hükmü yer almaktadır. Somut olayda, davalı vekili tarafından 27.12.2019 tarihli cevap dilekçesinde yetki itirazından bahsedilmemiş olup davalı vekili tarafından 03.01.2020 tarihli dilekçede yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış ise de HMK’nın 19/2. maddesi uyarınca usulüne uygun bir yetki itirazının olmadığı tespit edilmiştir....
Davacı talepleri değerlendirildiği iş bu dava ile ---- Asliye Ticaret Mahkemesinin ----Esas ----Karar sayılı dosyasına konu uyuşmazlık yönünden ayrıca menfi tespit talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, alacaklı tarafından itirazın iptali davası açıldıktan sonra borçlu olan davacı ----tarafından menfi tespit davası açılmıştır. Alacaklının, itirazın iptali davası açmasından sonra, borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur....
Davacı, davalı ...’in İlamsız icra yoluyla yapmış olduğu icra takibine karşı mükerrer ödeme yapmamak için menfi tespit davası açmıştır.Mahkemece de İİK’nun 68. maddesinde belirtilen belgelerden olmayan müstahsil makbuzlarına istinaden yapılan ilamsız takibe davacı tarafından itiraz edilip takibin durması ve süresinde itirazın iptali davası açılmadığı için haczin de kalkmış sayılmasına rağmen durmuş takibe karşı menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. İcra İflas Yasasının 72. maddesinin 1. bendine göre borçlu,icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.Borçlunun itirazı üzerine icra takibinin durması icra takibini ortadan kaldırmaz. Davalılar her zaman alacak davası açar. Böyle bir davaya muhatap alma tahdidi altında olan davacının bu belirsizliği ortadan kaldırmak, uyuşmazlığı kesin hükme bağlamak için menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Menfi tespit Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasına dair karar, davalı ve davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Asıl dava kefilin, birleşen dava kiracının menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davaların kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm birleşen dosya davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hüküm birleşen dosya davacı vekili Av.... ve davalı kiralayan vekili Av. ... tarafından temyiz edilmiş ise de, bu kez davacı ve davalı vekilinin 21.02.2014 tarihli dilekçeleri ile temyiz isteminden feragat ettikleri, vekâletnamelerinde de temyizden feragate yetkilerinin bulunduğu anlaşıldığından vaki feragat nedeniyle temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....