nun 53/1. maddesinde, "Toplantıda hazır bulunup da keyfiyetini tutanağa geçirten veya oyunu haksız olarak kullanmasına müsaade edilmeyen" şeklinde belirtilmiş olup, bu unsurların gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde yapılan incelemede; davacının gündemin hiç bir maddesine şerh vermediği görülmüştür. Ancak davacı; dava dilekçesi ile " Haklarında açılan dava ve açılacak olan davalardan dolayı husumetli olduğum kooperatif başkanı toplantıya katılmamamı oradan ayrılmam gerektiğini belirtti ve benim bu toplantıda oy kullanmama müsaade edilmedi, ben de huzursuzluk olmasın diye toplantıdan ayrıldım..." diyerek, oy kullanmasına müsaade edilmediğini açıklamıştır. Buna karşılık davalı yan "davacı ile aralarında husumet olmasının söz konusu olmadığını, hazirun cetvelini imzaladıktan sonra davacının kendi isteği ile toplantıdan ayrıldığını, varsa kameralardan bu hususun görülebileceğini, hükümet komiserinin buna izin vermeyeceğini" belirtmiştir....
Somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere yokluk hali bulunmadığından ve oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmemesi, çağrının usulsüzlüğü, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmemesi veya toplantıya yetkili olmayan kimselerin karara iştirak etmesi iddiaları da ileri sürülmediğinden kooperatif üyesi olan davacılar ..., ... ve ...'nin dava konusu genel kurulda muhalefet şerhi bulunmaması nedeniyle iptal istemi yönünden de dava açma hakları yoktur. Bu durumda, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, anılan genel kurulda alınan kararın ortaklara ek yükümlülük getirdiği ve bu nedenle nitelikli nisapla alınmadığı gerekçesiyle, yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin verilen karar doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
nin yaklaşık 11 yıl boyunca muvafakati veya herhangi bir itirazı olup olmadığı hususunda bir araştırma yapılmak suretiyle dava hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. Açıklanan nedenle, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle, onamaya ilişkin çoğunluk kararına katılmıyoruz....
Hal böyle olunca; somut olayda, davacı vekilinin dava dilekçesinde belirttiği üzere; davacının, davalının dava konusu yeri kullanmasına izin verdiği sabit olduğuna göre, davalının bu rızanın geri alınmasına kadar kullanımının haksız işgal oluşturmayacağı, bu nedenle Mahkemece davacının yeri edindiği 30.03.2011 tarihinden itibaren belirlenen ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı açıktır. Bu doğrultuda Mahkemece yapılması gereken; tanıkların dinlenerek, tüm delillerle birlikte davacının, davalının dava konusu yeri kullanmasına gösterdiği rızanın ne zaman geri alındığının tespit edilmesi, davalının kullanımının bu tarihten itibaren haksız işgal oluşturacağı gözetilerek, rızanın geri alındığı tarihten dava tarihine kadar ecrimisil belirlenerek karar verilmesidir. Bu hususun gözardı edilerek yazılı şekilde ecrimisile hükmedilmesi isabetli değildir....
DAVA : Genel Kurulu Toplantıya Çağırmaya İzin Verilmesi DAVA TARİHİ : 14/12/2020 KARAR TARİHİ : 07/04/2021 KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/04/2021 Davacı tarafından davalı aleyhine açılan ve ....Asliye Ticaret Mahkemesinin 20..E., K.sayılı tarihli yetkisizlik kararı üzerine mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda; İSTEK : Davacı dava dilekçesi ile; kendisinin ...'nin %51 payına sahip olan hissedarı olduğunu, bu şirketin ... tarihinden beri organ eksikliği nedeniyle şirket genel kurulunun yapılamadığını, organ eksikliğinin giderilememesi halinde TTK'nun 530. maddesi gereği şirketin feshine karar verileceğini, hali hazırda şirketin yönetim kurulunun olmadığını, son yönetim kurulu üyelerinin de aralarındaki husumet nedeniyle bir araya gelemediğini, bu nedenle şirketin genel kurulunun toplantıya çağrılamadığını, şirket ortağı ...'...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde meskenin davalı kiracı tarafından kullanımına son verilmesi ve tahliye istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalılardan H.Hale tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı ...'in 6 nolu bağımsız bölümünü anataşınmazın yönetim planına aykırı olarak bekar öğrenciye (davalı ...'a) kiraya verdiğini ileri sürerek kiracı davalının sözü edilen bağımsız bölümü kullanmasına son verilmesine ve bölümden tahliyesine karar verilmesi istenilmiştir. Dosyada toplanan bilgi ve belgelerden davalı ...'in kat mülkiyetli anataşınmazda 6 nolu bağımsız bölümün maliki olduğu, bu bölümü diğer davalı ...'...
Somut olayda ise, dava konusu inşaata 05.....1994 tarihinde yapı kullanma izin belgesi alınmış ise de fiili teslimin dava tarihinden takriben ... yıl önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan talepler yönünden ise kural, muacceliyetin teslim tarihinde doğmuş ve bu tarihten itibaren BK'nun 126/IV. maddesine göre ... yılın geçmesidir. Şu hale göre, dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı ortada olduğundan, arsa sahibinin açtığı asıl davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir. Yüklenicinin açtığı karşı davada ise, arsa sahibince süresinde ileri sürülmüş bir zamanaşımı defi bulunmadığı gibi, daha sonra sunulan ıslah dilekçesinin ise harcı yatırılmadığından nazara alınması mümkün bulunmamaktadır. Keza, yüklenici tarafça buna karşı verilen cevapta da zamanaşımı definin süresinde olmadığı belirtilerek açıkça karşı konulmuştur....
Düzel'in fazla mesai konusundaki beyanının incelenmesinde ifadesinin kendi çalışmasına özgü olmayıp iş yerindeki genel çalışmasını gösterdiği bu nedenle bu tanığın beyanının diğer tanıklarla birlikte değerlendirilerek fazla çalışma yapıldığının tespit edildiği hafta tatili ve UBGT çalışması yönünden ispat yükünün davacı tarafta olduğu davacı tanıkları da dahil tüm tanıkların UBGT çalışması olmadığını beyan ettikleri hafta tatili çalışması konusunda somut veri sunmadıkları, yıllık izin ücreti yönünden yapılan değerlendirmede yıllık izinlerinin kullandırıldığı ya da karşılığının ödendiğinin ispat yükünün davalı işverende olduğu sunulan belge ve kayıtların incelenmesinden izin formalarına göre davacının kullandığı 7 günlük izin süresinin hakkettiği izinden mahsubu yapılarak hesaplamanın doğru olduğu, izin formları dışındaki belgelerin yıllık izin kaydı olarak değerlendirilmeyeceği ve mazeret izni olarak kabul edilmesi gerektiği prim alacağı konusunda yapılan incelemede 08/02/2015 tarihli protokol...
Davalı Cevabının Özeti Davalı vekili; davacının 18.12.2010 tarihinde işyerinde çalışmaya başladığını, hak ettiği tüm ücretlerin ödendiğini, yıllık ücretli izin, hafta tatili ve genel tatil izinlerini kullanmasına engel olunmadığını; davacının, ... sözleşmesini 31.05.2012 tarihinde haklı neden olmaksızın ... taraflı olarak kendisinin feshettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme Kararının Özeti Mahkemece, toplanan kanıtlara ve aldırılan bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci Kararın davalı tarafından temyizi üzerine karar, Dairemizin 11.....2020 tarihli ve 2017/15314 Esas, 2020/5369 Karar sayılı ilâmı ile; “......
DAVA KONUSU : Alacak (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirket bünyesinde 13.06.2012 tarihinden itibaren çalıştığını, en son Migros Müdürü olarak görev aldığını, aylık net maaşının 11.500,00 TL civarında olduğunu, özverili ve yoğun çalıştığını, yapabileceği işin üzerinde iş verildiğini, yeterli personel çalıştırılmayarak uygun çalışma ortamı sağlanmadığını, keyfi olarak yıllık izinlerinin dahi kullanmasına izin verilmediğini, iş akdi devam edemeyecek hal aldığını, sorumlu bulunduğu mağazada 3 yıldır sürekli olarak eksik personel ile mağazayı idare etmeye zorlandığını, sürekli olarak tutturulamayacak hedefler belirlendiğini, 03.04.2022 tarihinde mail atılarak durumun izah edildiğini, Haziran ayı başında 2....