Davalı ... vekili, televizyonun ticari amaçla alındığını, miktar itibariyle Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğunu, davalının adresi itibariyle mahkemenin yetkisiz olduğunu, TTK'nun 25/3 maddesi gereğince süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, davanın süresinde açılmadığını, husumet itirazında bulunduklarını, manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, faiz talebi ve faiz oranına itiraz ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı TNB vekili, ayıp ihbar sürelerine uyulmadığını, malın servise ilk geldiği tarih itibariyle garanti süresinin dolduğunu, en son televizyonun onarımından sonra 23/02/2009 tarihinde davacının cihazı teslim almadığını, gerekli teknik servis hizmetinin verildiğini, davacının MK 2 maddeye aykırı davrandığını, manevi tazminat ve faiz talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
Öyle olunca, mahkemece yapılacak ...; yeniden uzman bilirkişiler aracılığıyla inceleme yaptırılıp, davacı tarafından imzalanan taşınmaz tespit föyündeki ayıplı işlerin ve daire duvarlarındaki eğriliğin “açık ayıp” niteliğinde olduğu gözetilerek, bu davada talep edilen ayıplı işlerden hangilerinin açık ayıp, hangilerinin gizli ayıp niteliğinde olduğu ayrı ayrı belirlendikten sonra, açık ayıplar nedeniyle davalının sorumlu olmayacağı kabul edilerek, bu kalem istemler yönünden davanın reddine karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu hususlarda gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan, yazılı şekilde açık ayıplar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Gizli ayıplar yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davacı,11.10.2007 tarihinde daireyi teslim almış, 14.11.2008 tarihinde açtığı bu dava ile ayıplı işler nedeniyle bedel indirimi istemiştir....
Davalılar, davaya konu aracın satılması dolayısıyla davanın konusuz kalması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir. Mahkemece, davacının aktif husumet ehliyetinin olmadığı anlaşılmakla davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir. Davacı eldeki davada, davalılardan satın almış olduğu aracın ayıplı olması nedeniyle öncelikle araç bedelinin iadesini istemiş, yargılama aşamasında da ıslah ile ayıp nedeniyle doğan değer kaybının hesaplanarak davalılardan tahsilini talep etmiştir . Mahkemece, dava sırasında davacının aracı satması nedeniyle malik olma sıfatını kaybetmiş olduğundan davaya devam etmesinde hukuki yararının bulunmadığı kabul edilerek davacının husumet ehliyeti olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 4077 sayılı yasanın 4. maddesinin 2.fıkrası gereğince; Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür....
Somut olayda, ilk kararda alınan bilirkişi raporlarına göre araçtaki boya hatasının aracın üretimi sırasında meydana geldiği ve bu ayıbın onarım ile giderilmesinin mümkün olmadığı, yapılacak onarımın araçta ciddi oranda değer kaybına neden olacağı araçta oluşan ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu davacının ayıp nedeniyle bedel indirimi talebi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....
maddi zararın 1.000 TL'sinin kabulüne, ıslahla arttırılan maddi tazminat miktarının zaman aşımı nedeniyle reddine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur....
Davalı-karşı davacı vekili, satılan malların ayıplı olduğunu, müvekkilinin malları sattığı yabancı Next firmasınca malların iade edildiğini bildirerek davanın reddini savunmuş ve ayıp nedeniyle uğradıkları zararın şimdilik 15.000 TL.sinin dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, mallardaki ayıbın açık ayıplardan olduğu, davalının kesmiş olduğu iade faturasının davacıya hangi yolla gönderildiğinin tespit edilemediği, davalının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlayamadığı, taraf defterlerinin 11.136,67 TL.lik iade faturası dışında uyumlu olduğu gerekçeleriyle asıl davanın kabulü ile takibin 11.136,67 TL üzerinden devamına, %40 tazminatın davalı-karşı davacıdan tahsiline; karşı davanın kanıtlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacının davalıdan aldığı malları dava dışı şirkete sattığı, dava dışı şirketin davacıya malların ayıplı olması nedeniyle 09.12.2004 tarihinde reklamasyon faturası kestiği, davacının da davalıya 21.12.2004 tarihinde reklamasyon faturası kestiği, mallarda gizli ayıp bulunduğu ve ayıp ihbarının süresinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 7.941.26....
Davalı vekili, davacıdan satın alınan mermerlerin bir kısmının ayıplı çıkması nedeniyle müvekkilince ayıp ihbarında bulunulduğu ve bu nedenle bakiye borcun ödenmediğini bildirerek davanın reddini savunmuş ve % 40 oranında tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda satıma konu mallarda ayıp bulunmadığı saptandığı gibi davalı yanca süresinde ayıp ihbarında da bulunulmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının 8.194.54 TL.ye yönelik itirazının iptaliyle takip tarihinden itibaren bu miktar asıl alacağa avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, hükmolunan tutarın % 40’ı oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, davacının fazlaya dair ve davalı yanın tazminat isteminin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir....
Yani, tazminat davalarında da ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır....
Yani, tazminat davalarında da ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır....