Kefaletin borçlu eşin yararına olduğu gerekçesi ile eşin iznine tabi olmadığı söylenemez. Kendisi aile bütçesine yük getirmiş olan borçlu kişi, bu kez de eşinin kefil sıfatı ile bir yük daha getirmesine yanaşmayabilir (..., B. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Kefalet Sözleşmesi, İstanbul 2012 s. 177). Bu nedenlerle kefalete rıza gösterecek eşin borçlunun bizatihi kendisi olması nedeniyle eş rızasının aranmayacağı yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Eş rızası alınmaya kefalet geçerli olmadığından icra emrinin iptali yönündeki mahkeme kararının onanması görüşündeyim.13.10.2016...
suretinin imza karşılığı verildiği, tarafların tacir olduğu, imzaya itiraz edilmediği hususu da göz önünde tutularak Sözleşme ve Kefaletin geçerli olduğu kanaatine varılarak bankacı bilirkişinin tespitleri gibi davanın kısmen kabulüne, davalının --- dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile; takibin kredili --- faizin ---olmak üzere toplam---- asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar %22,68 oranında temerrüt faizi ve %5 ---üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, takibin Ticari Kredi ve Çek Kredisi yönünden -----olmak üzere toplam 14.783,70-TL alacak ve işleyecek faiz yönünden 14.321,75-TL asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar %46,80 oranında temerrüt faizi ve %---- üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş ve alacak likit olduğundan hükmedilen asıl alacağın (100.857,49-TL) taktiren % 20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü....
Sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibe dayanak kredi sözleşmesinin müvekkili tarafından kefil sıfatıyla imzalandığını, ancak kefaletin usulüne uygun alınmamış olması nedeniyle müvekkili yönünden takibin iptali gerektiğini, borcun muaccel hale gelmediğini, asıl borçluya karşı takip başlatılmadan kefile başvuru yapılamayacağını, bu nedenle de takibin iptali gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise asıl borçlu hakkında takip semeresizlik kalmadan veya aciz vesikası alınmadan doğrudan kefil olan müvekkiline karşı takip başlatılamayacağını beyanla takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı alacaklı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının doğru olmadığını, hukuka ve yasal düzenlemelere de aykırı olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine dair verilen hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... gelmiş, karşı taraftan gelen olmadığından, onun yokluğunda duruşmaya başlanarak, hazır bulunan davacı vekilinin sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü....
Karar numaralı ilamı ile de tespit edildiğini dolayısıyla, TBK m. 583 uyarınca kefalet sözleşmesi ve onun tadillerinin de geçersiz olduğunu ayrıca, kefaletin bir an için geçerli olduğu kabul edilse dahi, müteselsil kefalet ifadesinin el yazısıyla yazılmadığı, dolayısıyla kefaletin geçerli olsaydı dahi müteselsil nitelikte olamayacağını, davacının tacir olmadığını, faktoring Sözleşmesi’nde görülen imzayı da şirket temsilcisi olarak attığını, bu nedenlerle ana Faktoring Sözleşmesi'nin ekleri ve tadilleri niteliğinde olan kefalet sözleşmelerin ana sözleşme geçersiz olduğundan geçersiz sayılarak davanın kabulünü talep etmiştir. CEVAP: Davalı vekili tarafından sunulan 12/10/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı ...'ın Müvekkili şirket ......
İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 18.724,70 TL asıl alacak, 16.885,95 TL işlemiş faiz ve 844,29 TL faizin %5 gider vergisi olmak üzere toplam 36.454,94 TL üzerinden devamına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur....
Davacı yanca kefaletin 6098 sayılı TBK'nun 583 ve 584. maddelerine uygun olmadığı nedenle geçersiz olduğu iddia edilmişse de, icra kefalet tarihi 29/11/2004 olup, bu tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri yürürlüktedir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 1.maddesine göre TBK'nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Kefalet sözleşmesi 818 sayılı B.K yürürlükte iken kurulduğundan ve kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olayda 6098 sayılı T.B.K'nın 583. maddesinin uygulanma koşulları bulunmamaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanununun 484. maddesinde: "Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes'ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır." hükmü mevcuttur....
Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün nakdi kefaletin iadesi konulu 9.paragrafının hükümden çıkartılarak yerine “Sanığın yatırdığı 5.000-TL nakdi kefalet parasının CMK'nın 113 ve 115. maddeleri gereğince sanığa iadesine” ibaresinin yazılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
- K A R A R - Davacı vekili, davalının dava dışı üçüncü kişi aleyhine takip yaptığını, bu takibe müvekkilinin icra kefili olduğunu, müvekkilinin evli olduğunu ve bu kefalete eşinin rızasının olmadığını, kefaletin geçersiz olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini ve kötüniyet tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir. Mahkemece, dava konusu kefalet sözleşmesinin yapıldığı tarihte davacının evli olduğu, davacının eşinin kefalete rızasının bulunmadığı, Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesine göre kefaletin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya borçu olmadığının tespitine ve tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı şirket tamsilcisi tarafından temyiz edilmiştir....