ın 02/08/2016 tarihli haciz tutanağında açıkça kefalet iradesini ortaya koyduğunu, bu kefaletin geçerli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ Mahkemece toplanan deliller doğrultusunda; davacı şirketin yetkilisi ...'ın 02/08/2016 tarihinde icra dosyasında vermiş olduğu kefalette hangi miktarda yükümlülük altına girdiğinin yer almadığı, kendi el yazısı ile bu durumun belirlenmediği, bu nedenle kefaletin TBK'nun 583. maddesi anlamında geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ Süresinde istinaf yoluna başvuran davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kefaletin şartlarının oluştuğunu, davacı şirketin yetkilisinin açıkça kefalet iradesini ortaya koyduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir. UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR Uyuşmazlık; davacı şirket yetkilisi tarafından icra dosyasına verilen kefaletin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır....
İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyasında ilamsız takip başlatıldığını, davalıların takibe itiraz ettiğini,borcun davalı şirket kayıtlarında da sabit olduğunu belirterek, davalıların itirazının iptali ile davalılar aleyhine %20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. CEVAP: Davalılar vekili; kefalet sözleşmesinin kanunda öngörülen şekil şartlarını taşımadığından geçersiz olup, bu nedenle müvekkili ... yönünden davanın reddi gerektiğini, TBK'nın 583. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerliliği için kefilin sorumlu olduğu miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalete ilişkin yükümlülük altına girdiğinin bizzat kefilin el yazısı ile yazılmasının şart olduğunu, sözleşmede ise müvekkilinin el yazısı ile yazılmış hiç bir beyan bulunmadığını, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, müvekkili şirket hakkında Bakırköy 1....
Söz konusu kefalet senedinde, kefaletin müteselsil kefalet olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda TTK’nın 7. maddesinde düzenlenen ticarî teselsül karinesi uyarınca ticarî borçlara kefaletin müteselsil kefalet olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar “müteselsil kefalet” sözcükleri davalılar ... ve ...’ın kendi el yazısı ile yazılmamış ise de, somut olaydaki ticarî iş kapsamındaki kefaletin müteselsil kefalet olmadığına ilişkin aksine sözleşmede hüküm bulunmaması karşısında, TTK’nın 7/2. maddesinde ticarî işlerde müteselsil kefalet ile ilgili özel düzenleme nedeniyle, TBK’nın müteselsil kefalete ilişkin düzenlemeleri somut olaya uygulanamayacağından davalıların kefaletinin müteselsil kefalet olduğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece davalılar ... ve ...’ın verdiği kefaletin, bu davalıların kendi el yazılı beyanlarında müteselsil veya benzer ibare bulunmadığından adi kefalet hükmünde olduğu gerekçesiyle verilen direnme kararı yerinde değildir. 30....
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan deliller doğrultusunda; davaya konu kredi sözleşmesinde kefalet olunan miktarın ve borç miktarının açıkça yazılmadığı bu nedenle kefaletin BK'nun 484. maddesi anlamında geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 24.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle dava konusu sözleşmede kefalet limiti ve sözleşme limiti bulunmadığından kefaletin geçersiz olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA,02.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
- K A R A R - Dava, dava dışı ... aleyhine bonoya dayalı olarak yapılan icra takibinde haciz baskısı altında borca kefil olunduğu iddiasıyla, kefaletin iptali ile borçlu olmadığının tespiti ve icra dosyasına ödenen paranın istirdatı istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre; İcra ve İflas Kanunu'nun 38. maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletlerin ilam niteliğinde olduğu, sözkonusu yasa maddesi uyarınca davacının icra kefaletinden dolayı borçlu olduğu ve ödediği 1.750 TL'nin isdirrdatının da mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 16.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen kefaletin iptali davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan bölge adliye mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, 6.626,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge...
Mahkemece sözleşmedeki kefaletin yenilenen dönem içinde uzayacağına ilişkin maade uyarınca davacının sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı dava dışı ...'in davalıdan kiraladığı işyerine ilişkin 1.5.2004-31.12.2004 dönemini kapsayan kira sözleşmesini kefil olarak imzalamıştır. Sözleşmenin 11.maddesinde sözleşmenin uzaması halinde kefaletinde uzayacağına ilişkin kararlaştırma nedeniyle 2006 yılı kira alacağı için davacının kefil olarak sorumlu olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Kira sözleşmesinde her ne kadar kefaletin kira sözleşmesinin uzayan dönemi içinde geçerli olacağı ve müteselsil kefalet olacağı kararlaştırılmış ise de davacının imzaladığı kira sözleşmesi 1.5.2004-31.12.2004 dönemine ilişkin olup, kefaleti bu dönem ve kira bedeli ile sınırlıdır....
Borçlar Kanunu'nun 484. maddesi ve Yargıtay'ın 12.4.1944 tarih 14/13 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre kefaletin yazılı şekle tabi olacağı ve kefilin sorumluluğunun muayyen bir meblağla sınırlı tutulması gerektiği öngörülmüştür. Yasanın bu hükmü kefaletin geçerlilik koşullarındandır. Her ne kadar sözleşmenin 11. maddesinde "kefilin kira ilişkisi devam ettiği müddetçe tüm borçlardan kiracı gibi sorumlu olacağı" ibaresi varsa da yasanın açıklanan buyurucu bu hükmü gereğince kefilin sorumlu olacağı muayyen miktar açıkça gösterilmediğinden kefaletin kira parasına ilişkin kısmı dışındaki hükümleri geçersizdir....
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; TBK'nın 598/3. maddesi uyarınca bir gerçek kişi tarafından verilen her türlü kefaletin sözleşmenin kurulmasından itibaren on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağının belirtildiği, ihtiyati hacze itiraz eden borçlunun alacaklı lehine verdiği kefaletin 2002 tarihli olduğu gerekçesiyle borçlu ... hakkında verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararı, karşı taraf (alacaklı) vekili temyiz etmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 6. maddesinin yollamasıyla uygulanan aynı kanunun 5/2. maddesinde öngörülen 1 yıllık sürenin de dolmuş olmasının anlaşılmasına göre, karşı taraf alacaklı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....