İpoteğin alacağa bağlılığı ve alacağın hukuki akıbetine tabi olması yanında, teminat altına alınan alacak miktarının gösterilmiş olması aranmasına rağmen; alacağın, doğmuş veya henüz doğmamış olabilmesi yanında, şarta bağlı, miktar bakımından belirsiz veya değişken olması da mümkündür. Ancak alacağın, teminata başvurulduğu sırada mevcut olması gerekir. Alacağın doğmuş ve miktarının belirli olması durumunda anapara ipoteği (sabit ipotek, adi ipotek, karz ipoteği, kesin borç ipoteği) mevcut olurken; henüz doğmamış veya doğmuş olmakla birlikte miktarı belirsiz olan alacak da ipoteğin teminat sağladığı en yüksek sınır belirlenerek, üst sınır ipoteği (limit ipoteği, azami meblağ ipoteği, maksimal ipotek) tesis edilerek teminat altına alınır. Alacak sona erdiği halde alacaklı terkin taahhüdüne rağmen terkin talebinde bulunmazsa taşınmaz maliki rehnin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir....
bölümünün kaydına davalı banka lehine 03/05/2012 tarih- 9582 yevmiye ile tesis edilen ipoteğin terkinine, karar verilmesini talep etmiştir....
bölümünün kaydına davalı banka lehine 03/05/2012 tarih- 9582 yevmiye ile tesis edilen ipoteğin terkinine, karar verilmesini talep etmiştir....
18.163- TL'nin tahsilinin talep edildiğini belirterek(1) ve (2) bağımsız bölümler başına düşen borç miktarının Sayın Mahkemece tespitine, bulunacak borç miktarının tayin edilecek tevdii mahalline depo edilerek ipotekle temin edilen alacak tutarı ödeneceğinden ipoteğin terkinini talep etmiştir....
İmar uygulamasıyla tesis edilen kanuni ipoteğin dayanağı da idari işlem olup, bu idari işlemin iptaliyle ipotek tesisinin de illetten mücerret, yani "yolsuz" hale geleceği ve iptal edilmesi gerektiği açıktır. Nevarki; lehine ipotek tesis edilen davalının hakkı, kadastral parseldeki mülkiyet hakkına dayalıdır ve imar uygulamasıyla oluşturulan imar parselinin, dayanak idari işlemin iptaliyle sicil kaydının yolsuz hale gelmesi nedeniyle, davalının, kadastral parselin ihyası suretiyle mülkiyet hakkına kavuşacağı tartışmasızdır. Böylesi bir durumda da, kadastral parseldeki mülkiyet hakkına dayalı olarak imar parselinde tesis edilen kanuni ipotek, ancak kaydın eski hale getirilmesi (kadastral parselin ihyası) durumunda terkin edilebilir. Bu durumda; bütün bu açıklamalar doğrultusunda, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....
Yargıtay 19.H.D nin 16/01/2017 tarih, 2016/6413 E.-2017/133 K.sayılı kararın ile tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı tarafından, davalı şirketten satın alınan taşınmaz (İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, Çınar Mah. 382 ada 43 parselde yer alan B Kınalı Blok, 554 nolu bağımsız bölüm) üzerinde davalı banka lehinde ipotek bulunduğunu, davalı şirkete satımdan dolayı herhangi bir ödemesinin bulunmamasına rağmen ipoteğin kaldırılmadığını, binanın tesliminin yapılmadığını, zaten kullanılmaz bir durumda , inşaat halinde olduğunu, Akbank T.A.Ş nin 20/01/2020 tarihi itibariyle ipotekli taşınmazların cebri icra yolu ile satışı çıkarmaya başması karşısında müvekkilin taşınmazı kaybetme ile karşı karşıya kaldığını iddia ederek ipoteğin kaldırılmasının talep edildiği, somut olayda, uyuşmazlığın esasen, ipoteğin fekki istemi olduğu, dosya içeriğinde yer alan dava konusu ipoteğin, davalı şirketin doğmuş ve doğacak kredi borçlarının teminatını teşkil etmek üzere tesis edildiği,...
ile birlikte terkin derilerek, ipoteklerin kaydının terkin edildiğinin tapuya bildirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
borçlarının ve kredi risklerinin halen devam ediyor olması ve dava konusu ipoteğin de bu risklerin teminatı olması nedeni ile davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davaya konu edilen ipoteğin davacının, asıl borçlu ve/veya kefil sıfatı ile imzalamış olduğu kredi borçlarından kaynaklanan müvekkil bankaya olan doğmuş ve doğacak risklerinin teminatı olmak üzere tesis edilmiş olduğunu, davaya konu ipotek ile teminat altına alınmış olan gerek davacının gerekse de aile fertlerinin müvekkil bankaya olan kredi borçlarının tamamı sona ermemiş olduğundan taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmeler uyarınca ipoteğin kaldırılmasının talep edilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
borçlarının ve kredi risklerinin halen devam ediyor olması ve dava konusu ipoteğin de bu risklerin teminatı olması nedeni ile davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davaya konu edilen ipoteğin davacının, asıl borçlu ve/veya kefil sıfatı ile imzalamış olduğu kredi borçlarından kaynaklanan müvekkil bankaya olan doğmuş ve doğacak risklerinin teminatı olmak üzere tesis edilmiş olduğunu, davaya konu ipotek ile teminat altına alınmış olan gerek davacının gerekse de aile fertlerinin müvekkil bankaya olan kredi borçlarının tamamı sona ermemiş olduğundan taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmeler uyarınca ipoteğin kaldırılmasının talep edilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
İSTİNAF SEBEBİ : Davalı vekili 27/03/2017 tarihli istinaf dilekçesiyle; davacı taraftan herhangi bir masraf talebinde bulunulmadığını, davacının ipoteğin fekki için gerekli olan harcı yatırdığını belgelemek ve 7201 sayılı kanun hükümlerine gereğince müvekkili bankanın Tapu Müdürlüğüne göndereceği tebligatın masraflarını bankaya vererek ipoteğin fekkini talep edebileceğini, dava açılmadan önceki aşamada bankaya usulüne uygun olarak yapılmış bir başvurunun bulunmadığını, davacının yasal olarak tapuya ödemek zorunda olduğu tapu harcını ödemeden ipoteğin fekkini talep etmesinde hukuki bir yarar olmadığını, bu harcın yasal olarak ödenmesi zorunlu bir harç olduğunu, fek harcının müvekkil bankanın kendi adına tahsil ettiği bir kalem olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının yerinde olmadığı iddiası ile istinaf talebinde bulunmuştur....