Asliye Hukuk Mahkemesince; davanın meni müdahale olmadığı, zilyetliğin korunması davası olduğu,Sulh Hukuk Mahkemesi görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi de; dava dilekçesindeki dava değeri miktarının Asliye Hukuk Mahkemesi görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda;davacılar ve davalı bir hakka dayandıklarına ve dosyada tapu kaydı bulunmasına göre, uyuşmazlık, yalnızca HUMK’nun 8/11-3. maddesindeki zilyetliğin korunması olarak düşünülemez. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alınarak, HUMK’nun 8/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme belirlenmelidir. O halde dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin 11.000,00 TL olarak belirlendiği ve Sulh Hukuk Mahkemesinin dava tarihindeki görev sınırı olan 5.000,00 TL’den fazla olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır; o takdirde mahkemenin görevi, yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirlenir. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun, 15.6.1983 gün ve 3351/679 sayılı; 25.11.1987 gün ve 394/876 sayılı; 06.10.1993 gün ve 1993/14-423-561 sayılı, 25.11.2009 gün ve 8-518/573 kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır. Yukarıda açıklananlar ışığında, söz konusu davada davacının davaya konu bağımsız bölümdeki kooperatif hissesini dava dışı...'...
Asliye Hukuk ve ... 4.Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, tapulu taşınmaz hakkında zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, talebin zilyetliğin tespitine yönelik olduğu, bu nedenle, 6100 sayılı HMK.'nun 4/1-c maddesine göre görevli mahkemenin Sulh Hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise,davanın zilyetliğin korunmasına yönelik olmadığı, zilyetliğin değiştirilerek yeniden zilyetliğin tespitine ilişkin olduğu ve çekişmesiz yargı işi olmadığı nedeniyle, görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Dosya kapsamından, uyuşmazlık konusu taşınmazın,kadastro çalışmaları sonucu mülkiyeti davacıların murisi ... Keser adına tespit edilen, ... 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.12.2006 tarihli ilamı ile de ......
Yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, ilk kez hangi tarihte kullanılmaya başlandığı, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından ne şekilde kullanıla geldiği hususlarında olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı; ziraatçi bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın öncesinin ve zirai faaliyete konu olup olmadığını zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü belirtir fotoğraflarla desteklenmiş bilimsel rapor alınmalı, ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığı belirlenmeye çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek ve taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümünün su altında kaldığı gözetilerek karar verilmelidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Zilyetliğin tespiti istemine ilişkin olarak açılan davada Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Fethiye 1. Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi gereği düşünüldü: - K A R A R - Dava, davacının Maliye Hazinesi adına kayıtlı olan taşınmazda zilyet olduğu iddiasına dayalı, davalının şerh edilen zilyetliğinin iptali ile kendi zilyetliğinin tespiti istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, salt zilyetliğin korunmasına ilişkin olan davanın 6100 Sayılı HMK'nin 4/c maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan HUMK hükümleri uyarınca asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu belirterek görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur....
Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8- 518 Esas, 2009/573 Karar sayılı İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. Yukarıda yazılı kanun maddeleri uyarınca davacının kendisine ait olmayan iş makinalarına yönelik talebinin zilyetliğe mi dayandığı ya da kişisel hakka dayanarak mı elatmanın önlenmesi isteğinde bulunduğu HMK.'...
Davalılar, 20.11.1999 tarihli 2 adet gayrimenkul satış ve zilyetliğin devri senet suretleri ibraz ederek, dava konusu taşınmazların kendilerine murisin sağlığında devredildiğini belirtmişlerdir. Ne var ki, mahallinde yapılan keşifte davalıların dayandıkları senetler uygulanıp kapsamı üzerinde durulmamış, çekişmeli taşınmazların zilyetliğinin muris tarafından sağlığında davalılara devredilip edilmediği kesin olarak belirlenmemiş, zilyetliğin hangi tarihten beri davalılarda olduğu hususunda yeterli araştırma yapılmamış, her bir taşınmazla ilgili olarak yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı beyan alınmadığı gibi, taşınmazlara kimin hangi sebeple zilyet olduğu kesin olarak belirlenmemiştir....
Davanın, TMK.nun 683. maddesi uyarınca ayni hakka yönelik müdahalenin önlenmesi davası olduğunun kabulüyle hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, Sayın Daire çoğunluğunca, davanın zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilmesi ve bu gerekçeyle hükmün bozulması yönündeki görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum. 08.03.2012...
Dava; zemin bakımından TMK.nun 981 ilâ 987.maddeleri gereğince çözümlenmesi gereken zilyetliğin korunması, iki katlı bina açısından ise, hakka dayalı müdahalenin önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazı 01.04.2008 tarihinde davacıya satan Bekir Alparslan’ın babası Durdu Alparslan hakkında mahkemenin de gerekçesinde gösterdiği Kozan Sulh Ceza Mahkemesinin 2003/248 Esas sayılı dava dosyasıyla 6831 sayılı Kanunun 93/1.maddesi uyarınca Devlet ormanı içinde ev yapmak suretiyle işgal ve faydalanmadan dolayı ceza davası açılmış, 08.06.2003 tarihinde bu dava mahkumiyetle sonuçlanmıştır. Bu ceza dosyasına göre yerin orman olduğu konusunda bir duraksama söz konusu değildir. Ancak, ceza dosyası yapılan keşifte gözönünde tutulmamış, yüzölçüm, yer ve sınırlar itibariyle aynı yer olup olmadığı konusunda bir araştırma ve inceleme de yapılmamıştır....
GEREKÇE : Dava; taraflar adlarına kayıtlı olmayan taşınmaza yönelik zilyetliğe dayalı el atmanın önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir. TMK'nin 981, 982 ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğe dayalı davalar ile zilyet, zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, zilyetliğin korunmasını ve müdahalenin önlenmesini isteyebilir. Somut uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK. 4/c (1086 sayılı HUMK'nun 8/II-3) maddesinde yazılı zilyetliğin korunması istemi ile açılan dava olup; temelinde ayni bir hak iddiası olmadığı için TMK'nun 683. maddesine dayalı müdahalenin önlenmesi isteğinin olmadığının kabulü gerekir. Tarafların hiçbirisinin taşınmazda kayıt maliki olmadığı hususları da gözönünde bulundurularak, uyuşmazlığın zilyetliğin korunması çerçevesinde değerlendirilip, toplanmış delillere göre hüküm tesis edilmesi gerekirken, zilyetliğin tartışmalı olduğu gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....