Somut olayda; davacı(karşı davalı) 13.05.2012 tarihli inşaat ortaklık sözleşmesi adlı sözleşmeyle ortaklığı fesih ve tasfiye ettiklerini ve belirtilen dairelerin adına tesciline, olmadığı takdirde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yani davacı ortaklığı fesih ve tasfiye hususunda anlaştıklarını ve 13.05.2012 tarihli sözleşmeyi imzaladıklarını iddia etmiştir. Davalı(karşı davacı) ise birleşen dava ile baskı altında bu sözleşmeyi imzaladığını savunarak, davalıya aşırı yararlanma sağlayan bu sözleşmenin feshini ve uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bu durumda, mahkemece tarafların fesih ve tasfiye hususunda anlaştıkları ve anlaşamadıkları yönler kendilerinden sorularak tesbit edilmeli ve anlaşamadıkları konular hakkında her iki taraftan delilleri istenip incelenmeli, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak ortaklığın fesih ve tasfiyesinin ne şekilde yapılacağına karar verilmelidir....
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır. Tasfiye işlemlerinin bizzat mahkemece yaptırılması gerekir. Somut olayda mahkemece; gelinen aşamada tasfiye görevlisi atanmasını gerektirecek herhangi bir işlemin kalmadığı gerekçesi ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilip, bilirkişi raporuna atıf yapılması, tasfiye işlemlerinin mahkemece bizzat yaptırılmamış olması doğru görülmemiştir....
varlığı bulunmadığını, TTK'nin 636/3 maddesi uyarınca şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiye koşullarının bulunduğunu belirterek, şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiş, ön inceleme duruşmasında diğer ortaklara ulaşılma şansı olmadığı için davanın kabulü halinde müvekkilinin tasfiye memuru olarak atanmasını talep etmiştir....
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe : Dava ticari şirketin feshine ilişkindir. Davacı taraf davacının ...'nin sahibi olduğunu, davacının bu şirketi yaklaşık 2 yıl önce ... isimli tanıdığı kişiden devraldığını, ancak sonrasında şirketin borçlarından dolayı sürekli ödemeler yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek ...'nin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Şirketin tasfiyesine şirket iradesiyle yahut mahkeme kararı ile hükmedilebilir. Şirket genel kurulunu toplayarak şirketin fesih ve tasfiyesi hakkında gerekli çoğunlukla karar alabilir. Ancak birden fazla ortaklı şirketlerde bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde bir ortağın şirketin mahkeme eliyle fesih ve tasfiyesini istemesi mümkündür. Fesih tasfiye davalarının şartı davacı ortak için şirket varlığının çekilmez hale gelmesi ve haklı sebeplerin bulunmasıdır. Genellikle birden fazla ortaklı şirketlerde ortaklar arasındaki anlaşmazlık sonucu şirketin fesih ve tasfiye süreci gündeme gelebilmektedir....
Asliye Hukuk Mahkemesinin ..... esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına, TTK 547/2. maddesi gereğince tasfiye memuru olarak şirket yetkili temsilcisi ve son tasfiye memuru birleşen davalı ...'ın atanmasına, tasfiye memuruna ücret takdirine yer olmadığına, ortaklar kurulu kararı ile fesih ve tasfiyesine karar verilen şirketin tasfiyesi sonucu sicilden kaydının silinmesinden sonra açılan ihya davasında Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu değil ise de tasfiyenin gereği gibi yapılmaması nedeniyle davacı ihya davası açmakta haklı olduğundan HMK'nın 326/1. maddesi uyarınca aleyhine karar verilen davalı son tasfiye memurunun yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmasına dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis kılınmıştır.. (Yargıtay 11. HD'nın 08.09.2019 tarih 2019/3602 E, 2019/6319 K. ve 22.02.2017 tarih 2017/279 E., 2017/1041 K. sayılı kararı)....
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir. Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK'nun 297 inci maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır....
Mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak davalının fesih ihbarının iyi niyetli olmadığından ortaklığın fiilen devam ettiği gerekçesiyle hesaplanan kâr payı miktarının davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Taraflar arasında imzalanan 03.02.1999 tarihli sözleşme ile süresiz adi ortaklık kurulduğu ve davalının 2003 yılındaki fesih ihbarı sonrasında da davacı hesabına para gönderdiği ve ortaklığın bu nedenle fiilen devam ettiği sabit olup herhangi bir tasfiye de yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacının kâr payı alacağına ilişkin istemi aynı zamanda adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsamaktadır. .../...Davanın bu şekilde hukuki nitelendirmesinin yapılmasının gerekliliği karşısında mahkemece adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmelidir....
YAZILDIĞI TARİH : 13/02/2021 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: 1.Davacılar dava dilekçesinde özetle: Sahibi oldukları davalı Şirketi ekonomik zorluklar sebebiyle 2016 yılında kapatmak zorunda kaldıklarını, muhasebecilerinin şirketi tasfiye etmek yerine, bağlı bulundukları vergi dairesindeki kaydı resen terk ile kapattığını, bu nedenle Ankara Ticaret Odası ve Ticaret Sicil Müdürlüğünde şirketin aktif göründüğünü, SSK prim tahakkuku ile ATO üyelik aidatının devam ettiğini, mağdur olduklarını belirterek, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. 2.Davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya cevap vermemiştir. 3.Davalı Şirket Müdürü ... duruşmadaki beyanında; davalı şirketin 2016 yılı Ekim ayında faaliyetine son verdiğini, işleri tasfiye ettiklerini, tasfiye işlemlerinin yapılmasını muhasebeciden istediklerini, bu kişinin sadece vergi dairesinden...
Bu durumda mahkemece, mahallinde uzman bilirkişi kurulu refakatinde keşif ve inceleme yapılarak, yukarıdaki açıklama ve ilkeler doğrultusunda ileri ya da geri etkili feshin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenip, davacının tasfiye ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Belediye Başkanlığı'nın cevabi yazısı doğrultusunda inşaatın yasal hale getirilip getirilemeyeceği hususunda herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan, sözleşmenin ileriye etkili feshine karar verilmesi ve tasfiye sonucu ile ilgili herhangi bir hüküm kurulmaması suretiyle uyuşmazlığın ortada bırakılması doğru olmamıştır....
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; TBK 639 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın haklı sebeple fesih ve tasfiyesi ile tasfiye payının ödenmesi adi ortaklığın konusunu teşkil eden inşaat sözleşmesi uyarınca elde edilen bağımsız bölümlerin adi ortaklık kapsamında el birliği mülkiyetinin korunarak tasfiye payı oranında taşınmazların taraflara devri, adi ortaklığa verilen---- tasfiyede dikkate alınarak davacıya ödenmesi, kar paylarının hesaplanıp ödenmesi istemlerine ilişkindir....