bu 2010/9912-16340 Nedenle hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek, davanın reddini dilemiştir Mahkemece, Davanın kabulü ile Dava konusu taşınmaza ilişkin satış vaadi sözleşmesinin davacı ... yönünden geçersizliğine ve davacı yönünden hukuki sonuç doğurmayacağının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı, dava dışı oğlu ile davalının el ve işbirliği içerisinde hareket ederek ve kendisinin saflığı ve yaşlılığından yararlanarak taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yaptırdıklarını belirterek, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin feshi için dava açmış, davalı ise; davacının ileri sürdüğü hususların doğru olmadığını, davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davaya konu sözleşme nedeniyle ferağa icbar davası açmış olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir....
San. ve Tic. AŞ. temsilcileri ... ve ...'ın kamu alacağını karşılıksız bırakmak amacıyla İskenderun 1556 Ada 2 parselde kayıtlı taşınmazı 24.10.1995 tarihinde yapılan ve 26.10.2005 tarihinde tapuya şerh edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davalı ...'e sattığını, taşınmazın 21.5.2004 tarihinde kesinleşen ferağa icbar davası sonucu davalı adına tescil edildiğini, edimler arası fahiş fark olduğundan tasarrufun iptalini talep etmiştir. Davalı ... vekili; iptali istenen satış vaadi sözleşmesinin 26.10.1995 yılında tapuya şerh edildiğinden ayni hakka dönüştüğünü ve bu konuda kesin hüküm bulunduğunu davanın 6183 sayılı Yasanın 26. maddesi gereğince beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Taraflar, arasındaki noter satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün değilse sözleşme bedelinin tahsili davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 21.03.2008 gün ve 2008/2332 - 3701 sayılı ilamıyla temyiz dilekçesinin reddine karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı mülkiyet aktarımı, ikinci kademedeki istek satış bedelinin tahsiline ilişkindir. Mahkemece, ferağa icbar suretiyle tescil isteminin reddine, sözleşme bedelinin tahsiline karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiş, temyiz istemi Dairemizce reddedilmiştir. Davacı, karar düzeltme talebinde bulunmuştur....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Ferağa İcbar Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dahili davalılar ... ve ...’ya karar ve temyiz dilekçesi tebliği için dosyanın yerel mahkemesine iadesi üzerine, karar ve temyiz dilekçesi birlikte Sakin kardeşleri davacı ...’ya tebliğ edilmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 39. maddesine göre “…. bu kanun hükümlerine göre kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak alakaları varsa muhatap namına kendisine tebliğ yapılamaz.” Bu halde dahili davalılar...ve ...’ya yapılan tebliğler geçersizdir.18.02.2008 tarihli iade kararının gereği yerine getirilmemiştir....
Tapu kaydına göre de bu taşınmaz Sinekli Köyü hudutları dahilinde kagir ev ve tarla niteliğindedir. Dairemiz bozma kararında vurgulandığı üzere çekişmenin giderilmesinde 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesinin uygulanması zorunludur. Anılan hükme göre “veraset yoluyla intikal eden, bu kanun hükümlerine göre şuyulandırılan, Kat Mülkiyeti Kanunu uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç, imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz”. Görülüyor ki, sözü edilen yasa kuralı uyarınca çekişme konusu 257 sayılı parselin krokide gösterilen şekli ile ifraz edilerek veya paylı şekilde davacı adına tesciline olanak yoktur. İfa kabiliyeti olmayan sözleşmeye dayalı açılan ferağa icbar suretiyle tescil davası bundan ötürü reddolunmalıdır....
Sözleşmede alındığı yazılan satış bedelinin gerçekte ödenmediği, bu yüzden de sözleşmeye dayanılarak ferağa icbar suretiyle tescil isteminde bulunulamayacağı hususu mahkemeye savunma sebebi olarak bildirilebileceği gibi, yukarıda söylendiği üzere satış vaadi sözleşmesi bedelinin sözleşmenin asgari objektif unsurları arasında yer almasından dolayı sözleşmenin bu nedene dayalı olarak iptali de açılacak bağımsız bir davaya konu yapılabilir. Vaat borçlusunun, bu tür bir davayı açmakta elbette hukuki yararı bulunmaktadır. Sözleşmede ödendiği yazılan satış bedelinin kısmen veya tamamen alınmadığının savunulması ve bu sebebe dayanılarak dava yolu ile sözleşmenin iptalinin istenmesi halinde bu savunma senede karşı bir iddia olacağından kanıtlama yükü Türk Medeni Kanununun 6.maddesi hükmü uyarınca bunu iddia eden vaat borçlusuna düşer....
nın 448/1. maddesi uyarınca hükmü veren mahkemede açılması gerektiği ve davacının davalılar aleyhine açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının, davanın daha iyi yürütülebilmesi açısından HUMK.'nun 46. Maddesi uyarınca davaların ayrılmasına karar verilerek, yargılamanın yenilenmesi davası yönünden, Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere görevsizlik kararı verilmiş, tapu iptal ve tescili davası yönünden de mahkemenin 2008/326 sayılı esasına kaydedildikten sonra, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava tapu iptali ve tescil niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1943 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu, 1981 yılında 6831 Sayılı Yasanın 1744 Sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması bulunmaktadır....
Gerçekten, dosya arasında bulunan aynı yer Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/324 esasında kayıtlı davada, davacının aynı satış vaadine dayanarak ferağa icbar suretiyle tapu iptali ve tescil isteminde bulunduğu, davanın kabul edildiği, hükmün temyizi üzerine kararın Dairemizce satışa konu paylar elbirliği mülkiyetine tabi olduğundan elbirliği mülkiyetinde iştirak çözülmeden sözleşmenin ifasının istenemeyeceği nedeniyle bozulduğu, bozmadan sonra davacı vekilinin 04.08.2003 tarihli dilekçe ile “derdestlik itirazına yol açılmaması açısından şeklen kararın kesinleşmesini sağlamak üzere, açılan davadan feragat ettiğini” beyan ettiği, davanın da vazgeçme sebebiyle reddedildiği anlaşılmaktadır. 2010/15093 - 2011/945 HUMK’nun 91. ve 95.maddeleri uyarınca davadan feragat, kati bir hükmün hukuki sonuçlarını meydana getirir ve aynı konuda ilerde açılacak dava için kesin hüküm oluşturur. Ne var ki, feragat beyanının hakkın özüne ilişkin bulunması gerekir....
Bu bağlamda davacı koşulları oluşmuşsa tapuda ferağ verilmesini, talep edip yerine getirilmediği takdirde ferağa icbar davası açabileceği gibi davalıların bu yükümlülüklerini yerine getirmediği takdirde tazminat talebinde bulunabilir. Davacı 3.1.2005 tarihli ihtarname ile Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden doğan hak ve alacakları temlik aldığını belirterek davalılardan 20 günlük sürede tapuda ferağ verilmesini aksi halde sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararın tazmininin isteneceğini ihtar etmiştir. Ne varki bu ihtarnamenin davalılara tebliğ edildiği dosya içeriğinden anlaşılmamaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2006/245 esas sayılı dosyasında bu sözleşmeye dayanılarak ferağa icbar davasının açıldığı ve derdest olduğu anlaşılmaktadır. İşbu davanın konusu olan meselenin tapu iptali-tescil davası dosyasında halledilmesi gerekir. Davacının, dava hakkına sahip olması dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Hukuki yarar dava şartlarındandır. Dava ile erişilmek istenen amaç, aynı güvenle fakat daha basit bir yol ile gerçekleşebilecekse o konuda dava açılmasında hukuki yarar yoktur. Görülmekte olan davada savunma olarak ileri sürülmesi mümkün olan bir husus, ayrı bir dava konusu yapılamaz. Bu nedenle davacının bu davayı açmakta hukuki yararı yoktur. Bu nedenle davanın hukuki yarar olmaması gerekçesiyle reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....