Hukuk Dairesi KARAR Dava, boşanma davasının derdest olduğu taraflar arasındaki evliliğin tasfiyesine ilişkin alacak isteğine yönelik olup, tarafların sıfatı ve uyuşmazlığın niteliğine göre , kararın temyizen incelenmesi Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’ne aittir. SONUÇ:Dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 8. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 19.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde, kusurun davacıda olduğunu, davalının da boşanmak istediğini, karşı dava için dava açacak gücü olmayan davalının uğradığı şiddet nedeniyle evliliğin çekilmez olduğunu, evliliğin devam etmesinin usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasına, tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı taraf istinafa cevap vermemiştir. Dava, TMK 166/1.maddesi gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılmış boşanma davasıdır....
Yukarıda açıklanan temyize konu davada olduğu gibi veya benzeri olan durumlarda salt kusuru bulunmayan davalı eşin boşanma davası açmaktan kaçınması sonucu, böyle bir evliliği devam ettirmek ne ölçüde doğru olacaktır? Evlilik nikah aktiyle kurulan sui generis (kendine özgü) bir aile hukuku sözleşmesidir. Sözleşmelerdeki "ahte vefa (sözleşmeye bağlılık)" ilkesi nedeniyle durumu bu kadar zorlaştırmak yerinde bir tutum mudur? Düşünceme göre, artık Türk boşanma hukukunda boşanma kararı bakımından kusur ilkesinden tamamen vazgeçilmesinin zamanı gelmiştir. Zaten genel boşanma sebebiyle boşanma davası açılmasını düzenleyen Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde boşanma hükmünü davalının kusuruna bağlayan bir açıklık yoktur. Maddeye göre boşanmaya, kusurluluğu göre değil, "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" ölçüsüne göre karar verilmektedir....
MUHALEFET ŞERHİ TMK’nın 178. maddesinde: “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” hükmü yer almaktadır. Yürürlükten kaldırılan 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nde karşılığı bulunmayan madde gerekçesine bakıldığında: “evliliğin boşanma nedeniyle son bulmasına rağmen eşlerin yıllar sonra maddî ya da manevî tazminat ya da ilk kez istenilen yoksulluk nafakası dolayısıyla karşı karşıya gelmeleri önlenmek istenmiştir” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Boşanma süreci ve nihayetinde gerçekleşen evliliğin tasfiyesi eşler açısından travmatik sonuçlar doğurur. Bazı eşler yaşadıkları tüm olumsuzlara rağmen eskiyi unutup, yeni hayata biran önce uyum sağlamaya çalışırken, bazılarının geçmişe takılıp eski ilişkinin tasfiyesini mümkün mertebe zamana yayarak tabiri caizse “burun sürtme” çabasına düştüğü, sıkça karşılaşılan bir gerçektir....
DAVA TÜRÜ :Evliliğin İptali - Boşanma - Maddi-Manevi :Tazminat Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMKm.118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını hükme bağlamıştır. Şu halde Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen davada; Davacı, maliki olduğu 7 parselde yer alan 12 numaralı bağımsız bölümü evlenmek istediği davalının teminat olarak istemesi üzerine adı geçene temlik ettiğini, ancak her ihtimale karşı davalıdan 15.000.-TL miktarlı senet aldığını, önceki evliliğine ilişkin boşanma kararı kesinleşinceye kadar davalı ile nikahsız yaşadığını, kararın kesinleşmesini müteakip resmi nikah yaptırdığını, taşınmazın tapusunu alan davalının evliliğin ilk gününden itibaren sudan sebeplerle sorunlar çıkardığını ve açtığı dava sonucu boşandıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaliyle adına tescili isteğinde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil-Aile Konutu Şerhi Konulması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalılardan ... tarafıdan temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı ile davalılardan ... karardan sonra verilen ve 09.09.2014 tarihinde kesinleşen ... 6. Aile Mahkemesinin 2012/211 esas, 2013/401 karar sayılı ilamıyla boşandıkları anlaşılmaktadır. Aile konutunun hak sahibi tarafından devrine ilişkin tasarruf işlemine rızası gereken eş, işlemin rızası alınmaksızın yapıldığını, konutun bu vasfını devam ettirmesi şartıyla evlilik devam ettiği sürece ileri sürebilir. Evliliğin sona ermesi, aile konutuyla ilgili işlemi rızaya bağlı olmaktan çıkarır ve 194. madde etkinliğini yitirir....
Aynı Kanunun 225/2. maddesine göre de; evliliğin boşanma ile sona ermesinde mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer. Somut olayda; 10.01.1974 tarihinde evlenen eşler arasındaki mal rejimi, 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan boşanma davasıyla 19.06.2003 tarihinde sona ermiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK.nun m.118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını hükme bağlamıştır. Az yukarıda belirtilen kanun maddeleri uyarınca, mal rejiminin sona erdiği tarihte 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlükte bulunduğundan görülmekte olan davada Aile Mahkemesi görevlidir. Görev kamu düzeniyle ilgili olduğundan mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir....
Kaufbeuren Sulh Hukuk Mahkemesince boşandığını açıklayarak boşanma kararının tenfizini istemişlerdir. Yerel mahkemece tenfiz kararı verilmiş değerli çoğunluk hükmü doğru bulmuştur. Yargıtay, evlilik birliği Türkiye’de açılan bir “boşanma davası” ile sona erdikten sonra tenfiz davası açılamayacağını oybirliği ile kabul etmektedir. Evlilik boşanma ile biterse tenfiz istenemez, ölüm ile biterse istenir görüşünü sergileyen Yargıtay yaman bir çelişkinin içindedir. Sona ermiş bir evliliğin yeniden sonlandırması istenemez. Ölüm ile oluşan haklar sağ eş davalıya 05.08.1996 tarihinde KENDİLİĞİNDEN intikal olmuştur. 17 yıl sonra açılan dava ile ölen erkek eş POST MORTAL BOŞANMA işlemine tabi tutularak dul eş statüsünden boşanmış eş statüsüne geçirilmiştir. Türk Miras Hukukunun 05.08.1996 tarihinde vermiş olduğu haklar 17 yıl sonra geri alınmıştır....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Somut olayda; davanın mirasçılık belgesinin iptali talebine ilişkin olduğu, mahkemece davanın reddine karar verildiği, yapılan değerlendirmede; dosyada murisin davalı ile evliliğinin boşanma ile sonuçlandığına ilişkin mahkeme kararı bulunmadığı, nüfus aile kayıt tablosunda halen eşi olarak görüldüğü, dolayısıyla bu durumda davanın reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır....