Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davada, 1986 yılında evlenen ve 2009 yılında boşanan davalıların 2003 yılında izinle Türk vatandaşlığından çıktıkları ve davacı ...'in ikinci kez evlenerek ... soyadını aldığı, ancak Türkiye'deki nüfus kayıtları kapalı olduğu için bu boşanma ve davacı ...'in yeniden evlenme olaylarını tescil ettiremediklerini, yine Türk vatandaşlığından çıkarken kendilerine verilen mavi kartının yok sayıldığını bildirerek, boşanmaya ilişkin tenfiz kararının nüfus kütüğüne işlenerek ...'in boşanmakla baba hanesine dönmesine ve ...'in ikinci evliliğinin nüfus kütüğüne işlenmesine ve yeni kimlik bilgileriyle mavi kart verilmesine karar verilmesi istenilmiştir....
dul eşlerin, ana ve kız ile erkek çocukların (harp malulleri ile evlenen karılar hariç), muhtaç durumundan çıkan ana ve babanın, 74. madde hükmü uygulanmak suretiyle (18) yaşını, orta öğrenimde ise (20) yaşını, yüksek öğrenimde ise (25) yaşını geçmemek üzere bu öğrenimlerini bitiren erkek çocukların, aylıklarının, bu durumlarının kati olarak belirtildiği tarihleri takip eden ay başından itibaren kesileceği kurala bağlanmıştır....
Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya ilişkin ihlal kararları, gerekse Anayasa Mahkemesinin bu husustaki bireysel başvuru sonucu aldığı ihlal kararları karşısında, Türk Medeni Kanununun 187'nci maddesinde yer alan düzenlemeyi artık, “evlenen kadın, sadece evlenmeden önceki soyadını kullanmak isteği bulunmadığı takdirde kocasının soyadını alır” şeklinde yorumlamak ve hak ihlaline yol açmamak için bu husustaki istekleri kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin, anayasal denetim sonucunda, yasal düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olmadığı yönünde vermiş bulunduğu “itiraz başvurusunun reddine” dair 10.03.2011 tarihli 2009/85 esas, 2011/49 k. sayılı kararı (R.G. 21.10.2011 tarih ve 28091 sayı), soyut norm denetimine ilişkindir. Yasal norm, Anayasa'ya aykırı bulunmayabilir ama, somut bir olayda “hak ihlaline” yol açabilir. Bu kararın bağlayıcılığı, itiraz konusu kuralın on yıl geçmedikçe tekrar Anayasa Mahkemesi önüne götürülemeyeceği bakımındandır....
Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili; müvekkilinin davalı işyerinde 28/04/2003 tarihinde işe başladığını, sigorta girişinin 07/05/2003 tarihinde yapıldığını, işten çıkartıldığı 24/11/2010 tarihine kadar davalı işverene ait çeşitli işyerlerinde mağaza sorumlusu olarak kesintisiz çalıştığını, 11/07/2010 tarihinde doğum iznine ayrılan müvekkiline iznin sadece 12 haftası için ücret ödendiğini 6 ay ücretsiz izin talebinin de en fazla 45 gün izin verebilecekleri söylenerek reddedildiğini, yasal ücretli izin hakkının sadece 12 haftasını 6 ay ücretsiz izin hakkının ise 45 gününü kullanabilen müvekkilinin 25/11/2010 tarihinde işbaşı yapmak üzere anlaştığını ancak artık mağazada 1. derece mağaza sorumlusu olarak değil 2. derece sorumlu personel olarak çalışacağını öğrendiğini, kendisine sorulmadan yapılan bu kıdem değişikliğine itiraz ettiğini, davalı işverence kabul etmiyorsan çalışmazsın denilerek iş akdine son verildiğini, ayrıca 11/08/2008 tarihinde evlenen...
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında, her ne kadar mahkemece önceki bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, yapılan araştırmalar davayı aydınlatmaya yeterli olmayıp, somut olayda davalının oğlu Musa ve kızı Meral’in adreslerinin davalı tarafından beyan edilen adresler ile aynı olup olmadığı araştırılmalı, davalının çocuklarının adresleri ile davalının beyan ettiği adreslerin aynı adresler olması durumunda bu adreslerde daha önce dinlenilenlerin beyanları da gözetilerek anılan adreslerden daha fazla komşu tespit edilmeli, tespit edilen şahıslardan davalının ne kadar süre ile oğlu ve kızı ile birlikte oturduğu, birlikte oturma sürekli değilse oturulmayan dönemlerde davalının nerede ikamet ettiği hususları sorulmalı, davalının başka yerde ikamet ettiği belirlendiği taktirde o adresteki tanıklar da dinlenip iddia denetlenmeli, elde edilecek sonuçların birlikte değerlendirilmesi ile hüküm kurulmalıdır....
K A R A R Dava; boşandığı eşi ile yeniden evlenen ve boşanma sonrası ölüm aylığına bağlanan davacıdan, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca yersiz ödenen aylıkların tahsiline ilişkin kurum işleminin iptali ile davacının davalı kuruma borçlu almadığının tespiti istemine ilişkindir. Yerel mahkemenin davanın kabulüne ilişkin önceki kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiş ve dava dilekçesindeki istem ve mevcut delil durumuna göre yapılan inceleme ile Dairemizce, yeterli araştırma yapılmadan karar verildiği belirtilerek bozulmuştur. Yerel Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile, davacının davalıya 12.651,90 TL borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafça yapılan bu borca ilişkin takibin iptaline karar verilmiştir....
Somut olayda da davacının evlilik birliği içinde sadece evlenmeden önceki soyismini kullanmak istemesinin AİHS'nin 8 ve Anayasanın 17. maddeleri kapsamında bir insan hakkı olduğu ve aksi düşüncenin AİHS’nin 14. maddesine aykırılık teşkil edeceği, davacının evlenmeden önceki soyismini kullanmak istemesi için haklı bir gerekçesinin bulunmasına ihtiyaç bulunmadığı ve bu hali ile ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir....
Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki evlenen kadının ve ortak çocukların, kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasına izin davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I. DAVA Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; müvekkili ve ortak çocukların soyadının resmi işlemlerde mağduriyete sebebiyet verdiğini belirterek müvekkilinin ve ortak çocukların, kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasına izin verilmesini talep ve dava etmiştir. II....
İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Türk vatandaşı eş ile 08/04/2008 tarihinde evlenen davacının tahkikatlarında evlilik birliğiyle bağdaşmayacak bir faaliyette bulunduğuna dair herhangi bir tespitin yer almadığı gibi, evliliğin menfaate dayalı bir evlilik olmadığı, ciddi bir evlilik olduğu kanaatine varıldığı, her ne kadar, davalı idarece, davacının Türk vatandaşı eşinin çeşitli suçlarından dolayı haklarında olumlu kanaat oluşmadığı gerekçesi ile davacının Türk vatandaşlığına geçme talebi reddedilmiş ise de, Kanunun anılan maddesiyle kastedilen hususun, sadece Türk vatandaşlığına geçmek için veya Türk vatandaşı ile evli olmanın sağladığı birtakım menfaatlerden yararlanmak için yapılan, ileriye dönük, ciddi ve samimi bulunmayan evliliklerin kastedildiği, olayda ise, bu yönde herhangi bir tespit bulunmadığı, aksine, eşlerin evlilik süresince ortak konutta ve aile ortamı içinde yaşamakta olduklarının bildirildiği, bununla beraber, dosyada yer alan bilgi ve belgelerden...
Dosyadaki nüfus kayıtlarından; 12.06.2014 tarihinde evlenen ... ve ...'nun 25.08.2006 tarihinde boşandıkları, bu evlilikten ...adlı çocuklarının olduğu anlaşılmaktadır. Dava, bu haliyle, çocuklar ...nin babasının ... olmadığı iddiası bakımından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 286. madde kapsamında soybağının reddi; biyolojik babalarının ... olduğu yönünden ise aynı Kanun'un 301.maddesi gereği babalığın tespiti istemine ilişkindir. 1-Çocuğun mevcut soybağı ilişkisi geçersiz kılınmadıkça babalık davasının dinlenmesi mümkün değildir. Dolayısı ile eldeki davaya soybağının reddi olarak bakılarak karar verilmesi, babalığın tespiti talebinin eldeki dosyadan tefrik edilip başka bir esasa kaydedilerek soybağının reddi davasının sonucu beklenip bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, 2-TMK'nın 286. maddesine göre ''Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır. Çocuk da dava hakkına sahiptir....