WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hukuk Dairesi'nin 2018/3765 Esas sayılı ilamında da belirlendiği gibi munzam zarar kök ilişkiden (asıl borç) tamamen bağımsız yeni bir borç olması nedeniyle yetkili mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, emsal kararlara göre yapılması gereken hesaba göre müvekkilinin munzam zararının en az 50.000,00TL olduğunu, bu alacağa temerrüt tarihinden (27/02/2022) itibaren faiz de yürütülmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL'nin işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. CEVAP: Tensip aşamasında karar verildiğinden davalıya tebligat yapılmamıştır. DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; kira bedellerinin ödenmesinde temerrüde düşülmesi ve borcun geç ödenmesinden kaynaklı doğan munzam zarar alacağının kısmi tahsil talebine ilişkindir....

    kaydıyla şimdilik 100,00TL'nin kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, davalı sigorta şirketinin yükümlü olduğu tazminatı zamanında ödememiş olmasından kaynaklı meydana gelen munzam zararları için şimdilik 100,00TL'nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO:2021/607 Esas KARAR NO:2023/363 DAVA: Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ:09/02/2021 KARAR TARİHİ:11/05/2023 Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Ortaklığının bulunduğu dava dışı----- davalı--------- arasında davalı ------ şirketinin sahibi bulunduğu fabrika binasının inşaatını mekanik tesisat işlerinin yapımına ilişkin eser sözleşmesi akdedildiğini, hissedarı olduğu şirketin yüklenici sıfatıyla sözleşmeyi akdettiğini, ------- tarafından fabrika inşaatının 10/12/2013 tarihinde bitirilmesinin taahhüt edilmesine rağmen bu sürede teslimin gerçekleşmediğini, bu nedenle bu duruma güvenen ortağı bulunduğu şirketin bahsi geçen eser sözleşmesini imzalamasından ötürü birçok zarara uğradığını ve uğranılan zararların giderilmediğini, söz konusu zararlardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluklarının...

        Sürenin başlangıcı da, munzam zararın hukuki yapısından hareketle genel hüküm uyarınca alacağın muaccel olduğu zamandan başlatılacaktır. Somut olayda, kesinleşen mahkeme kararıyla 4.253,00 TL asıl alacağın 30/10/1997 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Asıl davanın açılması, işbu davadaki munzam zarar talebi yönünden zamanaşımını kesmeyeceğine göre, munzam zarar davasının açıldığı tarihten geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, bu süre dışında kalan zarar bölümü ise zamanaşımına uğramıştır....

        taleple bağlı kalınarak 379,87 TL asıl alacak, 1.264,56 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz ve 3.355,57 TL munzam zarar tazminatı olmak üzere toplam 5.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, anılan dosyada munzam zararın toplam 11.060,67 TL olarak tespit edildiğini, taleple bağlılık ilkesi uyarınca hüküm altına alınan 3.355,57 TL'nin çıkartılması ile bakiye 7.705,10 TL munzam zararın tahsilinin gerektiğini ileri sürerek 7.705,10 TL munzam zararın 31/01/2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

          CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf her ne kadar munzam zarar talebinde bulunmuş ise de munzam zarar şartlarının oluşmadığını, esasen davacı ile müvekkili şirket arasındaki uyuşmazlığın munzam zarar gibi tazminat talep edilemeyecek şekilde sulh ile sonlanmış olması ve ayrıca en önemli olarak davacının sözde varlığını iddia ettiği zararının oluşmasında müvekkil şirketin hiçbir kusurunun olmaması sebebiyle de huzurdaki munzam zarar talepli davanın hukuken dinlenilebilir bir yanı bulunmadığını,17.08.2022 tarihli sulh protokolünün içeriğinden de anlaşıldığı üzere, edimlerin ifa edilmesiyle birlikte müvekkil şirketin ------ icra müdürlüğü'nün -------- e. sayılı dosyasına ilişkin başkaca hiçbir borcu kalmayacağı kabul edilmiş olup bu haliyle müvekkil şirketin davacı şirkete karşı olan borcunun sona erdiğinin anlaşılmakta olduğunu, müvekkili şirketin uyuşmazlığın temelinin dayandığı davadaki itirazlarında haklı olduğu mahkeme kararlarıyla sabit olup yargılamanın uzun sürmesinden...

            Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eksik ödeme ve kur farkı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda davacı tarafından inkar edilmeyen 30/06/2017 ve 11/09/2017 tarihlerinde yapılan fesih protokollerinde taraflar arasında akdedilen sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiğinin hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. TBK 147/6 maddesinde yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacakların 5 yıllık zaman aşımının uygulanacağı düzenlemesine yer verilmiştir. 08/02/2023 dava tarihi itibariyle 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu ve zaman aşımının davalı tarafından (cevap verme süresinin uzatılması dilekçesinde de belirttiği gibi) cevap dilekçesi ile ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....

              Munzam (aşkın) zarar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır....

                İcra Müdürlüğünün 2013/6205 E. sayılı dosyası ile tahsil edildiğini, müvekkilinin davalı bankadan alacağını gecikmiş olarak tahsil etmesi nedeniyle alınmış olan faiz ile karşılanmayan munzam zararı oluştuğunu, yüksek enflasyon ile müvekkilinin mal varlığında azalma olduğunu, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 12.11.2014 tarihinde tahsil edilen paradan ana para faiz toplamından gelir vergisi kanunu gereğince alınan faizin vergisi düşüldükten sonra kalan tutar ile bilirkişi tarafından yapılacak tespit sonucunda oluşan tutar arasındaki fark müvekkilinin munzam zararını oluşturduğundan belirlenecek munzam zarar alacağının şimdilik 1000 TL'sinin davalı bankadan hükmen tahsilini, hükmedilecek alacağa her bir kalem munzam zarar için zararın oluştuğu tarihten itibaren avans faizi uygulanmasını, bu talebin kabul edilmemesi halinde dava tarihinden itibaıim avans faizi uygulanmasını talep ve dava etmiştir....

                  Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır....

                  UYAP Entegrasyonu