imalattan kaynaklı müspet zararın ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, tapu iptali tescil talebinin kabul olmaması halinde ödenen 145.600 TL'nin ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte, rayiç kira bedeli ve uğranılan müspet zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir....
Bu durumda mahkemece hükme esas alınan raporu düzenleyen 2 ve 3. bilirkişi kurullarından, fesih tarihi itibariyle davalı taşeronun gerçekleştirdiği imalâtın eksik ve kusurları dikkate alınmak ve düşülmek suretiyle işin tamamına göre fiziki oranı ve bu oranın KDV dahil 180.000,00 TL götürü bedele uygulayarak hakettiği bedel, kanıtlanan ödemeler ile iş bedeli karşılığı verilen senetler mahsup ettirilip borçlu bulunulmadığının tespiti ve ödeme sebebiyle istirdadın istenebileceği miktarlar ile, davacı yüklenici fesihte haklı olduğundan, fesih tarihi itibariyle yapılmamış olan-kalan imalâtın sözleşmenin imzalandığı tarihte davalıya değil ona en yakın teklif veren başka bir taşerona verilmiş olsaydı ödenecek miktar (kaçırılan fırsat) ile fesihten sonra makul süre içerisinde kalan imalâtın aynı koşullarda başka bir taşerona verilmiş olması halinde ödenecek miktar ile bu iki miktar arasındaki farktan ibaret menfi zarar konusunda gerekçeli ve mahkeme ile Yargıtay denetimine elverişli...
Bu aşamada, müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir....
Muhasebeci bilirkişi fazla ödenen bedeli ... TL olarak hesaplamıştır. Fakat bu bedel içinden asıl ... bedelinin, ssk ve ... ... bedellerinin KDV'si ile, ... ada ... parsel için yapılan ödeme mahsup edilmemiştir. Davalı vekili her ne kadar itirazındaki hesaplamasında ssk ile ... güvenliğine ilişkin asıl bedel + KDV olarak düşüm yapmış ise de bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada ssk ve ... güvenliğine ilişkin asıl bedel zaten hesaplamadan mahsup edilmiştir. Diğer yandan ... ada ... parsel için yapılan ödemeye ayrıca KDV eklenerek bir hesaplama yapılmasının mantığı yoktur. Zira bu ... bu davanın konusu olmamakla birlikte yapılıp bitirildiği anlaşılmaktadır. Öyleyse ödenen bedel ödenmesi gereken bedelin - KDV dahil olarak - tamamı kabul edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında ... TL toplam ödemeden düşülecek bedel ... TL +KDV toplam ... TL asıl ... bedeli ... TL ... ada ... parsel için ödenen bedel ve ssk ile ... ... bedelinin KDV'si olan (87.452,20 x%18) ... TL olmak üzere toplam ......
Bu aşamada, müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir....
ATM'de 2015/235 E. (2010/681 Eski Esas) sayılı dosyası incelendiğinde; 2010/681 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada verdiği ilk kararda; "Asıl davada 1.182.139,50-TL imalat bedeli ile taleple bağlı kalınarak, 3.000.000,00-TL kar mahrumiyetinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, karşı davanın reddine" karar vermiş, yapılan temyiz başvurusu sonucu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/10780 Esas, 2014/10005 Karar ve 23.06.2014 tarihli kararı ile "davacı yüklenici, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava tarihi itibariyle gerçekleştirdiği imalat bedelini isteyebilir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi, kâr kaybı müspet zarar kapsamındaki alacak kalemlerinden olup menfi zarar olarak nitelendirilemez ve akdin feshi halinde de istenmesi mümkün değildir....
Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur; alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Müspet zarar kapsamında kâr kaybı, kârdan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır ve sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın mal varlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik mevcut olmaz. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427)....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ Davacı taraf, davalı tarafça açılan "Arsa karşılığı gelir paylaşımı" ihalesini kazanmış, ancak taraflarca sözleşme imzalanmamış olup, uyuşmazlık; asıl davada; ihale şartnamesi uyarınca verilen teminat mektuplarının iadesine, birleşen davalarda ise; sözleşmenin davalı tarafın kusuru nedeniyle ifa edilememesinden kaynaklanan müspet ve menfi zarar ile manevi zararın tazmini istemlerine ilişkindir. Yerel mahkemece; uyuşmazlığın açıklanan bu niteliği ve taraflar arasındaki eser sözleşmesi hükümleri değerlendirilmek suretiyle hüküm tesis edilmiştir. Bu söyleyişle ortada adi ortaklıktan kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi bu yönde bir nitelendirme de bulunmamaktadır. Davanın niteliğine göre inceleme görevi Yargıtay 15.Hukuk Dairesinindir....
Menfi zarar uygulanacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin yerine getirilmemesi sonucu güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Olumsuz zararın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK'nın 125/III., B.K.106/II. maddesindeki genel düzenlemelerdir. Yargıtay içtihatları ve doktrinde eser sözleşmesinden dönülmesi nedeniyle uğranılan ve giderilmesi talep edilen olumsuz zararların sınırlı sayıda olmadığı kabul edilmekte; sözleşmenim yapılmasına ilişkin giderler, harçlar, posta giderleri ve noter ücreti de menfi zarar kapsamında değerlendirilmektedir. Yapılan bu yasal ve genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı - karşı davacı vekili menfi zararları kapsamında yaptığı noter masraflarının da tahsilini talep etmiştir....
Bu aşamada, müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir....