WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kaldı ki 2001/1133 E. sayılı davanın karar gerekçesinde açıkca munzam zarar talep edilemeyeceğine dair bir ifadeye de yer verilmemiştir. Bu nedenle mahkemenin açılan davayı kesin hüküm nedeniyle reddetmesi isabetsiz olduğundan işin esasının incelenerek munzam zararın oluşup oluşmadığı değerlendirilip takdir olunarak dava hakkında karar verilmelidir. Bu hususlar üzerinde durulmadan davanın kesin hüküm nedeniyle reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür. SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 825,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 04.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    "İçtihat Metni" Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli, kâr kaybı ve teminat mektuplarının iadesi davaları sonucunda hükmedilen alacakların zamanında tahsil edilememesi sebebiyle uğranılan munzam zarar alacağının tahsili istemine ilişkindir....

      O halde somut olayda; davacıya ile davalı arasında 16 Y ... plakalı araca yeni motor montajının yapılmasına yönelik eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu, davalının yüklenici, davacının ise iş sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafından davalının yapmış olduğu motor değişim ve montaj hizmetinin ayıplı olduğu ileri sürülerek ayıptan kaynaklı sözleşmenin feshi, ödenen bedelin iadesi, kazanç kaybı ve munzan zarar alacağı talep etmiştir. Davacı tarafından araç üzerinde delil tespitine yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de raporun davalı tarafa tebliğ edilmediği ve tek taraflı araç üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığından tek başına düzenlenen rapor yapılan işin ayıplı olduğu ve ayıbın niteliği, ayıbın sözleşmenin feshini gerektirir nitelikte olup olmadığı, kazanç kaybı ve munzam zarar alacağı için yeterli olmadığı anlaşılmaktadır....

        Munzam zarar bu hukuki niteliği ve karakteri itibariyla, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sonuç ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması halinde dahi (BK'nın 105/2) takip veya davanın konusuna dahil bir borç olarak da kabul edilemez. Hâl böyle olunca, asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamaktadır. Ayrı bir dava ile on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde her zaman istenmesi mümkündür. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. BK'nın 105. maddesi kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Farklı bir anlatımla, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz....

        hizmeti verdiğini, arabuluculuk yoluna gidildiğini ancak anlaşmanın sağlanamadığını, munzam zararın oluşması için birtakım şartların bir araya gelmesi gerektiğini, alacaklının temerrüt faizini aşan bir zararın gerçekleşmesi gerektiğini, temerrütle munzam zarar arasında bir illiyet bağının olması gerektiğini, borçlunun kusursuzluğunu ispatlayamamış olması gerektiğini, temerrüt faizi ile munzam zarar arasında en büyük farkın kusur olgusunda olduğunu, borçlunun kusursuz dahi olsa temerrüt faizi ödediği halde kusursuzluk munzam zarar istenmesi ihtimalini ortadan kaldırmadığını iddia ederek; davanın kabulünü, fazlaya ait tüm hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL munzam zarar alacağının 06/10/2020 tarihinden itibaren değişik oranlarda avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....

          Yine munzam zararın tazmin edilebilmesi için davacı - zarar gördüğünü iddia edenin uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerektiği, bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlunun ancak kendisinin geç ödemeden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi halinde zararı ödeme yükümlüğünün ortadan kalkacaktır. (Yargıtay HGK----- esas, -----karar sayılı ilamı)Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.03.2022 tarih ----- sayılı kararına göre; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez....

            Yine munzam zararın tazmin edilebilmesi için davacı - zarar gördüğünü iddia edenin uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerektiği, bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlunun ancak kendisinin geç ödemeden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi halinde zararı ödeme yükümlüğünün ortadan kalkacaktır.-------------- sayılı kararına göre; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez....

              Yine somut olaydaki munzam zarar talebiyle ilgili olarak uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 122 maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 105/1. maddesi) hükmünce, alacaklının uğradığı zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur ileri sürülemiyeceğini kanıtlamadıkça bu zararı dahi karşılamak zorundadır. Temerrüt faizi, temerrüde düşen borçlunun para borcunu ödemede gecikmesi halinde alacaklıya ödemek zorunda olduğu asgari miktardır. Alacaklı geç ödeme sebebiyle zararının temerrüt faizinden fazla olduğunu ileri sürüp kanıtlayabiliyor ise aşkın zarar diye de ifade edilen faizi aşan zararını borçludan isteyebilir. Temerrüt faizini talep edebilmek için gecikme nedeniyle uğranılan zararın ispatı gerekmediği halde faizi aşan zararmunzam zararın istenebilmesi için, alacaklı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararının varlığını kanıtlamak zorundadır....

              Dosya kapsamından, taraflar arasında tüketici ilişkisi bulunmadığından ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 99. maddesi uyarınca Kooperatifler Kanunundan kaynaklanan hukuk davalarının tarafların sıfatlarına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmişse de taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklandığından; Kooperatifler Kanununun anılan hükmünün somut olayda uygulama yeri olmadığı gibi eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu bakımdan, taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Gölbaşı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 23/02/2016 gününde oy birliğiyle karar verildi....

                Bu halde TBK'nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır. Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi ,soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün değildir....

                  UYAP Entegrasyonu