Dava, davalı özel hastanede çalışan davalı doktorun yeterli özen ve ihtimamı göstermemesi iddiasına dayalı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı somut olayda; 04.05.2011 tarihinde sezeyan doğum yaptığını, tekrar çocuk sahibi olmaya karar verdiğini, davalı doktora müraacat ettiğini, ancak gebe kalamadığını; başka bir doktora başvurduğunda tüplerinin kesilmş olduğunu öğrendiğini, sezeryan ameliyatı yapan doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talep etmiş; davalılar zamanaşımı itirazında bulunmuş, mahkemece vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi beş yıl olduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı sebebi ile reddine karar verilmiştir. Her ne kadar T.B.K.nun 147 maddesinde vekalet sözleşmesinden doğan alacakların zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu düzenlenmiş ise de davalı doktorun eyleminin sonucunu haksız fiilide içermektedir....
Taraflar arasındaki hukuki işlem (TKHK md. 83) vekâlet sözleşmesine dayandığından TBK'nın beş yıllık zamanaşımı başlıklı 147/5. maddesine göre vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan davalar beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir..." şeklindedir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 14/07/2011 tarih ve 2011/2343 Esas, 2011/11552 Karar sayılı kararında da vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zaman aşımı süresinin 5 yıl olduğu belirtilmiştir.). Dava, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık sebebine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili tarafından davalı hastane ve görevli hakimlerin hatalı tıbbi uygulaması sonucu davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zarar istemiyle iş bu davanın açıldığı görülmüştür. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayanmaktadır. BK'nın 126/4. maddesine göre vekalet sözleşmesinden doğan davalar beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir....
Somut olayda; yapılan yargılama sırasında dava konusu olayın niteliğine uygun olarak konusunda uzman bilirkişi heyetinden alınan, denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor ile tüm dosya kapsamına göre; davacılar ile davalı arasında mevcut vekalet ilişkisinden ve özen borcuna aykırılık iddiasından kaynaklanan davada: vekil konumunda olan ve tedavi işlemini üstlenen davalı tarafın söz konusu ameliyatı yöntemine uygun olarak gerçekleştirdiği ve ölüm olayı ile ameliyatın illiyet bağının bulunmadığı kanaatinin bildirildiği ve yine dosya arasında bulunan ATK 8. İhtisas Kurulundan alınan raporun da davalı hekimin uygulamalarının tıbbi hata olarak değerlendirilmediğinin mütalaa edildiği anlaşılmıştır....
Dava, davalı hastane ve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (T.B.K. 506/II). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (T.B.K. 396/I md.). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır....
Mahkemece, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/8859 hazırlık sayılı dosyasında alınan Adli Tıp İhtisas Kurulu raporuna göre davalıların herhangi bir kusuru bulunmadığı, yine SSK hastanesinin kusuru bulunduğu iddiasında bulunulmuş ise de 2008/14648-2009/689 iddialarını doğrulayacak somut delil ve belge dosya kapsamına sunulmadığı belirtilerek ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı, davalı hastanede diğer davalı doktor tarafından gerçekleştirilen hatalı ameliyat nedeniyle bacağının kesildiğini ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat talebine bulunmuştur. Uyuşmazlık, uygulanan tedavi ve ameliyatta davalı doktorun herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davadaki ileri sürü1üşe ve kabule göre davanın temelini vekalet sözleşmeSi oluşturmaktadır. Eş deyişle dava, davalının vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır....
Dava, davalı özel hastane ve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır....
Özen göstermeyen bir vekil, BK. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Uyuşmazlık, maddi tazminata ilişkin dava tarihi itibariyle dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasındadır. Yargıtayın yerleşik uygulaması gereğince taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı hususunda duraksama yoktur. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı B.K.nun 126.(6098 sayılı T.B.K.nun 147.) maddesi gereğince vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi 5yıldır....
Dava, davalı özel hastane ve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. (dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK. 386, 390. md.) Mahkemece davanın reddine dair hüküm, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 06.11.2018 tarih, 2016/4382 Esas, 2018/10280 Karar sayılı ilamı ile “...Duruşmada tanık olarak dinlenen ve davacının sonradan sevk edildiği Erciyes Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başhekim olarak görevli ve davacıya stent takılması ameliyatını gerçekleştiren hekimin, normalde müdahale edilmemesi gereken safra yolunun yukarıdan kesilmesi durumunun olduğunu beyan ettiği görülmektedir. Davacının Adli Tıp Kurumu Genel Kurul raporuna karşı itirazında, ameliyatı yapan davalı doktorun safra kanalı diye tabir edilen bölgede pay bırakmadan en dipten keserek bağlantı yapma imkanını bırakmamış olması nedeniyle daha sonradan stent takılmasına sebebiyet verdiğini belirtmiştir....
Davacılar, davalı hastanede diğer davalı doktor tarafından gerçekleştirilen doğum nedeniyle çocuklarının sağ kolda kalıcı sağlık sorunu yaşadığını ileri sürerek, duydukları üzüntü ve uğradıkları zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Uyuşmazlık, bebekte oluşan sağlık sorununun doğum sırasında davalı doktorun herhangi bir kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın temeli, doğumu üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76.md., 6100 sayılı HMK. 33.md.). Dava, davalı özel hastane ve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır (dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK. 386, 390. md.). ...
Dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır (B.K. 386, 390 md). Vekil, ... görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır....