- KARAR - Davacı vekili, müvekkili ile davalı arsa sahibi arasında 13.08.2009 günü yapılan arsa payı karşılığı inşat sözleşmesine ilişkin ön sözleşme uyarınca taşınmazın imar durumuna ilişkin mahkeme kararı kesinleşmesine rağmen davalının arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapmaya yanaşmadığını, sözleşme uyarınca ödenmesi gereken cezai şartın ödenmemesi üzerine başlatılan takibe vaki itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, adi yazılı şekilde yapıldığı için geçersiz olan arsa payı karşılığı inşaat ön sözleşmesine dayanarak cezai şartın tahsilinin istenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir....
B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, sözleşmeye tek taraflı konulan cezai şartın geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, tek taraflı işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı taraf avukatları temyiz etmiştir....
Davacı sözleşmenin 5.3. 2. maddesindeki cezai şartı talep etmesine rağmen, mahkemece sözleşmenin bu maddesinde belirlenen cezai şartın oluşmadığı saptanıp, sözleşmenin 5.3. 1. maddesine göre cezai şarta hükmedilmesi karşısında davacı tarafından icra takibinin talep edilen ve bu davanın konusu olan cezai şartın talep şartlarının gerçekleşmediğine göre icra takibindeki cezai şarta ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, icra takibinde ve işbu itirazın iptali davasının konusu olmayan taraflar arasındaki sözleşmenin 5.3. 1. paragrafındaki cezai şarta dayalı olarak itirazın kısmen iptali kararı doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen dava yönünden birleşen davanın davacısı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden kararın BOZULMASINA, istek halinde aşağıda yazılı 817,30 TL harcın temyiz edene iadesine, 27/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
cezai şartın ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul 21.ATM'nin 2011/138 sayılı dosyası ile 10.000 USD değerinde alacak davası açtıklarını, iş bu davada bilirkişiler tarafından cezai şartın 16.800.000.USD olarak hesaplandığını, mahkemenin taleple bağlılık ilkesi gereğince 10.000....
Ayda 182'ye düştüğünü, takip eden 20 ay boyunca personel sayısı %10'dan daha aşağıda olmasına rağmen banka herhangi bir ihtar veya cezai şart yoluna gitmemiş iken, sözleşmenin bitmesine bir kaç ay kala kötüniyetle cezai şartı ile sürdüğünü, ayrıca cezai şart hükmüne göre 3 iş günü içerisinde ödeme yapıldığı hüküm altına alındığını ve bu süreye de uyulmadığını, cezai şartın hakkaniyete aykırı olduğunu, oldukça yüksek ve bankanın aşırı zenginleşmesine neden olacak nitelikte fahiş olduğunu, bankanın aylarca maaş ödemelerini gerçekleştirdiğini, kazanç ve fayda sağladığını, cezai şartın sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını beyan ederek davanın reddine, davacının %20'den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, dava masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, 1.8.2004 tarihli sözleşme uyarınca konut abonesi olan davalının sözleşmenin 7. maddesine aykırı olarak 1.10.2004 tarihli polis nezaretinde tutulan tutanak uyarınca kıraathanede futbol yayını izettirdiğinin tespit edildiğini ileri sürerek sözleşme gereğince ödemesi gereken cezai şart bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazının iptali ile icra inkar tazminatı istemiştir. Davalı, cezai şartın fahiş olduğunu,kendisinin kahvehane sahibi olmadığını,kullanımın kendisinden habersiz gerçekleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir....
İşbu davanın konusu olmayan ve davalı tarafça 14.04.2011 tarihli sözleşme kapsamında yapılması kararlaştırılan ilk taşımanın iptali nedeniyle 19.04.2011 tarihli fatura ile (22.000) USD tutarında cezai şartın ödenmesiyle, bu ilk taşımaya ilişkin cezai şartın ödenmesi gerektiği hususu benimsenmiş olmaktadır. Dairemiz ilamında işbu davanın konusunu oluşturan ikinci taşımaya ilişkin cezai şartın kararlaştırıldığı ve taraf iradelerinin bu yönde birleştiği yönünde bir delilin getirilmediği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının cezai şart isteminin kabulüne ilişkin kısmının da bozulmasına karar verilmişse de, ikinci taşımanın iptali nedeniyle davalı tarafça yapılan (15.000) USD ödeme de, aynen ilk taşımada (22.000) USD tutarında cezai şartın ödenmesiyle ilgili 19.04.2011 tarihli faturada olduğu gibi, üzerinde “Sözleşme:14.04.2011 tarihli sözleşme no:1” ve “Verilen Hizmet: 14.04.2011 tarihli sözleşme no:1'e göre ön ödeme” açıklamalarını içeren 08.08.2011 tarihli fatura kapsamında yapılmıştır....
A.Ş. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve....Bakanlığı aleyhine 19/07/2010 gününde verilen dilekçe ile haksız cezai şartın iptali veya tenkisi istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; ihtiyati tedbire itirazın reddine dair verilen 25/04/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, cezai şartın iptali veya tenkisi ile ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Mahkemece ara karar ile ihtiyati tedbire karar verilmiş ve bu karara davalının itirazın reddine dair yine arar kararla verilen hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21/02/2014 tarih ve 2013/1 Esas, 2014/1 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararıyla da ihtiyati tedbir talebinin kabulü veya reddine ilişkin mahkemece verilen kararlara karşı temyiz yolunun kapalı olduğu karara bağlanmıştır....
hükümlerine aykırı olarak iş yerini kapattığını ve bu kapatma eylemini iki ayrı sözleşmeye konu adresler yönünden gerçekleştirdiğini, bu yönü ile anılan sözleşmelerin 1. ve 25. maddesi hükümlerinin tatbik edilmesine yasal bir engelin olmadığını ve her iki sözleşme yönünden cezai şartın talep edilebileceğini, ancak cezai şartın uygulanmasını gerektiren koşulların alacaklı tarafından ya da alacaklı ile borçlu tarafından birlikte yaratılmış olması halinde anılan hükmün sert biçimde ve mutlak olarak tatbikinin mümkün olamayacağını, nitekim akde aykırı davranıldığını iddia eden tarafın cezai şart koşullarının oluşumuna işlem ya da eylemleri ile yol açmış ise cezai şart isteminin birlikte kusur dolayısıyla tamamen ortadan kaldırılması ya da indirilmesinin hâkimin takdirinde olacağını, sayın mahkemece dosyaya sunulan yazışmalar delil olarak dikkate alınacak ise cezai şartın tamamen ortadan kaldırılması ya da cezai şart miktarında indirime gidilmesi konusunda takdirin yine sayın Mahkemede olduğunu...
Cezai şart, mevcut borcun ifa edilmemesi veya eksik ifası halinde ödenmesi gereken mali değeri haiz ayrı bir edim olarak tanımlanmıştır. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla, işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, şartları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve halleri aşamaz. Olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 158-161. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, 4857 sayılı İş Kanun'larında konuya dair bir hükme yer verilmemiştir....