Aile Mahkemesi 2018/566 E, Sayılı dosyası ile tarafınca nafaka artırım davası da ikame edilmiş olduğunu, 21.01.2020 tarihli duruşmada haklı davasının kabulü ile nafakanın arttırılmasına karar verildiğini, müşterek çocuk yaşı ve gelişim dönemi göz önüne alındığında henüz daha 5 yaşında ve anne ilgisine bağımlı durumda olduğunu, yıllardır annesinin yanında ve gözünün önünde yaşadığından annesi olmaksızın şehir dışına çıkması ve orada kalmasının müşterek çocuğun psikolojisini olumsuz yönde etkileyeceğini davacının boşanmadan bu yana müşterek çocuğa yeterli alakayı göstermemesi, baba olmanın kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemesi, müşterek çocuğun babası olmadığı iddiası ile soybağının reddi davası dahi açması ve çocuğun gelişim dönemi de dikkate alındığında davacının haksız davasının reddini talep ettiği anlaşılmıştır ....
Aile Mahkemesi 2018/566 E, Sayılı dosyası ile tarafınca nafaka artırım davası da ikame edilmiş olduğunu, 21.01.2020 tarihli duruşmada haklı davasının kabulü ile nafakanın arttırılmasına karar verildiğini, müşterek çocuk yaşı ve gelişim dönemi göz önüne alındığında henüz daha 5 yaşında ve anne ilgisine bağımlı durumda olduğunu, yıllardır annesinin yanında ve gözünün önünde yaşadığından annesi olmaksızın şehir dışına çıkması ve orada kalmasının müşterek çocuğun psikolojisini olumsuz yönde etkileyeceğini davacının boşanmadan bu yana müşterek çocuğa yeterli alakayı göstermemesi, baba olmanın kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemesi, müşterek çocuğun babası olmadığı iddiası ile soybağının reddi davası dahi açması ve çocuğun gelişim dönemi de dikkate alındığında davacının haksız davasının reddini talep ettiği anlaşılmıştır ....
Davalının cevap dilekçesiyle; açılan davayı kabul etmediğini, velayetin değiştirilmesi için bir sebep bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin beyan dilekçesinde özetle; müvekkilinin çocuğu ile daha iyi ilgilenmek için işi bıraktığını, Belinay istediği zaman babası ile görüşebildiğini, davacı babanın boşanmadan uzun bir süre sonra Bulgaristan da kaldığını, bulaşıcı hastalığının bulunduğunu, çocuğun psikolojik ve fiziksel gelişimi açısından annesinin yanında kalmasının daha uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince özetle; davanın reddine karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ: İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı taraf hükmün tamamı yönünden süresinde istinaf başvurusunda bulunmuştur....
Çocuğun üstün yararı gereği, velâyetin anneye verilmesi halinde, anne hiçbir gerekçe göstermeden, sırf velayetin kendisinde olduğunu ileri sürerek çocuğa kendi bekârlık soyadının verilmesini isteyemez. Anne tarafından çocuğun soyadının değiştirilmesi davası açıldığında, çocuğun üstün yararına bakılır. Eğer çocuğun üstün yararı varsa annenin bekârlık soyadı çocuğa verilebilir. Üstün yarar yoksa davanın reddine karar verilmelidir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden çocuğun soyadının annenin bekârlık soyadı ile değiştirilmesi yönünde çocuğun üstün yararı ispatlanamadığı gibi babanın soyadını taşımasına engel çocuğun üstün yararı da ispatlanamamıştır. O halde bu durum karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
Lehine nafakaya hükmedilen çocuk yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocuğun alacaklı yanında bulunması gerekir. Borçlu velayeti alacaklıya bırakılan müşterek çocuğun, boşanmadan itibaren kendi yanında kaldığını iddia etmekte olup, bu iddiası tanıkla da ispatlanabilir. Borçlunun talep dilekçesinde dinlenmesini istediği tanıkların isim ve adreslerini bildirdiği görülmüştür. O halde, mahkemece, İİK'nun 18/3. maddesi doğrultusunda, duruşma açıldıktan sonra, taraflara delillerini sunmaları için imkan verilip çocuğun borçlu yanında kaldığı iddiası yönünden dinlenecek tanık beyanları değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Davacı ... ... vekili tarafından davalı ...’ya karşı açılan boşanma davasında, tarafların yapmış oldukları protokol gereğince boşanmalarına karar verilmesinin istendiği, mahkemece davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve söz konusu protokol gereğince müşterek çocuk "... anne ve babasının soyadını birlikte kullanarak "..." olan soyadının "... ...” olarak değiştirilmesine karar karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır. Dosya içeriğinden, tarafların 09/04/2009 tarihinde evlendikleri ve müşterek çoçuk "... 22/11/2011 tarihinde evlilik içinde doğduğu anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 321. maddesinde "Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır." hükmü yer almaktadır. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadı, usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadı değişmez....
SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 12/11/2021 NUMARASI : 2021/1603 ESAS 2021/1599 KARAR DAVA KONUSU : Vesayet KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilin oğlu Oğuz Uyar ile davalı T3 Balıkesir 1.Aile Mahkemesinin 2017/956 Esas 2018/836 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, tarafların müşterek çocuğu 08/01/2011 doğumlu Arda'nın velayetinin çocuğun yaşı ve alıştığı ortamın devam ettirilmesi gerekçesi ile davalı annesi Celile'ye verildiğini ve müşterek çocuk ile baba arasında şahsi ilişki tesis edildiğini, annesinin boşanmadan sonra çocukla babasının ve ailesinin görüşmesini engellediğini, çocuğa karşı sürekli babasını ve ailesini kötülediğini, çocukta babasının ve ailesinin kendisini sevmediği önemsemediği düşüncesinin oluştuğunu belirterek; Balıkesir 1.Aile Mahkemesinin boşanma kararı ile velayeti anne T3 verilen 08/01/2011 doğumlu küçük T4 velayetinin annesinden alınarak vesayet altına alınmasını, vasi olarak davacı babaannesinin...
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: 4721 Sayılı Medeni Kanunun 321. (önceki 743 Sayılı Yasanın 259.) maddesi hükmüne göre doğru nesepli çocuk babanın (ailenin) soyadını taşır. Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe neden olamaz. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadını usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe çocuğun da soyadı değişmez. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasasının 28. maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre de tanınan çocuklar babalarının hanesine baba adı ve soyadı ile analarının kimlik ve kayıtlı olduğu yer bilgileri belirtilmek suretiyle tescil edilir....
Velâyet hakkına sahip annenin çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi yönündeki talebinin velâyet hakkı kapsamındaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olduğu, velâyet hakkı kapsamında çocuğun soyadını belirleme hakkının da yer aldığı, evlilik birliği içinde ... çocuğun taşıdığı ailenin soyadını, evlilik birliğinin sona ermesi ile velâyet hakkına sahip annenin kendi soyadı ile değiştirilmesini engelleyici yasal bir düzenlemenin bulunmadığı; somut olayda söz konusu soyadı değişikliğinin tanık anlatımları göz önünde bulundurulduğunda çocuğun ... yararına aykırı bulunmadığı, babasını ... yaşta iken kaybetmiş olan çocuğun annesi ile birlikte yaşadığı, çocuğun velâyet sahibi annenin mevcut soyadını almasından olumsuz etkilenmeyeceği ve çocuğun soyadı değişmekle kişisel durumunun değişmeyeceği (TMK m. 27) dikkate alındığında, davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı Nüfus Temsilcisi dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının hatalı olduğunu, evlilik birliği içinde doğan çocuğun bildirim üzerine babanın soyadını alacağını, kanunda çocuğun annenin soyadını alabileceğine ilişkin kanunda düzenleme olmadığını, HMK 27. maddesi anlamında hakılı nedenlerin olmadığını, davacının soyadı olan Gürsoy soyadının 2525 sayılı kanuna aykırılık teşkil etmeyip, genel ahlaka ve adaba uygun olduğunu, gülünç yada söylenmesinin zor olmadığını belirterek karaın kaldırılmasını talep etmiştir....