İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 23.12.2019 tarihli raporda da "Mağduru bulunduğu fiile ruhsal yönden mukavemet etmesine engel olacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ya da zeka geriliği saptanmadığı, mağduru bulunduğu fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğu", Adli Tıp Kurumu 2....
Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, MK'nın 405. maddesinde düzenlenen akıl hastalığı nedeniyle vasi tayini istemine ilişkindir. ... 4. Sulh Hukuk Mahkemesince, davacının, kısıtlı adayına vasi tayin edildiğine ilişkin yabancı mahkeme kararını tanıma ve tenfizini talep ettiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir ... 29. Asliye Hukuk Mahkemesince ise uyuşmazlığın kısıtlı adayına vasi atanmasına ilişkin olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir. Türk Medenî Kanununun 405/1. maddesinde "Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır." hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; davacı vekili, müvekkilinin kısıtlı adayının annesi olduğunu, oğlu ...'...
Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin usulsüz işlemlerle davalı şirkete ortak ve yönetici yapıldığını, ancak müvekkilinin akıl hastası olması nedeniyle adına alınan kararların iptalini talep etmiştir. Mahkememizce davacının akıl sağlığının tespiti açısından Prf. Dr. ...... Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin sağlanarak 02.09.2021 tarihli Sağlık Kurulu raporunun alındığı, raporda davacının 2005-2019 yılları arasında şizofreni tanısıyla 10 kez yatışının bulunduğu, 2005 yılında şizofreni tanısı konulduğu, 2009-2010 yıllarında da akıl hastalığının devam ettiği tespit olunmuştur. TMK'nun 13. Maddesi uyarınca akıl hastalığı veyahut akıl zayıflığı bulunanların ayırt etme gücü bulunmamaktadır ve aynı kanunun 14 ve 15. Maddeleri uyarınca ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur ve fiilleri hukuki sonuç doğurmaz....
Doktrinde ve uygulamada akıl hastalarının rıza ehliyetlerinin bulunmaması nedeniyle akıl hastalarına karşı işlenen eylemlerde zor, cebir, şiddet ve tehdit bulunmasa bile rıza ehliyetinin yokluğu nedeniyle TCK'nın 102. maddesindeki suçun oluşacağı kabul edilmektedir. Bu durumda akıl hastalığı doğrudan suçun oluşumuna neden olmaktadır. Yani akıl hastalığı nedeniyle rıza kabul edilmediği için suç tipik hale gelmekte ve suçun unsurları itibariyle oluştuğu kabul edilmektedir....
Doktrinde ve uygulamada akıl hastalarının rıza ehliyetlerinin bulunmaması nedeniyle akıl hastalarına karşı işlenen eylemlerde zor, cebir, şiddet ve tehdit bulunmasa bile rıza ehliyetinin yokluğu nedeniyle TCK'nın 102. maddesindeki suçun oluşacağı kabul edilmektedir. Bu durumda akıl hastalığı doğrudan suçun oluşumuna neden olmaktadır. Yani akıl hastalığı nedeniyle rıza kabul edilmediği için suç tipik hale gelmekte ve suçun unsurları itibariyle oluştuğu kabul edilmektedir....
Temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür....
Ceza Dairesinin 22/02/2017 tarihli ve 2016/18868 esas, 2017/1677 sayılı ilamında yer alan "...5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 57/6. maddesindeki "işlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir." şeklindeki düzenleme gereği adli para cezalarının akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine çevrilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan suça sürüklenen çocuk hakkında mala zarar verme suçundan verilen adli para cezasından, 5237 sayılı Kanun'un 32/2. maddesinde gösterildiği şekilde indirim yapılması ile yetinilmesi gerekirken, akıl hastalarına özgü güvenlik...
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre, sanık hakkında akıl hastalığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilirken akıl hastalığı sebebiyle TCK’nın 32/1. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına ve TCK’nın 57/1. maddesi gereği koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbiri uygulanmasına, yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verildiğinde aynı Yasanın 57/2. maddesi gereği “hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş akıl hastasının, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirlenmesi üzerine mahkeme veya hakim kararı ile serbest bırakılabileceği” kararda belirtilmemiş ise de, bu husus TCK’nın 57/2. maddesi hükmü akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin yasal sonucu olup infazda gözetilmesi mümkün görüldüğünden bozmaya konu edilmeyerek yapılan incelemede, Sanığa...
hekim tarafından düzenlenen yetersiz rapor ile yetinilerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, 3) Akıl hastası olduğu kabul edilen sanık hakkında, 5271 sayılı CMK'nin 223/3-a maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair karardan sonra gelmek üzere 5237 sayılı TCK'nin 57. maddesi gereğince akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, 4) Akıl hastalığı nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanığa, 5271 sayılı CMK'nin 325/1. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin yükletilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yargılama giderinin kamu üzerinde bırakılması, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 09.01.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava akıl hastalığı hukuki sebebine dayalı olarak açılmış, davanın reddine karar verilmiştir. Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir (TMK m.165). Ancak, Türk Medeni Kanununun 165. maddesinin koşullarının bulunup bulunmadığının tespitinden önce, akıl hastası olduğu iddia edilen davalının, davada kendisini temsil yeteneğinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi zorunludur. Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartlarından (HMK m.114/1-d) olup, bu husus kamu düzeniyle ilgilidir....