"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Karşılıksız yararlanma HÜKÜM : Mahkumiyet Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Sanık hakkında borçtan dolayı kesilmiş elektriği sayacı devre dışı bırakarak ölçü devresiz, düz bağlantı yaparak enerji kullanımı yapıldığına dair kaçak elektrik tespit tutanağının düzenlenmesi, söz konusu yerde keşif yapılıp katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının da belirlenmiş olması karşısında; kamu davası açılmadan önce katılan kurumun bilirkişi tarafından hesaplanan zararını soruşturma aşamasında tazmin eden sanık hakkında kamu davası açılamayacağından, CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca kovuşturma şartının gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesi, zarar karşılanmıyor ise sanığa kaçak elektrik kullanım bedelini hükümden önce ödemesi halinde TCK'nın 168/5. maddesi uyarınca etkin pişmanlıktan...
- K A R A R - Davacı vekili, davalı şirketlerin aynı kişilerce kurulmuş olup aralarında organik bağ bulunduğunu, 3. kişilere karşı borçtan müştereken sorumlu olduklarını, alacaklarının tahsili için başlatılan 2010/930 Esas sayılı icra takibine itiraz edildiğini, itirazın iptali davası yerine alacak davası açmayı tercih ettiklerini ileri sürerek toplam 600.000 TL alacağın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı Göknar A.Ş. vekili, davacı ile hiçbir ticari ilişkileri bulunmadığını ve davanın yetkisiz mahkemede açıldığını beyan ederek davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar cevap vermemiştir. Mahkemece akdi ilişki inkar edildiği ve davalı şirketin ...’de ikamet ettiği gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Karşılıksız yararlanma HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: 1-Sanık hakkında 02.04.2014 tarihinde düzenlenen tutanakta borçtan dolayı sökülen sayacın yerine direkt bağlantı yapıldığının tespit edildiği, karşılıksız yararlanma suçu bakımından özel bir etkin pişmanlık düzenlemesi olan TCK'nın 168/5. maddesi gereğince ve kanun koyucunun amacı doğrultusunda katılan kurumun uğradığı zararı, vergisi dahil suç tutanağı ile belirlenmiş veya belirlenecek olan cezasız tutarı, ödemesi halinde hakkında kamu davası açılamayacağının, ödeme süresi ve yerinin soruşturma merciince sanığa bildirilmeden, bildirime ilişkin belge denetime esas şekilde dosyaya konmadan, sanığa dava açılmasını engelleme imkanı tanınmadan kamu davası açılması karşısında; bunun iddianamenin iadesi sebebi olduğu gözetilmeden kabul edilip yapılan yargılamada, sanığa belirtilen bildirimin yapılması...
Takip borçlusu olarak gösterilen ipotekli taşınmaz maliki itirazda bulunmamasına rağmen asıl borçlunun itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davası açılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulü ile davalının takibe yönelik itirazının iptaline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir. Sayın çoğunlukla aramızdaki ihtilaf 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 887. Maddesinin yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Madde metninde “…İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır” denilmektedir. Madde metni açıkça “borçtan şahsi sorumluluğu bulunmayan ipotek verenden” bahsetmektedir. Asıl borçlu ile ilgili herhangi bir ibare içermemektedir. İpotek veren aynı zamanda müteselsil borçlu ya da şahsi teminat veren konumunda ise bu madde kapsamı dışında kalacağı tereddütsüzdür....
CEVAP Davalılar vekili cevap dilekçesinde; mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, davalıların ikametgah adreslerinin Samsun yargı çevresi olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmede ise ifa yerinin kararlaştırılmadığını, davalılar hakkında borçlu oldukları miktarın yanlış hesaplandığını, özellikle davalıların kefil olduğu da dikkate alındığında müvekkillerinin kredi kartı, çek depo bedeli ve artı para kredisinden sorumlu olamayacaklarını, davalı kefillerin asıl borçluya verilen kredi kartının kullanımından doğan borçtan, kredi kartının kullanımından doğan borçtan ve artı para kredisinden kefil sıfatı ile sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığını, 3 üncü kişinin verdiği ipotek bedelinin icra takibinde borçtan mahsup edilip edilmediğinin belli olmadığını, ipotek ve teminat altına alınan bedelin borçtan mahsup edilmesi gerektiğini, davalılardan ... ve ...'...
Davalılar vekili, dava konusu "O.." markasının 1993 yılında tescil edildiğini, eldeki davanın ceza davasından kurtulma amacıyla ve hükümsüzlük davasının "5 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığını, davacıların dayandığı yabancı markanın 1993 tarihi itibariyle tanınmış marka olmadığını, 556 sayılı KHK'nin 43.maddesi gereğince davacıların hükümsüzlük davası açamayacaklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, verilen davanın reddine ilişkin karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin bozma kararına karşı verilen direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bozluması üzerine bozma kararı gereğince sektör bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınmış, dava konusu davalı adına tescili Amerikan markasının davacılar tarafından kullanıldığı tarihte dahi Türkiye'de tanınmış olduğu kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir....
Açıklanan maddi ve hukuki nedenlerle; borçtan müteselsilen sorumlu olan taraflardan T1'nın kendisine ilişkin şahsi def'i niteliğindeki talebe karşı zamanaşımı def'ini ileri sürerek sorumluluktan kurtulma imkanı bulunmasına rağmen, bunu ileri sürmeyerek 175.000,00 TL maddi tazminat ödeyerek sorumluluk altına girmesinin, müteselsil sorumlu davalılar T4 T5 ve T3 durumunu ağırlaştıramayacağına ilişkin TBK m.165 hükmü dikkate alınarak, bu davalılar yönünden açılan davanın reddine karar verilmemesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 4.HD 2021/14633 E, 2021/9247 K)....
Davalı vekili; davacı bankanın başka bir takip dosyasında kredi borcuna karşılık tahsilatlar yaptığını, bu tahsilatların borçtan mahsup edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
Yasanın 283 maddesi gereğince davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir....
Davalı borçlu ... vekili,aciz belgesi sunulmadığını, dava konusu malların miras yoluyla kaldığını ve tüm mirasçılar tarafından rayiç bedelle satıldığını, tasarrufların 15.8.2008 tanzim tarihli borçtan önce yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ... vekili, müvekkilinin ticari araç alıp sattığını dava konusu aracı da tüm hissedarlardan iyiniyetle ve kasko değeri üzerinden aldığını, iki yıl kullandıktan sonra 8.3.2010 tarihinde sattığını,tasarrufun borçtan önce olduğunu, aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazı iyiniyetle ve banka kredisi kullanarak aldıklarını, 30.3.2010 tarihinde taşınmazı dava dışı 3.kişiye sattıklarını tasarrufun borçtan önce olduğunu aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini istemiştir....